SETA > Yorum |
ABD Suriye'ye Müdahale Eder mi

ABD Suriye'ye Müdahale Eder mi?

Geçilmedik kırmızı çizgi kalmamışken ABD'nin Suriye'de sessiz kalabilme konforu gittikçe daralıyor. Herşeye rağmen ABD'nin Suriye'de “rejimi düşürecek” bir askeri müdahale peşinde olmadığı da anlaşılıyor. Fakat, ABD'nin özellikle bu olaydan sonraki sessizliği ABD için iki ağır maliyet üretiyor.

Suriye’de Doğu Guta’dan yayılan görüntüler insanlığını muhafaza edebilmiş herkesin yüreğini sızlattı. İçlerinde çoluk çocuğun da bulunduğu yüzlerce Suriyeli can çekişerek can verdi. Hiçbir yara izi olmaksızın, büyük ihtimalle kimyasal silah sebebiyle hayatını kaybeden Suriyeliler, ülkedeki katliamın boyutlarını bir defa daha gözler önüne serdi.

Baas rejimi iktidarını şimdiye kadar devam ettirmesini, yüzbini aşkın Suriyeli’nin ölümü, iki milyona yakınının mülteci olması, milyonlarcasının evlerini terketmek zorunda kalması ve Suriye’deki çatışmanın küçük ölçekli de olsa komşu ülkelere sıçratılmasına borçlu. Hums’taki kazanımlarından sonra özellikle Halep’te, Lazkiye’de ve Şam’da stratejik kayıplar veren Baas rejiminin uluslararası sessizlik senfonisi eşliğinde pervasızlaşması da bizi şaşırtmamalı. Kaldı ki bu, rejimin ilk kimyasal silah kullanımı da değil. Doğu Guta’dakine benzer maddelere maruz kalmış Suriyeliler, Türkiye hastanelerine de daha önce getirilmişti.

DOĞU GUTA DÖNÜM NOKTASI MI?

Kimyasal silahın kullanılması akla doğal olarak bunu kırmızı bir çizgi olarak gördüğünü söyleyen ABD’yi getiriyor. Daha birkaç gün önce ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, Kongre Üyesi Eliot Engel’e yazdığı mektupta haklı olarak “Suriyeli muhaliflerin ABD’nin çıkarlarına hizmet etmeyeceğini” söyleyerek ABD’nin muhaliflere desteğine büyük bir şerh düşmüştü. Haftasonu çıkan haberler, ABD'nin Akdeniz’deki donanmasını takviye ettiği ve Milli Güvenlik Konseyi’nin müdahale planlarına ilişkin değerlendirme toplantısı yaptığı yönündeydi.

Geçilmedik kırmızı çizgi kalmamışken ABD’nin Suriye’de sessiz kalabilme konforu gittikçe daralıyor. Her şeye rağmen ABD’nin Suriye’de “rejimi düşürecek” bir askeri müdahale peşinde olmadığı da anlaşılıyor. Fakat, ABD’nin özellikle bu olaydan sonraki sessizliği ABD için iki ağır maliyet üretiyor.

ABD’NİN İKİ ENDİŞESİ

Birincisi, kimyasal silah kullanımına sessiz kalınması veya hiç yaşanmamış gibi davranılması, kimyasal silah kullanımını yaygınlaştırma ve bir nevi meşrulaştırma vazifesini görebilir. Bu herşeyden öte ABD’nin bölgesel varlığı için ciddi bir tehdit oluşturacaktır. İkincisi ise Doğu Guta’dan yayılan resimler, ABD’nin “çıkarlarımıza hizmet etmez” derken kastettiği İslami muhalif cephelerin ülkedeki etkisini artıracak türden.

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) Nusra Cephesi gibi gruplar bir yandan, diğer yandan ise Suriye İslami Kurtuluş Cephesi, Suriye İslami Cephesi ve benzeri İslami gruplara bağlı birlik ve tugaylar, rejimle çatışmalarda hem verimlilik hem de prestij açısından saha üstünlüğünü ele geçirdi veya geçiriyor. Özgür Suriye Ordusu çok flu sınırlara sahip bir çatı kuruluş ve o bayrak altında savaşanların da ezici çoğunluğu İslami hareketlere yakın Suriyeliler.

Bu sebepten, kimyasal silah kullanımının belgelendiği ve medyatikleştiği noktada ABD, Suriye’ye “yüz kurtarıcı” sınırlı bir müdahaleyi düşünebilir. Fakat, bu operasyon muhtemelen uluslararası destek veya katılımla olur, önceden belirlenen “askeri” noktaları hedef alır, sadece rejimi değil IŞID ve Nusra’yı da vurabilir. Bu yolla ABD hem sessizlik eleştirilerini bertaraf eder, hem de özellikle birinci endişesini giderir. İkinci endişesi için ise “geçti Bor’un pazarı...”.

Yapılması durumunda boyutu ve içeriği müdahalenin ne kadar oyun değiştirici olabileceğini belirleyecek. Müdahale, sadece psikolojik üstünlük de verebilir, operasyonel üstünlük de. Müdahale yapılsa da yapılmasa da Baas rejimini, özellikle kalbi Lazkiye’yi, zor günler bekliyor.

[Akşam, 26 Ağustos 2013]