Arap Baharı sürecinde, değişimin sağduyulu bir çizgide gerçekleşmesi öngörülen Yemen, Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçlerinin müdahalesi dolayısıyla uluslararası kamuoyunun gündemine geldi. Körfez İşbirliği Konseyi'nin inisiyatifi ile Ali Abdullah Salih'in Kasım 2011'de görevi yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'ye devretmesiyle başlayan geçiş sürecinin iki yıllık süre içinde tamamlanması öngörülüyordu.
Bu süreçte kurulan Ulusal Diyalog Konferansı'nın müzakereleri ile anayasanın yazılması, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin gerçekleştirilmesi ve devletin yeniden yapılandırılması öngörülmüştü. Ancak Suriye'deki değişim sürecinin iç savaşa evrilmesi, Mısır darbesinin gerçekleşmesi ve başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin İhvan çizgisine karşı yürüttüğü güvenlikçi siyaset, bu süreçte etkin bir rol üstlenmesi beklenen Islah Partisi'nin temkinli davranarak geri planda durmasına neden oldu. ABD'nin El-Kaide'ye karşı insansız hava araçları ile yürüttüğü saldırılar ve örgütün ülkedeki eylemleri istikrarsızlığın başlıca nedenlerinden biri oldu.
Devrik lider Ali Abdullah Salih'in yargılama muafiyetini alması ve tarihsel hasmı Husiler'le işbirliğine gitmesi ise süreci beklenmeyen bir noktaya getirdi. Zeydi mezhebine mensup Husiler'in, mezhebi aidiyetle aşiret taassubunu örtüştürerek yürüttüğü siyaset etkisini gösterdi. Husiler'e karşı örgütlenmesi ve çatışması beklenen Islah Partisi ise sağduyulu davranarak siyasi süreçte etkinliğini kaybetme pahasına çatışmaya girmedi.
İran'dan aldığı destekle Husiler ülkenin en kuzeyindeki Sada kentinden güneye doğru ilerledi ve başkent Sanaa'yı ele geçirdi. Kısa süreli ev hapsinden sonra Aden'e geçen Cumhurbaşkanı Hadi önce Körfez ülkeleri ve Arap Birliği'ne müdahale çağrısı yaptı; sonra da BM'ye de bu müdahaleye gerekli karar için başvurdu. Bu çağrıyı gerekçe gösteren Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon, Yemen'deki Husi güçlerine karşı hava operasyonu başlattı ve kara harekatı için hazırlıklara başladı.
Muhtemel senaryolar
An itibariyle koalisyonun Aden limanına asker çıkardığına dair haberler gelmekte.
Kara operasyonunun gerçekleşmesi halinde muhtemel senaryolar şu şekilde sıralanabilir:
1) Operasyonun kısa sürede hedefini gerçekleştirerek sona erdirilmesi. Bu ihtimal hem savaşın bölgesel düzeye sıçramaması ve çatışmanın iç savaşa evrilmemesi için gerekli olan senaryodur.
2) Müdahalenin uzaması. İç savaşa yol açar ve bu sebepten Suudi Arabistan istikrarsızlaşırsa, bu durumda şiddetli bir iç savaş ihtimali ortaya çıkar.
3) Koalisyon güçlerinin operasyonun hedeflerini sınırlandırmaması. Tüm Yemen'in Suudi Arabistan'ın etkisine girmesine yönelik bir strateji uygulanırsa, bu ihtimal İran'ın daha da agresifleşmesine ve bölgesel düzeydeki çatışmaların şiddetlenmesine yol açabilir. İran'ın Irak'taki ve Suriye'deki angajmanı dikkate alınırsa, enerjisini bu bölgelere kaydırması daha olası görünüyor.
Yine de koalisyon güçlerinin operasyonun limitlerini makul bir seviyede tutması elzemdir.
Türkiye'nin bu süreçte üstlenebileceği en önemli rol, Mısır'ın bu süreci fırsata çevirme hevesi ile takındığı agresif tutum değerlendirildiğinde, çatışmanın bölgesel düzeye sıçramaması ya da bir mezhep savaşına dönmemesi için gerekli etkinliği göstermesidir. Cumhurbaşkanı