SETA > Yorum |
Amerikan Siyasetinde Netanyahu Rahatsızlığı

Amerikan Siyasetinde Netanyahu Rahatsızlığı

Netanyahu uçağa binerken Biden’ın yarıştan çekilmesi sonrasında hızlıca kampanya moduna giren Harris, seçim programını bahane göstererek Netanyahu’nun Kongre hitabına katılmadı. Netanyahu’yla ayrıca görüşeceği açıklanan Harris’in Filistin konusunda Demokrat Parti’nin tabanıyla daha yakın bir duruşu olduğu basına yansımıştı. Gençlerin, siyahilerin ve Müslümanların desteğini yeniden kazanmak zorunda olan Harris’in Netanyahu’ya mesafeli durması gerekiyor.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Amerikan Kongresi’nin ortak oturumuna dördüncü kez hitap ederek Winston Churchill’in üç defa hitap rekorunu kırdı. Clinton’dan beri Amerikan başkanlarıyla hep sorunlu ilişkileri olan Netanyahu’nun böyle bir tarihi rekor kırması, elbette İsrail yanlısı lobinin Kongre üzerindeki etkisi sayesinde oldu. Amerikan Kongresi, bugüne kadar İsrail’in güvenliğini yasal güvence altına alarak Amerikan başkanlarının dış politika inisiyatiflerine bırakmayan bir performans sergiledi. İsrail’in güvenliği, Washington’ın Ortadoğu politikasının temel taşı haline gelirken İsrailli liderler kendi politikalarını hep bu minvalde meşrulaştırmaya çalıştılar. Netanyahu’nun en son yaptığı hitap da bildiğimiz İsrail’in varoluşsal mücadelesi ve bunun Amerikan çıkarıyla aynı olduğu teması üzerine kuruluydu. Ancak konuşmanın bugüne kadarki en fazla siyasi boykot ve sokak protestosuyla karşılaşması, Netanyahu’nun Amerikan siyasetinde yarattığı rahatsızlığın göstergesi oldu.

NEDEN DAVET EDİLDİ?

Konuşmasında 7 Ekim saldırılarını Amerika’nın 2. Dünya Savaşı’na girmesini tetikleyen Pearl Harbor saldırısına benzeten Netanyahu’nun Washington ziyareti Amerikan başkanlık seçimlerine 100 gün kala gerçekleşti. Ziyaretin zamanlaması Kongre Cumhuriyetçilerinin başkanlık seçimi senesinde Biden yönetimine gol atmaya çalışmasıyla yakından alakalıydı. İsrail’in Gazze’deki katliam ve etnik temizlik çabalarının en kritik destekçisi olmasına karşın, ateşkes için bastıran Biden yönetimi Netanyahu’yla perde arkasında kriz yaşıyordu. İsrail’in Refah’a operasyon yapma planını ‘kırmızı çizgi’ ilan eden Biden, çok sınırlı sayıda mühimmat sevkiyatını askıya alarak rahatsızlığını göstermişti. Chuck Schumer gibi Demokratlar İsrail’de erken seçim çağrısı dahi yapmışlardı. Ancak İsrail’in İran’la kapışma noktasına gelmesi bir anda Washington’da havayı değiştirmiş ve İsrail’e tam destek politikasına hızlıca geri dönülmüştü.

Kongre’deki Cumhuriyetçiler, İsrail’e destek gösterisi amacıyla Netanyahu’yu daveti gündeme getirerek Demokratları İsrail’e yeterince destek vermedikleri teması üzerinden sıkıştırmayı amaçlıyordu. İran’ın saldırısına maruz kalan İsrail’i yalnız bıraktığı eleştirileri üzerinden İsrail yanlısı lobiye kötü görünmek istemeyen Kongre Demokratları, Netanyahu’ya davetin altına imza attı. Netanyahu hükümetiyle yaşadıkları problemlere rağmen İsrail’in güvenliğinden taviz vermeyecekleri mesajını vermeye çalışan Demokratların asıl kaygısı elbette Kongre seçimlerinde lobinin desteğini yitirmemekti. İsrail içinde son derece zorlu bir dönem geçiren ve Amerikan siyasi dengelerini iyi bilen Netanyahu da ufuktaki muhtemel bir Trump başkanlığının Demokratları hassaslaştırdığının farkındaydı. Amerikan siyasetçilerinin kasım seçimlerinde İsrail yanlısı lobinin desteğine ihtiyacını fırsata çeviren Netanyahu, son derece sıkıştığı iç siyasette de Amerika’yla ilişkileri en iyi götürebilecek lider olarak kendini sunma şansını buldu.

ZAMANLAMA VE MESAJ SORUNLU

Netanyahu’ya Kongre davetinin altında her iki parti liderlerinin de imzası olmasına karşın Amerikan siyasetinde son bir aydır yaşanan başdöndürücü gelişmeler bu ziyaretin önemini azalttı. Trump-Biden münazarasının yarattığı süreçte, Amerikan siyasi gündemi Trump’a suikast girişimi, Biden’ın yarıştan çekilmesi ve Kamala Harris’in adaylığına odaklandı. Netanyahu uçağa binerken Biden’ın yarıştan çekilmesi sonrasında hızlıca kampanya moduna giren Harris, seçim programını bahane göstererek Netanyahu’nun Kongre hitabına katılmadı. Netanyahu’yla ayrıca görüşeceği açıklanan Harris’in Filistin konusunda Demokrat Parti’nin tabanıyla daha yakın bir duruşu olduğu basına yansımıştı. Gençlerin, siyahilerin ve Müslümanların desteğini yeniden kazanmak zorunda olan Harris’in Netanyahu’ya mesafeli durması gerekiyor. Bernie Sanders gibi ilerici kanadı temsil eden birçok Demokrat siyasetçinin Netanyahu’nun konuşmasını protesto etmesinin yanı sıra Nancy Pelosi gibi bir parti önde geleninin konuşmayı sert bir dille eleştirmesi, Demokrat Parti içindeki rahatsızlığı açıkça ortaya serdi. Harris’in de bu hissiyatı görmezden gelmesi pek mümkün değil.

Kongre’ye hitabında kendisini protesto eden Amerikalı gençleri İran’ın ‘kullanışlı aptalları’ ilan eden Netanyahu’nun kampüs protestolarını da antisemitizm üzerinden mahkûm etmeye çalışması, Pelosi gibi Demokrat Parti’nin ağır toplarının tepkisini çekti. Protestocuların Amerikan bayrağı yakmasını gündeme getirerek Cumhuriyetçiler arasındaki Trumpçı ve ulusalcı damara seslenmeye çalışan Netanyahu, Amerikan halkının protesto hakkına saldıran bir tavır takınmış oldu. 7 Ekim’den beri İsrail’in yaptıklarına karşı sokaklara dökülen ve tutuklanmayı göze alan genç neslin ne yaptığının farkında olmadığını iddia eden Netanyahu, Demokrat Parti içindeki hissiyatın ya farkında değil ya da umursamıyor. Netanyahu’nun İran’ın ‘terör eksenini’ temsil ettiği, İsrail’in ‘barbarlıkla medeniyet arasındaki savaşın’ öncüsü olduğu ve Hamas’ın bebekleri canlı canlı yaktığı gibi tezlerin Amerikan gençliği arasında alıcısının çok az olduğunu bilmemesi mümkün değil. Bunun tek izahı, Amerikan kamuoyunu ve gelecek nesilleri kaybetse de Washington siyasetindeki etkisinin kısa vadeli siyasi çıkarı için yeterli olduğunu düşünmesi. Amerikan siyasetini iyi bilen Netanyahu’nun konuşmasının zamanlaması, verdiği mesajlar ve aldığı tepkiler, İsrail’e her iki partinin de verdiği desteğin ne kadar aşındığını bir kez daha gösterdi.

İsrail Başbakanı’ndan rahatsızlığın Demokratlara mahsus olduğunu söylemek doğru olmaz. Ziyaretin arefesinde Trump’ın Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın mektubunu yayınlaması buna örnek verilebilir. Abbas’ın suikast girişimini lanetleyen mektubu üzerinde el yazısıyla ‘herşey iyi olacak’ yazarak mektubu sosyal medyada yayınlayan Trump’ın Netanyahu’ya mesaj verdiğini düşünmek abartı olmayacaktır. Daha önce Netanyahu’nun İran’la çatışma aşamasına gelindiğinde yan çizdiğini söyleyen Trump, Filistin meselesini öyle ya da böyle çözen lider olarak tarihe geçmek istiyor. Netanyahu’nun meselenin çözümünü istemediğini iyi bilen Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi sebebiyle yıllardır kendisiyle konuşmayı reddeden Mahmud Abbas’ın mektubu üzerinden İsrail-Filistin barışını sadece kendisinin getirebileceği mesajını veriyor. Bunun için de Netanyahu’ya baskı yapması gerektiğinin farkında. Trump başkanlığı tekrar kazanması durumunda Netanyahu’nun Trump’ın çözüm formülüne direnmesinin yaratacağı krizin sinyalini vermiş oluyor aslında.

[Yeni Şafak, 26 Temmuz 2024]