Türkiye ve Ermenistan dışiÅŸleri bakanları küçük çaplı bir krizden sonra 10 Ekim akÅŸamı protokolleri imzaladı. Krizin küçük çaplı olması nefeslerimizi tutup beklememizi engellemedi. Protokollerin imzalanmasıyla kökeni bir önceki yüzyıla uzanan bir sorunu geçmiÅŸte bırakacak sürecin ilk adımı atıldı. Ancak kimse Türkiye ve Ermenistan arasındaki sorunun geceden sabaha çözülmesini beklemiyor. Aynı ÅŸekilde imza krizi dolayısıyla, sürecin zorluÄŸu daha baÅŸlangıçta gözler önüne serildi.
Türkiye DışiÅŸleri Bakanı DavutoÄŸlu, Ermenistan DışiÅŸleri Bakanı Nalbandyan, Ermenistan Devlet BaÅŸkanı Sarkisyan ve BaÅŸbakan ErdoÄŸan alkışlanacak bir cesaret örneÄŸi sergilediler. CumhurbaÅŸkanı Gül, gerek futbol diplomasisiyle, gerekse protokollerin imzalanması süreci ve arkasından bilgece tavrıyla bu giriÅŸimi destekledi. Türklerle Ermenilerin barışık olduÄŸu bir dünyanın, gelecek nesiller için daha iyi bir yer olacağı düÅŸüncesiyle hareket eden bu liderleri alkışlamak gerekiyor.
Protokollerin imzalanmasının zamanın ruhuna uygun bir geliÅŸme olduÄŸunun en önemli göstergesi imza töreninde ortaya çıkan resimdir. Amerika, Rusya, Ä°sviçre DışiÅŸleri Bakanları ve AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi, protokolleri imzalayan DavutoÄŸlu ve Nalbandyan ile aynı kare içinde yer aldılar. Ancak önemli konukların önünde gerçekleÅŸtirilen protokollerin imza töreninde yaÅŸanan kriz, aynı zamanda önümüzdeki günlerde zor bir diplomatik süreçle karşı karşıya kalınacağını hemen iÅŸin başında gösterdi.
Ne yapmalı? Ä°mza töreninde yapılacak açıklamaların karşılıklı olarak tarafları kaygılandırması, protokollerle öngörülen geliÅŸmelerle ilgili farklı algılamaları ve hedefleri ortaya koyuyor. Sürecin iyi yönetilmesi, beklentilerin boÅŸa çıkmaması için önemlidir. DavutoÄŸlu'nun yapamadığı konuÅŸmada ifade ettiÄŸi gibi 10 Ekim barış, cesaret ve aklın günü olarak tarihe geçti. Protokoller sonrası dönem Güney Kafkasya'da yılların kemikleÅŸtirdiÄŸi statüko ile kıyasıya mücadeleyle geçecek.
Türkiye-Ermenistan sınırının açılması ve iki ülke arasında diplomatik iliÅŸkinin baÅŸlaması, AÄŸustos 2008'deki Rusya-Gürcistan savaşından sonra Güney Kafkasya'da yıllardır süren statükoya vurulan ikinci darbe olacak. Bu süreci baÅŸlatan ve yürüten taraflar bunun bilincinde olarak statükonun bozulmasından kaynaklanacak tepkilere hazır olmalı. Protokoller görüÅŸülmek üzere ülkelerin parlamentolarına getirilecek. Her iki ülkede de muhalefet, bu sürece ciddi tepki göstermekte. Kamuoylarının da ikiye bölündüÄŸü bu ortamda, hükümetler kamuoyunu ve özellikle muhalefeti ikna etme görevini ciddiyetle yerine getirmeli.
Azerbaycan'ın iÅŸgal edilen toprakları geri almak ve DaÄŸlık KarabaÄŸ sorununun çözümü konusunda geliÅŸtirdiÄŸi tek yaklaşım Ermenistan'a karşı ekonomik izolasyon politikası. Ancak geçen 20 yıla yakın sürede bu politika herhangi bir sonuç üretmedi. Gerçekçi olmak gerekirse, Azerbaycan ne diplomatik ne askeri ne de ekonomik ambargo yoluyla, DaÄŸlık KarabaÄŸ'ı ve iÅŸgal altındaki topraklarını geri alabilecek güçte deÄŸil. Geriye, Türkiye'nin bölge politikasına destek vermekten ve Ankara ile süreç boyunca istiÅŸare halinde olmaktan baÅŸka çıkar bir yol kalmadı.
Türkiye, bu sorunu tek başına çözme gücüne sahip olmasa da, aÅŸamalı olarak çözüme gidilmesi gereken bu sorunda süreci hızlandırıcı rol oynayabilir. Ermenistan tarafında Türkiye ile normalleÅŸme için iÅŸgal ettiÄŸi Azerî topraklarından kısmen dahi olsa çekilmesinin bir gereklilik olduÄŸunun anlaşılması gerekiyor. Aksi takdirde hem Türk hem Azeri kamuoylarının ikna edilmesi mümkün olmayabilir.
Bir kez daha tekrarlamak gerekirse, Türkiye ve Ermenistan'ın artık normalleÅŸme ve uzlaÅŸma konusunda manevra alanları kalmadı. Ankara ve Erivan, statüko ve normalleÅŸme arasında sıkışmış Kafkasya siyasetinde, sonuca ulaÅŸmak için önemli bir fırsatın eÅŸiÄŸinde durmaktalar. Ä°ki ülke ilk kez bu kadar yakın ve güçlü ÅŸekilde normalleÅŸme fırsatı ile karşı karşıyalar. Bu fırsat, barış, cesaret ve aklın ÅŸekillendirdiÄŸi süreçlerle en iyi ÅŸekilde deÄŸerlendirilmeli. Her iki ülkenin siyasileri ancak bu ÅŸekilde gelecek nesillere karşı görevlerini yerine getirmiÅŸ olurlar.
Sabah - 14.10.2009