Brett McGurk ismi Türkiye kamuoyunun aşina olduğu bir isim. ABD Dışişleri Bakanlığı mensubu, DEAŞ'la mücadele özel temsilcisi. McGurk'ü bu göreve bir önceki ABD başkanı Obama getirdi. Trump başa geçtikten sonra da McGurk'le çalışmaya devam etti. O vakitler Trump'ın McGurk'le çalışma kararı başkanın Suriye politikasında köklü bir değişikliğe gitmeyeceğinin işareti olarak okunmuştu. Türkiye ise bu durumu hoş karşılamamış, yeni ABD yönetiminin eski yönetimin Suriye sahasındaki aktörleriyle çalışmaya devam edecek olmasını eleştirmişti. McGurk Suriye'de bulunduğu süre zarfında ateşli bir YPG (PKK) taraftarı olarak öne çıkmış, YPG'lilerle ortak tatbikatlara katılmış, Batı'daki YPG mitinin üretilmesine büyük katkı sunmuştu. McGurk katıldığı her toplantıda DEAŞ'la mücadeledeki başarının büyük bir kısmının YPG'nin verdiği mücadeleye bağlı olduğunu vurgulamış, YPG'nin bir terör örgütü olarak değil bir kurtuluş hareketi olarak tanıtılmasına gayret göstermişti. McGurk, Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı'yla DEAŞ'a karşı verdiği mücadeledeki başarıyı ise zor bela dile getirmiş, Türkiye'yi "Suriye'de gizli emelleri olan bir güç" gibi yansıtmıştı. Hatta geçtiğimiz yılın temmuz ayında McGurk İdlib'de tehlikeli bir el-Kaide yapılanması bulunduğunu ve bunun da Türkiye'nin ihmalkârlığı dolayısıyla ortaya çıktığını söylemişti. Esasında McGurk Türkiye'nin radikal örgütlere destek verdiği şeklindeki asılsız suçlamaya örtülü biçimde destek veriyordu. Bunda da şaşılacak bir şey yoktu esasında. Çünkü McGurk, Obama döneminde göreve gelen ve Türkiye'ye karşı yürütülen yıpratma savaşında aktif rol alan isimlerden biriydi. Bu ithamlar, bu suçlamalar bir karşılık bulmadı. Türkiye sahada attığı adımlarla neyin ne olduğunu bütün muhataplarına gösterdi. Bu kez McGurk'ün de dahil olduğu ABD'li ateşli YPG savunucuları CHP'li, HDP'li bağnaz siyasetçiler gibi konuşup Türkiye'yi suçlamaya başladı. İki gün önce Washington'da yapılan "Irak ve Suriye: Askeri Liderler ve Bölge" isimli konferansta konuşan McGurk "Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ve YPG arasında Menbiç üzerinden süren gerginliğin laikler ve İslamcılar arasındaki bir çekişme" olduğunu söyledi. Yakında general Votel de Türkiye'de yaşam biçimlerine saldırı olduğunu, laiklerin baskı altında tutulduğunu falan söylemeye başlar. Gerçi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan FETÖ'cülerle ilgili "Müttefiklerimiz ya tutuklanıyor, ya tasfiye ediliyor" demişti. Bunlar hep Türkiye düşmanlığı...
***
Güçlü Türkiye'ye herkes alışacak
Türkiye nükleer güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Türkiye'nin son 5 yılda maruz kaldığı yıpratma savaşına bir de bu gözle bakılmalı. Nasıl ki Gezi kalkışmasının bir hedefi de Türkiye'yi 3. Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü vb. büyük projelerden vazgeçirmek idiyse 15 Temmuz darbe girişiminin bir hedefi de Türkiye'yi nükleer güç olma projesinden geri döndürmekti. Başarılı olamadılar, aksine millet-devlet bütünleşmesi öyle bir hal aldı ki ülkenin geleceğini ilgilendiren makro projeler hızla yürürlüğe sokulmaya başlandı. Salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in katılımıyla Akkuyu Nükleer Santrali'nin temeli atıldı. Hayırlı uğurlu olsun. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın da ifade ettiği gibi "temiz ve bağımsız enerji" için enerjide nükleer güç olmak güçlü bir Türkiye'nin teminatı. Güçlü Türkiye'ye herkes alışacak...
[Sabah, 5 Nisan 2018].