Türkiye’de yerel yönetimlerde elde edilen başarılar siyasi partilerin topluma dokunabilmesi açısından büyük bir imkanı barındırır. Bunun en iyi örneklerinden biri 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini kazanmasından sonra yaşanmıştır. Refah Partisi’nin adayı olarak ipi göğüsleyen Erdoğan’ın hizmetleri ve toplumla kurduğu ilişki biçimi geleceğin inşa edilmesi bakımından önemli bir çıktı sunmuştu. SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş’in ifadesiyle belirtmek gerekirse Erdoğan seçim kampanyası döneminde uyguladığı “siyasal iletişim tarzı” ve seçimi kazandıktan sonra sahaya yansıttığı “yönetim anlayışı ve proje belediyeciliği” ile çığır açmıştır.
Erdoğan kriterleri
İstanbul’da görev yaptığı süre içinde büyük başarı kazanan Erdoğan böylece Türkiye için model olabilecek bir belediyecilik anlayışının hikayesini kurmuştu. Millete dayanan ve yerelden inşa edilen bu siyaset biçimi sonrasında kendi efsanesini oluşturarak ülkenin dört bir yanına yayılmıştır. Erdoğan’ın AK Parti ile gerçekleştirdiği büyük başarıların arkasında da İstanbul’un başkanı iken sergilediği performansın payı yadsınamaz. Tevazu sahibi, halkla iç içe kibirden uzak, sorunların çözümüne odaklanmış, her daim yeni projelerle yaşam standartlarını yükseltmeyi hedefleyen ve şehri içselleştirmiş bir anlayıştır bu. Dolayısıyla böylesi bir mirasa sahip olan AK Parti Erdoğan’ın liderliğinde girdiği 2004, 2009 ve 2014 yerel seçimlerinden de başarıyla çıktı.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlere bu başarı hikayelerinin ışığında hazırlanıyor AK Parti. Fakat aradan geçen süre zarfında sadece siyasal ve toplumsal iklim değil aynı zamanda belediyecilik anlayışı da değişti. Tabanların kendi partilerinden beklentileri konusunda farklılıklar ortaya çıktı. Kampanya biçimleri çeşitlendi. Türkiye’nin refah seviyesinin artması ile birlikte adayların motivasyon kaynaklarındaki çeşitlenmeyi de bu tabloya eklemek gerekir. Bu bağlamda Başkan Erdoğan’ın partisine yönelik uyarıları ve başkan adayları için ilan ettiği kriterler AK Parti açısından yeni bir eşik oluşturmaktadır. 29 Aralık’ta açıklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve ilçe belediye başkan adaylarının önünde bu bağlamda ciddi fırsatlar var. Benzer şekilde daha önce açıklanan diğer başkan adayları için de geçerli bir tablo bu. Geçmişin birikimleri üzerine yenilerini inşa ederek yola devam edilmesi gerekiyor. Bu bağlamda öne çıkan konular arasında dijitalleşmenin neden olduğu imkanlar ve zaaflar var. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 Aralık’ta AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’ndaki konuşmasında kampanya stratejisi bağlamında verdiği yenileşme ve dijitalleşme mesajları bu açıdan dikkat çekicidir. Erdoğan konuşmasında geleneksel seçim kampanyalarında kullanılan yöntemlerin artık terkedileceğini söylerken buna gerekçe olarak da internetin ve sosyal medyanın oluşturduğu yeni imkanlara vurgu yapıyordu. Kuşkusuz AK Parti’nin sadece tanıtım, ilan, reklam ve propaganda ile sınırlı bir şekilde sosyal medyayı kullanması eksik kalır. Belediyelerin yeni dönemde karşı karşıya bulunduğu ve giderek daha fazla etkilenmeye başladıkları eleştiri ve içeriklerin görünür olduğu mecra genellikle sosyal medya oluyor. Bu yüzden yeni stratejilerin bu bağlamda düşünülmesi gerekir. Öncelikle AK Parti’nin sosyal medyayı iyi yönetebilecek ve özellikle AK Parti’ye yöneltilen manipülatif yaklaşımlara anında cevap verebilecek yetkin bir birim oluşturması gerekiyor. Sessizce geçiştirilen her mesele aslında bir tortu olarak Parti etrafında birikmelere neden oluyor. Bu yüzden doğru bilgilerin dolaşıma sokulması kirli propagandanın alanını tümüyle kapatamasa da daraltma gücü yüksektir.
Yeni belediyecilik kodları
AK Parti, Erdoğan’ın “gönül belediyeciliği” olarak tanımladığı anlayışı yıllardır uyguluyor. Bu yaklaşımın özünde halka yüksünmeden hizmet etmek, tevazu sahibi olmak ve kibirden uzak durmak prensipleri yer alıyor. Belediye ile halk arasındaki duvarların kaldırılması ise vazgeçilmez bir ilkedir. Bir zamanlar rahmetli Süleyman Demirel’in seçim vaatleri arasında yer alan “karakolların duvarlarını camdan yapacağım” yaklaşımı, şeffaflık vurgusu bağlamında, aslında önce Refah Partisi sonra da AK Parti belediyeciliği tarafından hayata geçirilmiştir. Yerel yönetimler ile şehirde yaşayan insanlar arasındaki iletişim ve etkileşim oranı olabildiğince üst seviyeye çıkmış ve bununla eş zamanlı olarak da sorunların çözümü konusunda mesafe kat edilmiştir.
Gelinen noktada hem toplum hem de AK Parti tabanı geleneksel belediyecilik anlayışının içinde yer alan bozulan yolların yapılması, çöplerin toplanması, sosyal hizmetlerin sağlanması ve su kesintisi gibi sorunlara acil müdahale edilmesi gibi konularda doyuma ulaşmış durumda. Seçmen bu konularda eksiklik veya gecikme görmek istemiyor ama artık bunlarla yetinmek de istemiyor. Böyle bir tablo var. Seçmen Belediye başkanlarından gerek işsizlikle mücadele konusunda gerekse kent içi sorunların parçası olan meseleler konusunda daha fazla duyarlılık bekliyor.
Sosyal medya etkisi
Öte yandan bu türden konulara bakıldığında bunların aslında dijitalleşmenin parçası olarak toplumsal alanda hızla yayıldığını ve kamusal alanı kapsayan soruna dönüştüğünü görmek mümkündür. Birkaç başlıkla örneklendirmek gerekirse yeşil oranının arttırılması, mevcut ağaçların korunması ve genel olarak çevreye duyarlılıkta hassasiyet dönemin öne çıkan başlıklarıdır. Dört maddede belirtirsek ilk sırayı yeşile olan duyarlılık alıyor. Herhangi bir il veya ilçe belediyesi sınırları içinde gerçekleştirilen ağaç kesimi veya yeşil alanın imara açılması gibi konularda toplumsal mobilizasyon hızlı bir şekilde oluşabiliyor. Bunun arka planında cep telefonuyla çekilerek sosyal medyada paylaşılan görüntülerin yer aldığı ise açık. Ana akım medya genellikle sonradan devreye giriyor ve o da sosyal medyanın çizdiği yolu takip ederek konuya eğiliyor. Bu bağlamda ortaya çıkan tablonun artıları ve eksileri kuşkusuz doğrudan Parti’nin hanesine yazılıyor.
İkinci konu ise mimaride daha fazla estetiğin beklenmeye başlanmasıdır. Kent içinde gerçekleştirilen düzenlemelerde ve yapılaşmalarda özellikle de kamu tarafından inşa edilen eserlerde estetiğin de ihmal edilmemesi yönünde bir beklenti oluştuğu görülüyor. Estetik kaygılardan uzak şekilde sadece işlevselliği düşünülerek gerçekleştirilen yapılaşmalara dair sosyal medyada paylaşılan içerikler hızlı bir şekilde yayılarak genelin sorununa dönüşebiliyor. Giderek parçadan hareketle bütünü etkilemeyi başaran yeni bir algı oluşuyor.
Üçüncü konuysa tarihi eser niteliği taşıyan cami, çeşme, konak, mezarlık, saray ve diğer yapılara saygı gösterilmesi bağlamında şekillenmektedir. Böylesi yapılara zarar veren veya gölgede bırakan inşaatların yapılması, önlerindeki çöplerin toplanmaması veya doğrudan maddi hasar verecek uygulamalarda bulunulması konusundaki hassasiyetin dikkate alınması gerekiyor. Bu türden konularda cep telefonuyla çekilen bir fotoğrafın veya videonun sosyal medyadaki paylaşımı normal şartlarda mikro düzeyde sadece tarihçileri ilgilendirir gibi görülürken sosyal medyaya yansımasından sonra genelin ilgi alanına “tepkisellik” boyutuyla girmiş oluyor.
Hayvan hakları
Değinilmesi gereken bir diğer başlığı ise hayvan severlerin çektiği ve sosyal medyadan paylaştığı görüntüler oluşturmaktadır. Bir belediyeye ait hayvan barınağında hayvanlara kötü muamelede bulunulması veya o ilçe sınırları içinde belediye yetkililerinin ilgisizliğinden zor durumda kalan hayvanlara dair görüntülerin paylaşılması sosyal medyada en fazla ilgi gösterilen konular arasındadır. Bu konuda belediyelerin genelin çıkarını düşünerek ve yeni dönemin kodlarını kavrayarak daha hassas davranması artık bir zarurettir.
Burada zikrettiğim dört konu da aslında mikro grupların ilgi alanındadır. Dijitalleşmeden önce böylesi konularda duyarlı olanların sesini duyurması çok daha zordu. Geleneksel medyanın bu tür konulardaki ilgisi, eğer özel bir ajandası yoksa genellikle zayıftı. İlgi gösterse bile şimdikiyle kıyaslanamayacak bir erişim alanı vardı. Fakat sosyal medyayla birlikte tarihçi, çevreci, hayvansever vs. gibi mikro grupların genelin üzerindeki etkisi önemli oranda artmıştır. Sonuçta AK Parti Erdoğan’ın siyaset anlayışından hareketle belediyecilik alanında bugüne kadar önemli bir performans göstermişti. Yerel seçimlere doğru yol alınırken yeni dönemin koşullarını gözeten bir söylem de yine Erdoğan tarafından dijitalleşme bağlamında vurgulandı. AK Parti bir taraftan seçim kampanyası bağlamında dijitalleşenin ruhuna uygun reçeteler hazırlarken diğer taraftan toplumsal algının ve beklentilerin üretim merkezi işlevi görmeye başlayan sosyal medyayı tüm yönleriyle masaya yatırması gerekir. Kuşkusuz yukarıda zikredilen dört madde çok sınırlıdır. Fakat sosyal medyanın etkileri bağlamında çözüm odaklı bir yol haritasının getirisi beklenenden daha fazla olacaktır.
[Star, 5 Ocak 2019].