GeçtiÄŸimiz günlerde Fransa BaÅŸbakanı Manuel Valls, Fransa'da üniversitelerde baÅŸörtüsünün yasaklanması konusunda skandal sözlere imza attı. Valls, Libération gazetesine verdiÄŸi röportajda, üniversitelerde baÅŸörtüsünün yasaklanmasından yana olduÄŸunu ve Fransız halkının çoÄŸunluÄŸunun Ä°slam'ın Cumhuriyet deÄŸerleriyle uyumsuz olduÄŸunu düÅŸündüÄŸünü söyledi. Dahası bundan yaklaşık bir hafta önce Sosyalist BaÅŸbakan, Ä°slam konulu bir panelde dünyaca ünlü markaların tesettürlü kadınlara yönelik koleksiyon hazırlamasına tepki göstererek baÅŸörtüsünün bir moda ürünü olmadığını, kadını köleleÅŸtirdiÄŸini savunmuÅŸtu. Manuel Valls, “yaÅŸlı kadınların taktığı” örtüyle, Fransız toplumunun karşı karşıya olduÄŸu siyasi bir örtü olduÄŸunu iddia ettiÄŸi baÅŸörtüsü arasında da ayrım yapılması gerektiÄŸini sözlerine eklemiÅŸti. Bu cümle eminim benim gibi, pek çoÄŸumuza 28 Åžubat'taki 'nenelerimizin geleneksel örtüleri' söylemini hatırlatmıştır.
MÜSLÜMANLARA YÖNELÄ°K SALDIRILAR
Avrupa'da Müslüman nüfusun en yoÄŸun olarak bulunduÄŸu ve resmi rakamlara göre 4 milyonun üzerinde Müslüman yaÅŸayan Fransa'da özellikle Charlie Hebdo ve 13 Kasım Paris saldırıları sonrasında Ä°slamofobik eylem ve söylemlerin hızla arttığına ÅŸahit olmaktayız. Fransız halkının çoÄŸunluÄŸunun Ä°slam'a yönelik olumsuz tutumu istatistiklere de yansımış durumda. Nitekim Yrd. Doç. Dr. Enes Bayraklı ve Dr. Farid Hafez'in hazırladığı Avrupa Ä°slamofobi Raporu'na göre, Fransa'da 2015'in ilk yarısında Müslümanlara yönelik fiziksel saldırılar %500, sözlü tacizler ise %100 artmıştır. Yine aynı raporda, camilere yapılan saldırıların %400 arttığı vurgulanırken, hem 2015 hem 2014'te saldırıya uÄŸrayan kurbanların %75'inin kadın, %25'inin ise erkek olduÄŸunun altı çizilmiÅŸtir.
Ä°slam'ın Cumhuriyet deÄŸerleriyle uyumu konusunda, Fransa'da laiklik kavramını ve bunun din ve vicdan hürriyeti ile dengesini bilhassa incelememiz gerekiyor. Bu baÄŸlamda, laikliÄŸin temel manasını doÄŸru tanımlamak gerek. Devletin tarafsız olması ve dinsel özgürlük olarak tanımlanan laiklik, Müslümanlara yönelik bir ayrımcılık halini almamalı. Bu anlamda laikliÄŸin, Ä°slamofobi için bir gerekçe olmasının önüne geçilmesi gerekiyor.
POPULÄ°ZME KAYAN FRANSA SÄ°YASETÄ°
Peki, Valls'ın laiklik gereÄŸi üniversitelerde baÅŸörtüsünün yasaklanmasını dile getirmeye iten sebepler neler? Pek çoÄŸumuzun bildiÄŸi gibi, Fransa'daki sosyalist hükümet bugünlerde iÅŸçi reformları ve buna yönelik giderek büyüyen sokak hareketlerinin baskısı altında. Buna ek olarak, hükümet iÅŸsizlikle mücadele ve halkı terörden koruma konusunda hem saÄŸ kanattan hem sol kanattan ciddi eleÅŸtirilere maruz kalmakta. Fransa'da 2017 BaÅŸkanlık Seçimlerine bir yıl kala, seçmen anketleri Hollande ve partisinin popülarite kaybettiÄŸini gözler önüne seriyor. TNS Sofres-OnePoint'in Le Figaro için yaptığı 2017 Fransa BaÅŸkanlık Seçimleri'ne yönelik 16 Nisan 2016 tarihli ankete göre, Hollande ve partisi Aralık 2015 tarihli ankete oranla 5 puan kaybetmiÅŸ durumda. Aynı ankete göre, Hollande %14'te kalırken, eski Fransa CumhurbaÅŸkanı Nicolas Sarkozy %23, aşırı saÄŸ parti Ulusal Cephe (Front Nationale, FN) lideri Marine Le Pen ise %25 oranında oy oranına sahip. Velhasıl kelam, Valls'ın bu çıkışının rekabetin kızıştığı 2017 Fransa BaÅŸkanlık Seçimleri'ne yönelik bir hamle olduÄŸunu söylemek mümkün. Aslında en tehlikelisi de halktaki Ä°slamofobik eÄŸilimin elitler ve politika yapıcılar tarafından söylem ve eylem olarak benimsenmesi. Nitekim Fransa'da ana akım partiler üstü kapalı da olsa giderek söylemlerini aşırı saÄŸa yaklaÅŸtırıyor. Sosyalist BaÅŸbakan da sıklıkla eleÅŸtirdiÄŸi Ulusal Cephe'nin söylemine yaklaÅŸmış durumda. Nitekim Ulusal Cephe (FN), 2015 bölgesel seçimlerinin hemen öncesinde söylemini temel Fransız deÄŸerleri üzerine kurmuÅŸtu. Le Pen'in 6 Aralık 2015 Pazar akÅŸamı ÅŸu ÅŸekilde konuÅŸması bunu özetler nitelikte: 'FN, Fransız cumhuriyeti ve deÄŸerlerini savunan tek partidir. Milli çıkar, iÅŸsizliÄŸe son verilmesi, Fransız yaÅŸam ÅŸeklinin ve geleneÄŸinin korunması savunduÄŸumuz ilkelerdir.'
Sonuç olarak, bir yanda geçmiÅŸte baÅŸörtüsü sorununu çözen, bu baÄŸlamda din ve vicdan hürriyetini öne alabilen bir Türkiye; diÄŸer yanda ise bugünlerde baÅŸörtüsü meselesi altında eÄŸitimde Müslümanlara yönelik ayrımcılığı gündemine alan bir Fransa var. Türkiye aydınlığa çıkarken, Fransa karanlığa gömülüyor. Fransa'daki ana akım partilerin seçimleri kazanmak gibi kısa vadeli planlarla yetinmeyip, Ä°slamofobiyi tırmandırmayacak ve Ä°slamofobi ile mücadeleyi önceleyecek uzun vadeli politikalar geliÅŸtirmesi bu çerçevede önem arzediyor.
[Yenişafak, 7 Mayıs 2016]