Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika ziyaretinin yankıları içte ve dışta devam ediyor. Özellikle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşma... Batılı muhataplarının gözlerinin içine baka baka ikiyüzlülüklerini haykırması bir nebze olsun yüreğimizi soğuttu. Laftır deyip kenara atmamak lazım! Türkiye mazlumların haklarını elinden geldiği kadar eliyle, o olmadı, imkânı ölçüsünde diliyle savunuyor. Hiçbir şey olmasa zulmeden ve zulme sessiz kalan tarafta yer almıyor!
Erdoğan üzerine düşeni yapmasına yaptı; ama oralı olmayan yine olmayacak ve küresel sistemin yüzü yine kızarmayacak. Ancak utanan birileri varmış. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken bir yurttaş olarak utandım” buyurmuş! Utanmak iyi meziyet ama ortada utanılacak bir şey olması lazım. Kendi namıma bir Müslüman, bir Türk ve bir Türkiye Cumhuriyet’i vatandaşı olarak Cumhurbaşkanımın adaletsizlikleri tüm dünyanın yüzüne vurmasından çok memnun oldum. Ve Sayın Kılıçdaroğlu neden utandı anlamadım.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Bebeklerin, kadınların, sivillerin öldüğü, öldürüldüğü bir dünyada kimse masum kalamaz” demesinden utanmış olamaz herhâlde! Kendi ülkesi terörle mücadele ederken “sivillere zarar verilmesin” diyecek kadar insan hayatını önemseyen CHP’nin lideri bu ifadeden rahatsız değildir, değil mi?
Suriyeli mültecilere dikkat çeken Erdoğan’ın “Suriye'de 6 yıla yakın zamandır devam eden iç savaşta bugüne kadar 600 bin kişi öldürülmüş durumda. Yaşadığı yerleri terk edenlerin sayısı 12 milyon. Ülkeyi terk etmek zorunda kalanların sayısı 5 milyonu bulmuş durumda” sözleri de Kılıçdaroğlu’nu utandırmamıştır herhâlde! Ne de olsa kendisi Suriyeli kardeşlerimize daha rahat yaşamaları için “dön kardeşim evine” açıklamalarını yapacak kadar Suriyelilerin evinden yurdundan ayrılmasından muzdarip.
Sosyal demokrat ve eşitlikçi olan, yurtta ve dünyada daha adil bir bölüşümü savunan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Dünya 5'ten büyüktür gerçeğini her fırsatta, uluslararası kamuoyuna hatırlatıyoruz, hatırlatıyorum. 5 ülkenin iki dudağı arasına dünyayı mahkûm edemezsiniz. Ama şu anda mahkûm ediliyor. Tüm dünyanın temsil edilmediği Güvenlik Konseyi adalet getiremez” sözlerinden utanmak bir yana, olsa olsa gururlanmıştır herhâlde…
Yahut Kılıçdaroğlu’nu, Erdoğan’ın “Darbe girişimi milletimizin demokrasisine, hükümetine, özgürlüklerine, geleceğine ve anayasal düzenine kahramanca sahip çıkmasıyla bertaraf edildi. Bu bakımdan milletimle iftihar ediyorum, demokrasisine sahip çıktığı için iftihar ediyorum ve 29 gün, gece sabahlara kadar demokrasi nöbetleri tuttukları için iftihar ediyorum. Hain darbe teşebbüsünü canını hiçe sayarak bedenini tankların önüne siper ederek engelleyen milletimle iftihar ediyorum” cümleleri mi utandırdı? İyi ama her fırsatta demokrasiden, özgürlükten, insanca yaşamdan dem vuran halkçı bir liderin bu sözlerden utanıp sıkılması mümkün olabilir mi hiç? Ne kadar düşünsem nafile! Çıkamıyorum işin içinden!
Erdoğan olanı söyledi!
- Dünyanın Suriye’deki insanlık krizine sessiz kaldığını söyledi; tam isabet!
- Dünyanın geleceğinin beş ülkenin iki dudağı arasına bırakılamayacağını söyledi; doğru!
- Küresel adaletsizlikten bahsetti; hakikat!
- Masum sivillerin hayat haklarından bahsetti, gerçek!
Ve evet, 15 Temmuz gecesi aynen öyle yaptık!
“Biz” utanılacak bir şey yapmadık bayım, siz neden utandınız?
[Türkiye, 24 Eylül 2016].