Yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışması yeni bir düzleme geçiyor. Bu tartışmanın 2019 seçimlerine kadar siyasi hayatımızın hâkim unsuru haline geleceği kanaatindeyim.
Elbette bugün kimilerine göre başkanlık sistemi konusu terörle mücadele ve Suriye iç savaşına kıyasla acil bir gündem maddesi olmayabilir.
Hatta muhalifler, Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da AK Parti'nin daha fazla muktedir olma arayışının "suni" siyasi gündemi olarak görebilirler. Ancak siyasetin gündemi sadece acil ve güncel sorunlarla iştigalle yürümez.
Hatta aksine; eğer orta ve uzun vadeyi kuşatan bir değişim vaadi varsa güncel sorunlar bu hâkim tema etrafında toplanır. İster taraftar olunsun ister karşı çıkılsın...
***
Başkanlık sistemi tartışmasının gündeme hâkim bir tema olacağını söylememin tek sebebi etkin bir siyasetçi olarak Erdoğan'ın bu konudaki kararlılığı değil.
Muhtarlardan kaymakamlara ve geniş sivil toplum kesimlerine başkanlık sistemini anlatması etkili oluyor. Daha şimdiden başkanlık sistemine desteği yüzde 20'lerden yüzde 50'lere taşıdı.
Muhalifleri tarafından bir çırpıda "diktatörlükle" eşleştirilen başkanlık sisteminin Türkiye'ye uygun demokratik bir model olduğunu ısrarla anlatıyor. Ancak yine de başkanlık sistemine artan desteğin asıl sebebi başka bir yerde. Değişim isteği ile performans beklentisini sentezleyecek bir öneri olmasında. Yani siyasetin asıl dinamiğine dokunuyor.
Mevcut sistemdeki krizleri çözme ve yeni bir gelecek tahayyülü sunma anlamında Türkiye'nin önündeki tek öneri "Türkiye modeli başkanlık" arayışı...
Dahası, 2013'ten itibaren Türkiye'nin içine girdiği türbülansı çözme teklifi olarak da elimizde başka bir model arayışı yok.
***
İşte bu yüzden demokrasimizin seviyesinden, kuvvetler arası ilişkilerden yerel yönetimlere kadar birçok konu başkanlık sistemine geçiş gündemi ile yeniden harmanlanacak.
Birçok siyasi polemik, ideolojik suçlama ve tarafgirlik başkanlık taraftarlığı veya karşıtlığı kamplarına bölünecek. Uluslararası kamuoyundaki Türkiye algısı da kaçınılmaz şekilde bu tartışmayla irtibatlanacak.
Tabii, "Türkiye'nin kötü bir yere gittiği" söylemi öne çıkartılarak. Böylece ister istemez Türkiye'nin bütün sorunları ve gelecek tahayyülleri söz konusu geçiş önerisi üzerinden konuşulacak.
Alternatif bir öneri getirmedikçe muhalefet partilerinin başkanlıkla ilgili Erdoğan'a ve AK Parti'ye yaptığı -yapacağı suçlamalar tepkisel konumda kalacak.
CHP, MHP ve HDP baştan başkanlığı reddederek "nasıl bir başkanlık" tartışmasında hep bir adım geride kalıyor. AK Parti'nin başkanlık modelini getirmesini beklemeyi tercih ediyorlar. Elbette ne kadar "anti-demokratik" olduğunu söylemek için... Halbuki AK Parti geniş bir kampanya ile önce başkanlıkla ilgili yanlış bilinen hususları netleştirecek. Sonra kendi önerisini getirecek. Bu da AK Parti'nin belirlediği gündeme reaksiyoner cevap vermek demek.
Daha önemlisi bu zamana kadar muhalefet partileri üzerinde anlaşabilecekleri yeni bir parlamenter sistem önerisi bile getirmediler. Bunun anlamı yakın dönem siyasetin en büyük sermayesi olan sistem değişimi talebini AK Parti'ye bırakmaktır.
Mevcut sistem ister değiştirilebilsin ister değiştirilemesin, AK Parti hep bir adım önde olacak. Bu şartlarda 2019 seçimlerinin galibini tahmin etmek hiç de zor değil.
[Sabah, 29 Ocak 2016].