SETA > Yorum |
ABD nin Sefil Yalnızlığı

ABD’nin Sefil Yalnızlığı

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, BM Şartı'nın 99. Maddesi'nin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Güvenlik Konseyi'ni "uluslararası barışa ve güvenliğe bir tehdit olarak" değerlendirdiği Gazze savaşıyla ilgili göreve davet etti. 15 üyeye gönderdiği mektupta, "korkunç! insani acı, fiziksel yıkım ve kolektif travma" yaratan iki aylık savaşın ardından Gazze'deki insani yardım sisteminin çökme riski altında olduğunu söyleyen Guterres, ateşkes istedi. Konseyin cuma günkü oylamasında ateşkes, 13 "evet", 1 "çekimser" oya karşılık sadece ABD'nin (hayır oyu) "veto"su ile reddedildi.

İsrail'in Gazze'de devam eden katliamları Amerikan demokrasisini yeni bir krize taşıyor. Dışarıda demokrasilere önderlik etme iddiası anlamsız hale gelirken içeride özgürlüklerin alanı daraltılıyor. Aslında İsrail'in katliamlarına verilen koşulsuz destek 2021 Kongre baskınından sonra en önemli krizi oluşturduğu söylenebilir. Ancak bu içe doğru bir çöküş. Zira hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi Kongre üyeleri tarafından yürütülen bir baskı ortamı var. İsrail'i eleştirmek ve Filistin'in direnişini desteklemek yasaklanıyor. Bu tür eylemlere izin veren rektörler soykırım çağrılarını engellememe iddiasıyla sorguya çekiliyor ve istifaya zorlanıyor. Kongre üyelerinin azarlamalarına muhatap olan ve istifaları istenen rektörler, ABD'nin en önemli üniversitelerinin rektörleri: Pensilvanya, MIT ve Harvard. Amerikan üniversitelerindeki bu "mahalle baskısı" ABD'li siyasetçilerin övündüğü Amerikan istisnacılığının sefaleti. Malum, "demokrasi, özgürlükler ve serbest girişim" üzerinden "yeni bir millet" kurduklarını söyleyen Amerikalılar kendilerini başka milletlerden farklı/üstün görürler. Bu farkın kendilerine dünyayı dönüştürme misyonu yüklediğini iddia ederler. Böylece ABD'nin dünyaya liderlik etmesini ahlaki görev olarak resmederler. Ve Amerikan işgallerini, çifte standartlarını meşrulaştırırlar.

***

Amerikan siyaseti Gazze'deki tavrı ile ilk defa değer tanımaz bir konumda değil elbette. Washington'ın kendi çıkarları gündeme geldiğinde uluslararası hukuk, değerler ve özgürlükler konularında çifte standartlarla davrandığına uluslararası toplum çok kez şahit oldu. Amerikan askerlerinin 11 Eylül sonrası Irak'ı kitlesel imha silahları bulunduğu iddiasıyla işgal etmesi bile yeterli bir örnekti. Irak işgal edildi, Saddam devrildi, yüz binler öldü ve bulunamayan silahlar için kimse ABD'yi suçlayamadı, yargılayamadı. ABD'nin kendisi dışında değerleri ve hukuku en fazla bir kenara bıraktığı ülke de İsrail. Sadece 1970'ten bu yana Güvenlik Konseyi'ndeki İsrail-Filistin oylamalarında ABD, 35 kez veto kararı alarak İsrail'i kayırdı. Bunun son örneği geçtiğimiz cuma günü yaşandı.

***

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, BM Şartı'nın 99. Maddesi'nin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Güvenlik Konseyi'ni "uluslararası barışa ve güvenliğe bir tehdit olarak" değerlendirdiği Gazze savaşıyla ilgili göreve davet etti. 15 üyeye gönderdiği mektupta, "korkunç! insani acı, fiziksel yıkım ve kolektif travma" yaratan iki aylık savaşın ardından Gazze'deki insani yardım sisteminin çökme riski altında olduğunu söyleyen Guterres, ateşkes istedi. Konseyin cuma günkü oylamasında ateşkes, 13 "evet", 1 "çekimser" oya karşılık sadece ABD'nin (hayır oyu) "veto"su ile reddedildi. Bu, 7 Ekim'den bu yana ABD'nin ateşkesi beşinci vetosu. Sonuncusunda tek başına kalsa da Washington, Tel Aviv'in sivilleri katletmesini durdurmayacağını, yani destekleyeceğini açıkladı. Böylece ABD, İsrail'in suç ortaklığını bir kez daha paylaştı. Yine Washington'ın kendi yasalarını ve insani hukuku dikkate almadan İsrail'e aralarında 2 bin kiloluk sığınak delicilerin de bulunduğu en az 15 bin bomba ve 50 binden fazla top mermisi gönderdiği hatırlanırsa meselenin vahameti daha iyi anlaşılır. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, bir mülakatta "sivillerin öldürülmesi devam etse bile savaşın ne zaman biteceğine İsrail'in karar vereceğini" söyledi.

***

Kuşkusuz ABD'nin sefil yalnızlığını en çarpıcı şekilde gündeme getiren lider Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Cuma günkü vetodan sonra Erdoğan şu cümleyi kullandı"BM Güvenlik Konseyi'nde beş daimi üye ve geçici üyeler var. Fakat sadece ABD'nin ret oyuyla maalesef ateşkes reddedildi. Tek başına. Böyle adalet olur mu? Böyle adil bir dünya olur mu? Ama biz ne diyoruz; adil bir dünya mümkün ama ABD'yle değil." ABD, ne yazık ki sorumsuz bir süper güç olarak davranmayı âdet haline getirdi. Başkan Trump da olsa Biden da olsa bu değişmiyor. Biden yönetiminin Gazze politikası Amerikan istisnacılığının yeni bir sefaletine işaret ediyor. İçeride demokratik gerilemeyi dışarıda ise "adil bir dünyanın oluşmasının önündeki sorun" olarak görülmeyi getiriyor. [Sabah, 12 Aralık 2023]