İsrail’in Kudüs’te işgal altında tuttuğu bölgelerde yeni 1,600 konut inşa edeceğini duyurması bütün dünyada tepkilere neden oldu. Aslında yeni bir durum söz konusu değil. İşgal altındaki Filistin topraklarında, kulağa ilk anda oldukça masum gelen ‘yerleşimci’ kılıfı altında yıllardır toprak gaspı devam ediyor. ‘Yerleşimci’ ya da daha rafine bir kullandığını düşünenlerce ‘Yahudi Mahallesi’ denilen bölgeler adeta bir Filistin devleti ihtimalini ortadan kaldıracak derecede stratejik ve hız kesmeden artmaya devam ediyor. Sadece geçen sene içerisinde Batı Şeria’da ‘yerleşimci’ işgalleri %5 civarında arttı. Aynı şekilde İsrail’deki yahudi nüfusun yaklaşık %5’i de bu işgal bölgelerinde yaşamaktadır. Filistin’deki işgalin içerisinde başka bir işgal yaratılmış durumda. Yıllar içinde İsrail nüfusunun %5’i bu işgal bölgelerine oldukça kanlı bir şekilde ‘yerleşti’. Ne var ki, 9 Mart’ta ABD Başkan yardımcısının ziyaretine denk gelen 1,600 yeni ev projesi Amerika’dan ‘beklenmedik’ bir tepki aldı.
ABD’nin tepkisi dünya genelinde şaşkınlığa yol açtı. Küresel medyanın, İsrail taraftarı isimlerce bir anda baskı altına alınmasıyla, yaşananın aslında bir ‘krizden ziyade uyuşmazlık’ olduğuna neredeyse hemen herkes ikna oldu. ABD’den gelen düşük yoğunluklu baskıya göre Netenyahu ‘zor durumda kaldı.’ Bu oldukça sihirli ‘zor durumda kalma halinin’ elbette işgal bölgelerinde inşaatların durmasına bir katkısı olmayacaktır. Benzer bir durum, yine Netenyahu ile 1990’larda yaşanmıştı. Beytulhalim yakınlarında Gıneym tepesinde inşaatlar başladığında; Netenyahu’nun bu girişimiyle ‘barış sürecini’ provake ettiği söylenip uluslar arası kamuoyu tarafından sert bir şekilde kınanmıştı. Şimdi o inşaat bölgelerinde kasabalar oluşmuş durumda. Obama’nın tepkisi dile getirirken bile ‘güvenliğinin Amerika için ne kadar önemli olduğunu’ söylediği İsrail’in, Washington sefirine göre yaşananlar son 35 yılın en büyük kriziydi. Öyle ki, Biden açıkça İsrail’i kınarken, Clinton atılan adımın ‘oldukça derin negatif bir sinyal’ olduğunu söyledi. Beyaz Saray’dan David Axelrod ise yaşananların ABD’ye karşı ‘tahkir’ ve ‘hakaret’ olduğunu dile getirdi. Tartışmalar büyüyünce İsrail lobisinden isimler Obama’nın İran’a hoşgörü gösterdiğinden başlayıp işi her zamanki gibi anti-semitliğine kadar götürdüler. Obama’nın seçimlerdeki rakibi McCain ise ‘İsrail’e karşı kan davası güdülmeye başlandığını’ söyledi. ABD-İsrail arasında oldukça kurgu havası veren ama özünde Obama merkezli bir gerilimi barındıran yeni ‘uyuşmazlığın’ gerçekliğini Ortadoğu dörtlüsünün Moskova toplantısından sonra açıkladığı yeni süreçle test edebiliriz. Elbette 1979 Camp David, 1993 Oslo ve son olarak 2002 Yol Haritası girişimlerinin İsrail işgaliyle her seferinde boşa çıkarıldığı hatırlayarak.
Habertürk – 24 Mart 2010