G-20 ZİRVESİ'NİN ÖZELLIĞI NEDİR? G20 zirveleri dünyanın en büyük ekonomilerinin bir araya gelerek diğer ülkelerde istedikleri imajı uyandırmaya ve küresel/bölgesel konularda diğer ülkelerin "neler düşündüğünü" anlamaya çalıştığı bir platformdur.
ABD KÜRESEL TİCARET SAVAŞLARINI NEDEN BAŞLATTI? Başta ABD olmak üzere 1990'lardaki küreselleşme dalgasından "büyük şirketler" ciddi şekilde istifade ederken bu ülkelerdeki orta kesim küreselleşmeden bir fayda elde edemedi. ABD'de medyan ücret son 40 yıldır yerinden kımıldamadı. Dahası, ABD'nin en zengin yüzde 1'lik kesiminin bu süreçte inanılmaz şekilde zenginleşmesiyle birlikte göreceli olarak fakirleşmiş oldu.
KORUMACI EKONOMISİ AMERİKA'YA YARAR SAĞLAR MI? ABD vergileri artırarak özellikle kısa vadede belirli bir mesafe kat edebilir. Fakat uzun vadede söz konusu çabaların pek de anlamlı olmadığı görülebilir. Öte yandan, küresel hegemonyayı sürdürmek şeklindeki ilk hedefin başarıya ulaşma şansı yok. Çin'in ABD'yi geçmesi mukadderdir ve tarihin olağan akışına oldukça uygundur. Dahası, satın alma gücü paritesine göre 2040'lı yıllarda Hindistan'ın da ABD'yi geçmesi bekleniyor. Yani, ABD ikincilikteki sırasını da koruyamayacak. Bu durumda da küresel bir hegemonyadan bahsetmek giderek daha anlamsız hale gelmiş olacak.
ABD'NİN KÜRESEL LİDERLİĞİ BİTİYOR MU? ABD'nin küresel ekonomi içindeki ağırlığı giderek azalmaktadır. Satınalma gücü paritesine göre, 1950 yılında ABD ekonomisi dünya ekonomisinin yüzde 27'sine tekabül ediyordu. Bugün bu oran yüzde 15'e kadar gerilemiş vaziyette. Dahası, Çin 2013 yılında ABD'yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline geldi ve sadece 6 yıl içinde ABD'ye dörtte birlik bir fark attı. Piyasa kuruna göre baktığımızda ise ABD halen dünyanın en büyük ekonomisi olmasına rağmen, burada da liderliği 2020'li yıllarda Çin'e kaybedecek. Zaten bu ölçüte göre ABD'nin payı 1950'den günümüzde ciddi ölçüde (yüzde 40'tan 24'e) daralmıştır.
PUTİN; "LİBERALİZM HÜKÜMSÜZ HALE GELDİ" DEDİ. KATILIR MISINIZ? Batı medeniyetinin dayandığı liberalizm ve demokrasi gibi ilkeleri Batılı ülkelerin söz konusu kavramları kendi çıkarları doğrultusunda istedikleri gibi esnettiklerinin veya daralttıklarının bugünün dünyasında net bir şekilde anlaşılmış olduğu ortadadır. Batılı ülkeler en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkelere hiç dönüp bakmayabildiği gibi, bazı ülkelerde insan hakkı ihlali üretmek için sinekten yağ çıkarabilmektedir. Yine, bir tarafta en azılı diktatörlerle işbirliği yapıp diğer taraftan da oldukça sağlıklı bir yapıya sahip demokrasilerdeki gidişattan "endişe" duyabiliyor. Dahası, bizzat söz konusu Batılı ülkelerin çıkarları gerektirdiğinde herhangi bir insan hakkı ihlalini kılıfına uydurarak gerçekleştirdiği de bugün net bir şekilde görülüyor. Liberalizm, Batı dünyasının istediklerini gerçekleştirirken aynı zamanda "yüzünü de kurtarmasına yarayan" bir sistemdi. Fakat, her aldatmaca gibi bunun da bir sonu var ve o son çok uzakta değil.
ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ ÇÖZÜM BULABİLECEK MI? ABD-Türkiye ilişkilerini geren tarafın ABD olduğunu net bir şekilde biliyoruz. Bu noktada, eğer ABD ile Türkiye arasında bir uzlaşma olacaksa makul bir zemine gelmesi gereken tarafın ABD olduğu açıktır.
S-400 İÇİN TÜRKİYE'NİN FARKLI PLANLARI VAR MI? ERTELEME GİBİ. S-400 konusunda Türkiye'nin geri adım atma gibi bir lüksü yoktur. Dahası, söz konusu hava savunma sistemi, bir "süs" değildir, dünyanın en karmaşık ve kaotik coğrafyasında Türkiye'nin kendisini savunabilmesi noktasında elzemdir..
F-35 SİSTEMİNDEKİ KRİZ HERKESİ ETKİLER Mİ? Kısa vadede Türkiye'ye belirli ölçüde zararlı olduğu gibi bu projeye taraf diğer ülkelere de zarar verecektir. Fakat, uzun vadede, "kötü komşu insanı ev sahibi yapar" deyişinde olduğu gibi, Türkiye'nin havacılık teknolojisindeki gelişmeyi ivmelendirmesi muhtemeldir.
TÜRKİYE BATI VEYA DOĞU KAMPINDA DEĞİL, BAĞIMSIZ OLMALI BATI veya Doğu "kulvarındaki" veya "kampındaki" bir Türkiye şu veya bu şekilde buna veya şuna "bağımlı" bir Türkiye demektir. Yani, "Batı kampındaki" bir Türkiye Batı'ya bağımlıdır, gerçek anlamda bağımsız değildir. Türkiye, 2000'li yıllarda "bağımsız" bir ülke olmaya çalışıyor. Yani, çıkarı kimle ne şekilde işbirliği yapmayı gerektirirse onla işbirliği yapmaya çalışıyor. Tam da "bağımsız" bir ülkenin yapacağı gibi. Bu çerçevede, Türkiye şu kamptan çıkıyor, bu kampa giriyor gibi ifadelerin pek anlamlı olmadığı söylenebilir.
YAPTIRIMLARDAN HERKES ZARAR GÖRÜR 31 TEMMUZ'DA ABD TÜRKİYE'YE YAPTIRIMLARA BAŞLAR MI? TÜRKİYE NASIL TEPKİ VEREBİLİR? ABD ÜSLERİ GÜNDEME GELEBİLİR Mİ? ABD'nin Türkiye'ye karşı yaptırım uygulama gibi bir seçeneğinin olduğu ortadadır. Bu durum Türkiye ekonomisine belirli ölçüde zarar verecektir. Fakat ABD de özellikle küresel imajının daha da bozulması dolayısıyla zararlı çıkacaktır. Türkiye de tabi ticari olarak yaptırımlara cevap verecektir ki bu da ABD'li ilgili üreticilerin zararına olacaktır. Söz konusu yaptırımlar gerçekleşir mi, ya da ne boyutta gerçekleşir, bu noktalar şu anda oldukça belirsiz.
[Takvim, 1 Temmuz 2019, Röportaj: Ali Değirmenci]