SETA > Yorum |
Amerika'nın Yeni Türkiye İle İmtihanı

Amerika'nın Yeni Türkiye İle İmtihanı

‘Yerli muhbir' rolüne soyunanların Washington'da sahne alacakları birçok adres bulunuyor. Lakin her gösteri sonrası Washington'da kazandıklarının birkaç katını Türkiye'de kaybetmek zorunda kalacaklar.

SETA tarafından çıkarılan Insight Turkey dergisinin 4.yıllık toplantısı bu hafta Washington’da yapılıyor. Insight Turkey, Türkiye’de çıkan ve sayıları birkaç taneyi geçmeyen Ä°ngilizce yayın organları içerisinde önde gelen bir dergi. Son yıllarda Türkiye’ye dair Ä°ngilizce dünyadaki akedemik çalışmaların ana referansı haline gelen Insight Turkey’in, bu seneki ilk konferansının merkezinde ‘Türkiye’de seçimler ve demokrasi’ tartışması bulunmaktaydı. Konferansa yansıyan Washington havasından, son dönem ABD-Türkiye iliÅŸkilerine dair bir fikir sahibi olmanın yanında ‘Amerikan karasızlığını’ da görmek mümkündü.

Obama dönemine hem Amerika içinde hem de dışarıda restorasyon beklentileriyle girilmiÅŸti. Aradan geçen altı yılın ardından başı sonu belli bir restorasyon süreci ufukta görülmediÄŸi gibi, küresel anlamda ‘daha az Amerika’ ciddi bir sorunsala dönüÅŸmeye baÅŸladı bile. Elbette bu sorunun çözümü ‘daha fazla Amerika’ deÄŸil. Ama kesinlikle kararsızlıklarını ve pasifizmini aÅŸarak küresel anlamda pozisyon alan bir Amerika beklentisi bulunmaktadır. Irak’la beraber ortaya çıkan ‘Amerikan vazgeçilmezliÄŸi’, Obama döneminde ‘Amerikan kararsızlığına’ dönüÅŸmüÅŸ durumda. Amerikalı ve Amerikasız sorunların çözümünün benzer maliyetler üretmesi ‘vazgeçilmezlik statükosu’ ortaya çıkarmıştı. Obama dönemiyle zuhur eden ‘ilgisizlik ve kararsızlık’ ekseni de en az ‘Amerikan vazgeçilmezliÄŸi’ kısır döngüsü kadar maliyet üretmektedir.

Bu maliyetlerden jeopolitik baÅŸlığı altına giren, bölgemizde ve baÅŸka yerlerdeki Amerikan politikasına yansıyan, ciddiyet ve kalite sorunlarının açıkça hissedildiÄŸi alanlardan bir tanesi de Türkiye-Amerika iliÅŸkileridir. Sadece resmi düzeydeki bir sorun veya kısır döngüden bahsetmiyoruz. YaÅŸanan kararsızlık ve ciddiyet sorunu, Türkiye’yi anlama çabalarına da açıkça yansımış durumda. Mesela AK Parti, bugün bile birçok Amerikalı odak için anlamlandıramadıkları bir aktörden ibaret. 2002 senesinde bir Amerikan krizinin içerisine doÄŸan AK Parti’nin ilk icraati, ABD’ye ‘hayır’ diyerek Irak iÅŸgalinin bir parçası olmamasıydı. Neocon’ların bütün gazabını üstüne çeken AK Parti, Amerikan müesses nizamı tarafından kısa süre sonra iktidardan gidecek bir güç olarak kodlandı. ErdoÄŸan 2007 seçimlerinden ezici bir zaferle çıkmasına raÄŸmen, Amerika, yarım yüzyıllık alışkanlıklarını terk etmekte zorlanmıştı. Elli yıl boyunca eski Türkiye’nin askeri unsurlarıyla haşır neÅŸir olan Amerikalılar ancak 2010 anayasa referandumu sonrası AK Parti’nin kalıcı bir iktidar olduÄŸunu idrak etmeye baÅŸlamıştı.

SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde ete kemiÄŸe bürünen Amerika-Türkiye iliÅŸkilerinin tabiatına bakıldığında, Amerikalıların yarım yüzyıl boyunca siyasi ve iktisadi muhataplarına alışmış olmalarından daha doÄŸal bir olamazdı. Türkiye’de müesses nizama ve elitlerine en fazla alışmış olan Cumhuriyetçiler, AK Parti’nin ilk iki döneminde Amerika’da iktidarda olunca, Türkiye’deki deÄŸiÅŸimin ABD tarafından sindirilmesi bir yana ‘fark edilmesi’ bile ciddi anlamda gecikti. Bu gecikmenin bir maliyeti de entelektüel dünyada yaÅŸandı. Washington Think-Tank camiasında medya okur yazarlığının ötesine geçecek düzeyde Türkiye analizi yapabilenlerin sayısı bir ikiyi bile bulamaz oldu.

Ä°ktidarda AK Parti olmasına, oldukça sert bir elit deÄŸiÅŸimi, sistem dönüÅŸümü yaÅŸanmasına raÄŸmen yıllarca yeni aktörleri merak etmek yerine, eski Kemalist refiklerinin ÅŸikayetlerini siyasi analiz diye tüketmeyi tercih ettiler. Bugünlerde Kemalistlerin yanında sıraya kaynak yapan Gülen Grubu da can havliyle ‘bir Türkiye fotoÄŸrafını’ Washington’da satmaya çalışıyor. ‘Yerli muhbir’ rolüne soyunanların Washington’da sahne alacakları birçok adres bulunuyor. MüÅŸteri bulacaklarına hiç kimsenin ÅŸüphesi olmasın. Lakin her gösteri sonrası Washington’da kazandıklarının birkaç katını Türkiye’de kaybetmek zorunda kalacaklar.

[Star, 1 Mayıs 2014]