“SSCB’nin yıkılması, 20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketidir”.
Putin’in hafızalardan silinmeyen bu sözü, Rusya’nın “Büyük Güç” rüyasından aslında hiç uyanmadığının itirafıydı.
Bilindiği üzere, Post-Sovyet dönemde bölgenin yeniden entegre olma ruhu hep canlı kaldı. Hatta buna dair ilk adım olan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), zamanla ekonomik bir projeye dönüşmeye heveslendi. BDT bu amaç doğrultusunda, 2000 yılında Avrasya Ekonomik Topluluğu’na (AET) imza atsa da, Putin’in 2005 yılındaki ifadesine göre “ekonomik anlamda bir süper güce asla sahip olamamıştı”.
Gayretler ise hep sürdü ve Rusya 2010’da Belarus ve Kazakistan’ın katılımıyla Avrasya Gümrük Birliği’ni (AGB) resmen devreye soktu. O yıllardan bugüne ilmek ilmek dokunarak hayata geçirilmek istenen proje ise, Avrupa Birliği’ne (AB) rakip olabilecek bir Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) idi.
UKRAYNA GÖZBEBEĞİYDİ
Nitekim AB de yerinde durmuyordu. “Doğu Avrupa ve Güney Kafkasya’da olup bitenler bizi de ilgilendirir” diyerek 2009’da başlatılan Doğu Ortaklığı Projesi, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’yı, AB safına çekmeye çalışıyordu.
İşte Putin’in sinirini bozan Avrupa’nın doğu komşuculuğu oyununu geçtiğimiz yıl Ukrayna’da patlatan dinamit de, aslında AEB projesiydi.
Zira Ukrayna insan gücü ve gelişmiş sanayisiyle, planlanan birliğin göz bebeği olacağından, Kremlin Kiev’e AB’den uzak durması yönünde baskı yapıyordu. Bunun sonucunda bir U-dönüşüyle AB’den vazgeçen Yanukoviç’e yönelik protestolarla ilerleyen gelişmeler ise, malumunuz, Putin’in planlarını bozdu. Yanukoviç’i devreden çıkaran ve Batı’ya yöneleceği anlaşılan yeni Kiev, Rusya’nın agresifleşmesine neden olarak Kırım’ın ilhakını beraberinde getirdi.
Geçen yıldan bu yana yeni bir Soğuk Savaş rüzgârını estiren bu gelişmeler, ister istemez Rusya ekonomisini de vurmuş durumda. Zira Rusya, Ukrayna ile kaybettiği potansiyelin öcünü alayım derken, yaptırımlar sonucu yeni kayıplara gark oldu.
Malum, bir yandan da dünyada, ABD müttefiki Suudi Arabistan’ın iplerini elinde tuttuğu ve Rusya ile İran’ı hedef alan bir petrol oyunu hüküm sürerek işleri zorlaştırıyor. Putin’in tüm bu kayıpları telafi için sarf ettiği enerji de, doğal olarak giderek artıyor.
ÇIĞIR AÇAN PROJE
Bu bağlamda geçtiğimiz haftalarda köşemizde, Rusya’nın Çin’e ve Türkiye’ye yakınlaşarak ekonomisini kurtarma çabalarını sürdürdüğünü işlemiştim. İşte bu çerçevede, taze bir atak olarak AEB de, planlandığı üzere 1 Ocak 2015’te hayata geçirildi.
Putin’in “çığır açan” bir oluşum olarak nitelediği AEB, şimdilik Rusya, Kazakistan, Belarus ve Ermenistan’ın imzalarını taşıyor. Önümüzdeki aylarda Kırgızistan’ın da dâhil olacağı grup, 175 milyonluk bir nüfus, 2,4 trilyon dolarlık bir GSYH ve zengin enerji kaynaklarına sahip. Birlik, mal, hizmet ve işgücünde serbest dolaşıma ve koordineli makroekonomik politikalara tabi bir entegre pazar olmayı amaçlıyor.
Birliğin en eski fikir babası olan Kazak Lider Nazarbayev, AEB’yi “21. yüzyılın yeni jeopolitik gerçeğinin doğuşu” olarak niteliyor. Zira yeni oluşumun sadece üyeler arası değil, Avrupa ve Asya arasında da ticari akımları hızlandıracak bir pozisyon üstleneceği öng&