Bardağı taşıran son damla neydi, hatırlayalım. ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK mensuplarından müteşekkil 30 bin kişilik bir sınır güvenlik gücü kuracağını açıklaması... Evet bu açıklama Türkiye için bardağı taşıran son damla oldu. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle bu planı bozacağız dedi ve Afrin'e operasyon emrini verdi. Her ne kadar Afrin'de fiilen ABD tesisleri ve askerleri olmasa da Afrin PKK için, yani ABD'nin Suriye'deki başlıca müttefiki için en stratejik nokta. Tam da bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin bir terör koridoruyla sarılmasını engellemek için bu adımın atılmasını gerekli gördü. Ve bu adım atıldı.
***
Açıkçası Amerikalılar Türkiye'nin Afrin'e girebileceğine inanmıyorlar, girse bile başarı şansının olmadığını düşünüyorlardı. CENTCOM'un aklı evvel bölge uzmanları onları buna ikna etmişti. Yanıldıklarını elbette gördüler. Şimdi mevcut durumu verili kabul edip süreci kendi menfaatleri çerçevesinde yönetmek istiyorlar. Hafta sonu ABD başkanının ulusal güvenlik danışmanı geldi, yarın da dışişleri bakanı Tillerson geliyor. Her ikisi de Türkiye'nin Suriye'deki operasyonlarını sınırlandırmanın derdindeler. Niyetleri Türkiye'ye bir şeyler verir gibi yapıp Türkiye'yi geri çekmek. Oysa daha önce söylediğim gibi ok yaydan çıktı. Bu Türkiye için bir tercih değil, bir zorunluluk. Türkiye'nin ulusal güvenliği de toplumsal barışı da ekonomik büyümesi de siyasi istikrarı da buna bağlı. Daha açık söylersek Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü operasyonlar Türkiye için bir varlık yokluk meselesi. ABD ulusal güvenlik danışmanı ve dışişleri bakanının gelip de boş sözler vermesinin bir hükmü yok. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun dediği gibi "ya ABD ile ilişkileri düzelteceğiz ya da ilişkiler tamamen kopacak..." Durum bundan ibaret...***
Açıkçası sahadaki manzara da pek iç açıcı değil. ABD dış politikası sığ fikirli askerler tarafından şekillendiriliyor. Pentagon YPG'yi beslemeye devam ediyor. CENTCOM ne yazık ki Türkiye'yi düşman görüyor. ABD bu yılki bütçeden Pentagon'a YPG'yi besleyip büyütmek, onu eğitip donatmak için 500 milyon dolar ayırmış durumda. Anadolu Ajansı'ndan Kasım İleri'nin verdiği bilgiye göre bu rakam seneye 550 milyon dolar olacak. 300 milyonu "eğit-donat için" 250 milyonu ise "sınır güvenlik ihtiyaçları" için harcanacak. Peki bu eğitilip donatılan teröristler kime silah sıkacak, kime bomba atacak? Olmayan DEAŞ'a mı? İran'a mı? Hayır! Türkiye'ye...***
Mesele Türkiye'nin hassasiyetlerini anlamamak değil. Umursamamak da değil. O hassasiyetlerin aksi istikamette hareket etmek. Türkiye, kendi ulusal güvenlik tehdit önceliklerini belirleyebilecek bir ülkedir. ABD'nin Türkiye'ye kendisi için neyin tehdit olup, neyin olmadığını söyleme hakkı yoktur.[Sabah, 14 Şubat 2018].