SETA > Yorum |
Belgrad'da Bir Hayali Skandal

Belgrad'da Bir Hayali Skandal

Gerçekten olgun bir toplum olabilmemiz için evvela yeterince bilmediğimiz konularda söz söylememeyi öğrenmeliyiz. Bu konuda aydınlara, yazarlara, gazetecilere çok daha fazla sorumluluk düşüyor.

Kıdemli bir gazeteci olan Yalçın Doğan'ın “Durup dururken Sırbistan” başlığıyla 31 Aralık'ta çıkan köşe yazısını hayretler içinde okudum. Gazeteci veya köşe yazarı olmadığımdan başkalarının yazdığına karşılık vermek gibi bir âdetim yok. Fakat Balkanlar üzerine çalışan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun son ziyaretini Sırbistan'da takip etmiş bir araştırmacı olarak yazıda geçen haksız yorumlara bir cevap vermek lüzumunu hissettim.

Yalçın Doğan, Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç'in “resmi görüşme sonrasında” Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesini eleştirdiğini yazmış. Konuk durumdaki bir başbakana böylesine bir eleştiride bulunulmasını “diplomaside en nazik, en gergin ilişkilerde bile ender rastlanan bir skandal” olarak nitelendirirken, Sırbistan cumhurbaşkanının “sabrının taştığını” iddia etmiş.
Acaba gerçekten öyle mi?

Resmi görüşmenin gerçekleştirildiği 29 Aralık tarihinde Türk basınında Nikoliç'in sözlerine dair birçok haberin yayınlandığı doğru. Fakat haberi yayınlayanlar, en iyi ihtimalle dikkatsizlik, en kötü ihtimalle art niyetlerinden ötürü önemli bir detayı atladılar. Haberin esas kaynağı olan röportaj, Sputnik Sırbistan tarafından 26 Aralık tarihinde, yani görüşmeden üç gün önce yayınlanmıştı. Nikoliç, ne ziyaret esnasında, ne de ziyaretten sonra bu yönde herhangi bir açıklamada bulundu. Hatta görüşmede Davutoğlu'nun Nikoliç'e Türkiye ve Rusya arasında arabuluculuk yapmasını önerdiği, Nikoliç'in ise sürekli bir arabuluculuk görevi üstlenmemekle beraber Türkiye'nin mesajlarını Moskova'ya ilettiği basına yansıdı.

VUÇİÇ: BİZ KÜÇÜK BİR ÜLKEYİZ

Aslında Rusya'ya yakın ve Putin ile kişisel dostluğu olan bir siyasetçi olduğu bilinen Nikoliç'in açıklamalarında Rusya'yı incitmeyecek ifadeler kullanması anlaşılabilir. Öte yandan, Sırbistan'da yürütmenin başı ve en önemli siyasi lider konumundaki Başbakan Aleksandar Vuçiç, uçak krizi ile ilgili oldukça soğukkanlı ve tarafsız bir tutum takınmış durumda. Vuçiç, Davutoğlu ile yaptığı basın toplantısında bu konuya ilişkin soruyu Sırbistan'ın küçük bir ülke olduğunu, iki büyük ülke arasındaki sorunlara karışamayacağını, hem Rusya, hem de Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olmayı arzuladıklarını söyleyerek cevapladı.

Kısacası, Türkiye-Rusya krizinde Sırbistan'ın Türkiye'ye karşı cephe alması gibi bir durum asla sözkonusu değil. Aksine, Sırbistan krize rağmen Türkiye ile ilişkilerin ilerletilmesine açık.

Yazıdaki diğer iddialara bakalım: Doğan'a göre, “Sırplar daha baştan Davutoğlu'nun Belgrad'a gelmesini istemiyor”muş. Sırbistan'da inşa edilen bir havalimanına Türkiye'nin hibe teklifini geri çevirmesi, Türkiye ile ilgili bazı anlaşmalara Sırbistan parlamentosunda onay verilmemesi aslında Türkiye'ye “anla artık ve gelme” mesajını vermek içinmiş. Davutoğlu ise bütün bu mesajlara rağmen Sırbistan'a gitmiş. Öyle ki Doğan “bayram değil, seyran değil, Davutoğlu'nun Sırbistan aşkı depreşiyor” dediğine göre bu sanki başbakanın canı istediği için aniden karar verip yaptığı bir ziyaret imiş!

ZİYARETİN GENİŞ KAPSAMI

Neresinden düzeltmeye başlasam bilemiyorum. Öncelikle bir ülkenin başbakanının, başbakan yardımcısının ve dört bakanının istenmeden çat kapı katıldığı bir resmi ziyaret zaten olamaz. Olsa bile öyle bir ziyarette konuk başbakan, ev sahibi ülkenin cumhurbaşkanı, meclis başkanı ve başbakanı tarafından ayrı ayrı kabul edilmez. Konuk ülkeden 130'dan fazla iş adamı ile ev sahibi ülkenin dört bir tarafından gelen iş adamları arasında bir forum düzenlenmez ve bu foruma ev sahibi ülkenin başbakanı, dışişleri bakanı ve ekonomi bakanı (daha var mıydı hatırlamıyorum) katılmaz. Ev sahibi başbakan bu toplantıda “sizin ülkeden gelecek yatırımcılara diğer bölge ülkelerinin hepsinden daha iyi teklif vereceğiz” demez. Ev sahibi ve konuk başbakanların bir üçüncü ülkenin (Bosna-Hersek) başbakanını da yanlarına alarak ülkenin bir başka bölgesini (Sancak) ziyaret etmesi de planlanmaz (bu ziyaret helikopterler sis yüzünden kalkamayınca iptal edildi).

Doğan'ın “anla artık ve gelme” mesajı olarak nitelendirdiği konular ise bayat haberlerden başka bir şey değil. Recep Tayyip Erdoğan'ın Ekim 2013'te başbakanken yaptığı Kosova ziyaretinde sarf ettiği bir cümlenin amacı dışında büyütülmesi yüzünden Sırbistan ve Türkiye arasında bir süre ilişkilerde soğuma yaşanmış, daha sonra Sırbistan'daki bazı çevrelerce kasıtlı olarak çıkarılmaya çalışılan suni krizlerden dolayı ikili ilişkiler bir süre durgun gitmişti. Bu durgunluk esnasında Türkiye ile bazı ikili anlaşmalar Sırbistan meclisinde onaylanmadı. Türkiye'nin Morava Havalimanı'nın genişletilmesi için önerdiği 10 milyon Euro'luk desteği de Sırbistan hükümetindeki bir portföysüz bakan -konu sorumluluk alanının dışında olduğu halde- popülist söylemlerle reddettiğini açıkladı.

İKİ ÜLKE ARASINDAKİ İLİŞKİLERDE NORMALLEŞME

İki ülke ilişkilerindeki bu suni durgunluk ortamı, 2015 yılında yerini tekrar normalleşmeye bıraktı. Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek arasında üçlü ticaret komitesi kuruldu ve komitenin orta vadeli eylem planı kabul edildi. İlk 9 aylık verilere göre iki ülke arasındaki ticaret 2014'e nazaran yüzde 13 arttı. Yine bu yıl içinde Sırbistan'da ilk kez bir Türk bankası faaliyete geçti. Halkbank'ın Sırbistan'da faaliyete başlamasıyla bu ülkedeki Türk yatırımlarının da artması bekleniyor.

Havalimanı hibesinin ödenememiş olması, havaalanının inşaatına dair bazı detayların henüz çözümlenememiş olmasıyla bağlantılı bir durum. Pürüzler giderildiğinde hibe ödemesi yapılacak ve Morava Havalimanı'nın yenilenmesinde muhtemelen Türk şirketleri de rol alacak. Bazı teknik anlaşmaların onaylanmamış olması da 2013 yılı sonlarındaki ortam içerisinde alınmış bir tavır. Nitekim Davutoğlu'nun son ziyaretinde iki ülke arasında yeni anlaşmalar da imzalandı.

En önemli gelişmeyi ise sona bıraktım: Ziyarette Türkiye ve Sırbistan hükümetleri, stratejik ortaklık için prensipte anlaştılar. Türkiye'nin halen sadece 20 ülkeyle kurmuş olduğu Yüksek Düzeyli İşbirliği Mekanizması, yakın bir gelecekte Sırbistan ile de tesis edilecek. Bu ise daha yakın diyalog ve daha fazla işbirliği anlamına geliyor.

Türkiye-Sırbistan ilişkilerindeki bu iyileşme elbette bir günlük bir gelişme değil. Bu trend 2000'lerin ortalarından beri yavaş da olsa devam ediyor. Balkanlara “bölgesel sahiplenme” ve “kapsayıcılık” ilkeleriyle yaklaşan Türkiye, Sırbistan ile ilişkileri bölgesel barış ve istikrarın önemli bir boyutu olarak görüyor. Bu dönemde çok taraflı bir dış politika anlayışını benimseyen Sırbistan ise ekonomik gücü ve Balkanlardaki siyasi konumundan dolayı Türkiye ile daha yakın işbirliğine sıcak bakıyor.

EN VERİMLİ DIŞ ZİYARETLERDEN BİRİ

Kosova sorunundaki farklı tutumlar bile bu yakınlaşmanın önünde bir engel teşkil etmezken ikili ilişkilerin Türkiye-Rusya anlaşmazlığı yüzünden bozulabileceğini düşünmek ancak Sırbistan'ın dış politikasını ve Balkanlardaki son gelişmeleri bilmemekle açıklanabilir. Belki de son zamanların en verimli dış ziyaretlerinden biri hakkında “açık, net bir bozgun”, “dış politika çukuru” gibi ölçüsüz ifadeler kullanılmasını ise yalnızca bilmemekle açıklamak güç.

Türkiye'nin geçmişte sorunlar yaşadığı bir ülkeyle ilişkilerini geliştirme yolunda attığı adımları takdir etmek yerine eksik ve yanlış bilgilere istinaden bu çabayı hor görmek, hatta karalamak kimseye bir fayda sağlamaz.

Gerçekten olgun bir toplum olabilmemiz için evvela yeterince bilmediğimiz konularda söz söylememeyi öğrenmeliyiz. Bu konuda aydınlara, yazarlara, gazetecilere çok daha fazla sorumluluk düşüyor.

[Yeni Şafak, 2 Ocak 2016]