Cumhuriyet tarihini bir anayasal kriz tarihi olarak görmek abartılı olmaz. Şöyle ki, anayasa, tüm yasal ve teknik düzenlemelerin ötesinde, halkın ortak iradesinin somut yansımasıdır. Halk iradesi anayasayı önceler. Eğer yazılı anayasa metni bu iradeyi taşımıyorsa ve daha da kötüsü onu boğmaya çalışıyorsa, bu noktada derin bir anayasa krizi var demektir. Mevcut Anayasamız da dahil, Cumhuriyet dönemi anayasalarının hiçbiri maalesef bu konuda iyi bir sınav vermemiştir.
Son dönemde bu tarihi krizi aşmak için AK Parti hükümeti hummalı bir arayış içerisinde. Başbakan Ahmet Davutoğlu son açıklamalarında ısrarla anayasanın ruhu ile formu arasında ayrım yaparak, muhalefet partilerini kaybedilen ruhu aramaya, yani ortak iradeyi yeniden inşa etmeye davet ediyor. Ancak bu uzlaşı ve müzakere çağrısının karşılık bulması siyasi gerçekler aynasında zor, belki de nafile bir uğraşı gibi gözükmekte. Keza, CHP ortak iradenin laik kimlik, MHP ise Türk etnik kimliği temelinde kalmasında kararlı. Her iki partinin de ilk dört maddenin değişmemesinde, daha spesifik olarak "Atatürk milliyetçiliği" ibaresinin korunmasında ısrarcı olmasının sebebi bu. HDP ise bir yandan ortak iradeyi parçalamak amacıyla sürekli bir şekilde "Türkiye halkları"ndan bahsederken, diğer yandan da Kürt bölgesinde kendi egemenlik alanını oluşturmak ve burada laik kimlik ekseninde bir ortak irade inşa etmenin peşinde koşuyor. AK Parti'ye baktığımızda ise, ortak iradenin medeniyet kimliği etrafında inşasını öneriyor. Muhalefet partilerine oranla AK Parti'nin kimlik önerisi daha kapsayıcı ve toplumun çoğunluğunu içine alıyor. Bunda medeniyet kimliğinin görece muğlak olması ve sınırlarının esnetilmeye açık olmasının da payı büyük.
Kapsayıcılık konusundaki bu tablo, hiç şüphesiz, partilerin yönetim sistemi tercihlerini de etkiliyor. Yeni anayasa tartışmasında kilit öneme sahip bu meselede CHP, MHP ve HDP sandıkta azınlıkta kalmanın bir neticesi olarak parlamenter sistemle devam etmekte kararlı gözüküyor. Halk iradesini, yani çoğunluğu temsil etme konusunda rakipsiz AK Parti ise başkanlık sistemine geçilmesinden yana.
Sonuçta, yeni anayasanın ve yönetim sisteminin tarafların uzlaşmasıyla kararlaştırılması idealde en doğru olanı. Ancak yukarıda değindiğimiz siyasitoplumsal gerçekler bu ideali mümkün kılmıyor. Dolayısıyla, bu kritik meseleler son kertede AK Parti tarafından referanduma götürülerek çoğunluğun kararıyla bir neticeye vardırılırsa şaşırmamak gerekir.
[Sabah, 2 Ocak 2016]