Türkiye'nin bir numaralı gündemi sınır ötesi operasyonlar.
PYD Afrin'den temizlense, Zeytin Dalı Harekâtı tüm hedeflerine ulaşılmış olsa da bu gündem değişmiyor. Çünkü sırada Fırat'ın batısının, Membiç'in, Sincar'ın, Kandil'in olduğu bir sır değil. PYD'nin işgal ettiği bölgelerdeki halk Türk askeri gelsin diye gösteri yapıyor, ABD başkanı Fransız başkanına Türkiye ile işbirliğinin güçlendirilmesi lazım diyor; Türkiye kadar dünya da Suriye'deki askeri etkinliğimizi konuşuyor.
Tüm bu süreç Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hem içeride hem de dışarıda olağanüstü bir ilginin doğmasına neden oldu. Yıllardır Erdoğan karşıtlığının en keskinini yapanlar bile tutumlarını gözden geçiriyorlar. Muhalefeti destekleyen vatandaşların önemli bir bölümü Erdoğan ve AK Parti politikalarına eleştirilerini sıraladıktan sonra "Askeri harekât milli bir meseledir destekliyoruz" diyor. Tablo aşağı yukarı dışarıda da aynı. Erdoğan karşıtı batılı kamuoyundan peş peşe ses geliyor. Türkiye'nin Suriye'deki önemli aktörlerden birisi haline geldiği, Türkiye'yi devre dışı bırakan planların sonuç alamayacağı dillendiriliyor.
Tam bu esnada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında Erdoğan'ı "FETÖ'nün siyasi ayağının bir numarası" ilan ediyor. Üstelik Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zat olarak tanımlıyor.
Sanki birileri "Herkes Türkiye'nin Suriye'deki etkinliğini konuşuyor ve Erdoğan gittikçe popülerleşiyor. Buna bir dur demek lazım" demiş gibi. Sanki birileri gündemi değiştirme işini Kılıçdaroğlu'na havale etmiş gibi. Talimat verip "şimdi tekrar OHAL'i, FETÖ'nün siyasi ayağını diline dola ve Erdoğan karşıtlığına tam gaz devam et" direktifinde bulunmuş gibi.
Kılıçdaroğlu 2019'da AK Parti'ye karşı yüzde 60 oy beklediklerini söylüyor. Hangi siyasetçi toplumun neredeyse tamamının desteklediği sınır ötesi operasyonları eleştirerek, FETÖ ile mücadeleyi bıkmadan usanmadan sulandırmaya çalışarak yüzde 60 oy alabileceğini düşünür? İnanın bu Kılıçdaroğlu için bile fazla.
Peki neden bu açıklamaları yapıyor Kılıçdaroğlu? Kaybettireceğini bile bile neden böyle konuşuyor? Kılıçdaroğlu'nu bu açıklamaları yapmak zorunda bırakan ne?
Bu neyin diyeti Sayın Kılıçdaroğlu?
GELDİĞİ GİBİ GİTMESİN
Zorbalıkla gelen zorbalıkla, sandıkla gelen sandıkla, kasetle gelen kasetle gider... İstisnası muhakkak vardır ama bu kaide genelde işler. Kılıçdaroğlu'nun neyle geldiği belli. Kişisel temennim ise geldiği gibi gitmemesi. Bunu ne Kılıçdaroğlu merakımdan söylüyorum ne de başka bir şey. Sadece siyasetin bir kez daha kasetle kirlenmesini istemediğim için temenni ediyorum.
Kılıçdaroğlu partisinin delegeleri tarafından değil de başka bir odak tarafından siyaset dışı bir müdahale ile gönderilirse yerine gelen de siyaset dışı bir yöntemle gelmiş olacak. Ve Kılıçdaroğlu'nu gönderenlere mahkûm olacak, tıpkı Kılıçdaroğlu'nun Baykal'ı gönderenlere mahkûm olduğu gibi.
Kılıçdaroğlu'nu yıpratıyorlar.
Onu o koltuğa oturtanlar bile isteye 2019'a giderken Kılıçdaroğlu'nu fena hırpalıyorlar. Aklı başında bir siyasetçinin söylemeyeceği sözleri söylemek zorunda bırakıyorlar.
Sanki bir taşla iki kuş vurmak ister gibi bir plan. Belki Kılıçdaroğlu'ndan vazgeçtiler. 2019'a giderken karizmatik, hitabeti güçlü, topluma heyecan veren, aklı başında bir CHP genel başkanı istiyorlar. Kılıçdaroğlu'na da giderayak pis işlerini gördürüyorlar.
En akla mantığa sığmayacak, en uçuk, en marjinal açıklamaları ona yaptırıyorlar. Siyasetin bütün kusurlu hareketlerini sırasıyla yaptırıyorlar.
Sonra da iyice yıpranmış, hırpalanmış, ciddiyetini kaybetmiş Kılıçdaroğlu'nu gönderecekler.
Yerine de yenisi gelecek.
Kılıçdaroğlu'ndan sonra muhalefete umut olarak sunulacak.
Olur mu olmaz mı bilemiyorum.
Sadece bir senaryo, bekleyip göreceğiz.
CEVABI BELLİ SORU
CHP marjinalleşmekten ne zaman vazgeçecek?
[Takvim, 29 Mart 2018]