SETA > Yorum |
Batı nın PKK Sorunu

Batı’nın PKK Sorunu

Avrupa Parlamentosu’nun perşembe günü aldığı karar ve Amerikalı generallerin Menbiç’te YPG/PKK’lılarla samimi görüntüler eşliğinde verdiği mesajlar Batılı ülkelerin PKK konusunda ne kadar sorunlu bir tavır içerisinde olduğunu yeniden ortaya koydu.

Avrupa Parlamentosu’nun perşembe günü aldığı karar ve Amerikalı generallerin Menbiç’te YPG/PKK’lılarla samimi görüntüler eşliğinde verdiği mesajlar Batılı ülkelerin PKK konusunda ne kadar sorunlu bir tavır içerisinde olduğunu yeniden ortaya koydu.

Avrupa Parlamentosu’ndaki Türkiye konulu oturumda, her zaman olduğu gibi, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlamak istemeyen konuşmalar yapıldı, PYD/PKK temsilcisi dinleyicilere ayrılan bölümden oturumu izledi ve Parlamento dışında PKK yandaşlarının gösteri yapmalarına izin verildi.

AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de yaptığı konuşmada, yeni cepheler açmanın Türkiye’yi daha güvenli kılmayacağını ve sadece BM terör listesindeki örgütlere karşı askerî operasyon yapılması gerektiğini ileri sürerek Zeytin Dalı Harekâtı’nı eleştirdi.

Bu durumda Mogherini’ye şu soruları sormak gerekiyor:

Başında olduğu koskoca AB dış ve güvenlik politikası kurumları gerçekten PYD/YPG’nin PKK ile aynı şey olduğunu bilemeyecek derecede başarısız mı, yoksa bunların hepsinin aynı olduğunu bilerek mi böyle konuşuyor?

Türkiye’nin kendi güvenliği için hemen sınırının ötesindeki Afrin’deki PKK/YPG’ye cephe açmasını yanlış gören Mogherini, Avrupa ülkelerinin kendileriyle sınırdaş olmayan Mali’de açmış olduğu cepheyi nasıl değerlendiriyor?

Teröristler “İslamcı” olarak tanımlandığında onlara karşı cephe açmak meşru oluyor da “seküler” olduklarında mı sorun oluyor?

Avrupalıların PKK sempatisi bu örgütün ömrünü uzatıyor ve daha çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine yol açıyor.

PKK’yı, her şeye rağmen, terör örgütü olarak tanıması için 18 yıl geçen AB’nin PYD/YPG’yi onun Suriye kolu olarak kabul etmesi için kaç yıl geçmesi gerekecek?

PKK’yı terör örgütü olarak tanıdıktan sonra bile ona olan sempatileri devam eden Avrupalı çevrelerin PYD/YPG sempatileri bitecek mi?

Peki, ABD’ye ne demeli?

PKK’nın faaliyetlerinin yasaklanması konusunda Avrupalılara göre genel olarak daha net bir politika izleyen Washington yönetiminin, Obama döneminden beri bu örgütü Orta Doğu politikalarının bir aracı olarak görmesi Türk-Amerikan ilişkilerindeki krizin temel nedeni.

Eskiden de Amerika PKK’yı Türkiye’ye karşı “havuç ve sopa” politikasının bir aracı olarak kullanırdı. Ancak şimdi binlerce tır ve uçak dolusu silahı açık bir şekilde YPG/PKK’ya veren Amerikan yönetimi bu örgütün Suriye topraklarının önemli bir kısmını eline geçirmesini sağladı.

Hafta içinde Deyr ez-Zor’daki çatışma yeniden gösterdi ki, YPG/PKK’yı uzun süre kullanmak isteyen ABD örgüte yönelik saldırılara bizzat kendisi karşılık veriyor. Bu bölgedeki petrol sahasını örgütün elinden geri almak isteyen Suriye rejimi ve müttefiki olan silahlı grupların YPG/PKK/SDG karargâhına yönelik saldırısı Amerikalılar tarafından şiddetli bir hava saldırısı ile püskürtüldü.

YPG/PKK’nın Suriye’deki kazanımlarını korumak için doğrudan Esad güçlerine ve İran destekli milislere saldırmayı göze alan Amerikan yönetimi Menbiç’te bu defa “müttefiki” Türkiye ile karşı karşıya kalınca ne yapacak? Türk ordusu buradaki YPG/PKK’lıları hedef aldığında Amerikalılar Esad güçlerine yaptıkları gibi Türk askerlerini mi vuracaklar?

Böyle bir durum zaten çok örselenmiş olan Türk-Amerikan ittifak ilişkisine artık kesin bir şekilde son noktayı koyacağı için bu kararı verecek olan Amerikalı yöneticiler iyi düşünmek zorundalar.

Belki de bu hesapları çoktan yaptılar.

15 Temmuz’da Türkiye’deki iktidara savaş açan ABD’deki Erdoğan/AK Parti karşıtı lobi bu savaşı bütün Türkiye’ye karşı genişletmek konusunda bir beis görmeyecektir belki de.

15 Temmuz’daki başarısızlığın yol açtığı öfke söz konusu lobinin, Türkiye ile 60 yılı aşkın süredir devam eden güvenlik ortaklığını sona erdirecek bir sıcak çatışma çıkarmasına bile yol açabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Menbiç konusundaki açıklamalarının ardından yanına Amerikan medyasının temsilcilerini alarak buraya giden DEAŞ karşıtı koalisyonun komutanı Korgeneral Paul Funk ile Irak ve Suriye’deki ABD Özel Harekât Birlikleri komutanı Tümgeneral James Jerard’ın Menbiç’te kalacakları ve saldırıya uğramaları durumunda daha şiddetli karşılık verecekleri yönündeki açıklamaları Amerikan güvenlik bürokrasisinde güçlü bir şekilde temsil edilen bu Türkiye karşıtı lobinin neler yapabileceğini gösteriyor.

ABD, bu generallerin söylediklerini yaparsa Orta Doğu’da PKK/YPG gibi bir “dost”, fakat Türkiye gibi bir “düşman” kazanmış olur.

Rasyonel Amerikan aklı açısından bu ikisi arasında tercih yapmak zor değil aslında.

Tabii Amerika’da Türkiye ve Orta Doğu konusunda rasyonel işleyen bir akıl kaldıysa...

[Türkiye, 10 Şubat 2018].


Etiketler »