1. DAİŞ kısa zaman aralıkları içinde kritik noktalarda nasıl bu büyüklükte eylemler gerçekleştirebiliyor?
DAİŞ bu eylemleri örgütlenme biçimi sayesinde gerçekleştirebiliyor. Siyasal otoritenin zayıfladığı alanlara bir su gibi akarak o alanları adam devşirme merkezlerine çeviriyor. Bu merkezlerde eğitim alan örgüt üyeleri dünyanın dört bir tarafına yayılıyor. Özellikle Suriye gibi bir zemin bulduktan sonra DAİŞ Avrupalı gençlerin bir kısmı için cazibe merkezi haline geldi. Çeşitli yöntemlerle bölgeye gelen gençler kendi ülkelerine döndüklerinde kullanışlı bir silah haline dönüşüyor. Yerel şartlarda gerekli malzeme ve imkânı bulduğunda da gevşek ağlardan kendine gelebilecek bir emirle intihar saldırıları gerçekleştiriyor. İntihar saldırıları hem ucuz hem etkili hem de mümkün. Küçük boyuttaki patlayıcılar dahi hayatı derinden sarsabiliyor.
Bunun yanında özellikle Batılı ülkelerin hala terörü bir Ortadoğu sorunu olarak görmeleri sorunu derinleştiriyor. Terörü kendilerine arada sırada uğrayan bir geçici bela olarak düşündüklerinden durumu ciddiye aldıklarını söylemek mümkün değil. Halbuki Ortadoğu'daki sorun terör değil iç savaş. Ve bu iç savaş terörü çevresine ihraç ediyor. Önce Türkiye gibi yakın çevre sonra Brüksel gibi uzak çevre sırayla terör saldırılarına uğruyor.
2. Brüksel'deki terör eylemlerinin daha önce İstanbul'da gerçekleşen saldırılarla ilişkisi ne?
Hepsi Suriye'den doğuyor. Ve hepsi uluslararası. Toplumları korkutmak ve sarsmaktan başka hedefleri yok. Kısa vadede elde edilebilir ve somut hedeflere odaklanmıyor. Muğlak bir düşmanlık imgesine dayanıyor. Şiddeti kullanmasının tek gerekçesi daha fazla güçlenmek. Ne için? Çoğunlukla kendileri bile bilmiyor. Dikkat ederseniz terör örgütlerinin hemen hepsi kendi savunduklarını söyledikleri değerleri bile tehdit eden eylem biçimlerine girişiyor. PKK Kürtlerin hayatını zorlaştırırken, DAİŞ öncelikle Müslümanlara zarar veriyor. Bu sonuçları çok da umursadıklarını söylemek mümkün değil. Çünkü artık bu örgütler kendi örgüt çıkarlarını temsil ettikleri iddiasında oldukları grupların çıkarlarından daha öncelikli görüyor. Bu nedenle de her fırsat bulduklarında mevcudiyetlerinin gerekçesi olarak gördükleri eylemleri gerçekleştiriyorlar. Brüksel ve İstanbul'da neyi hedefledikleri ve ne mesaj verdikleri tartışılabilir. Fakat asıl önemlisi ne yaptıkları. Gittikçe radikalleşmek ve güç göstererek güç elde etmeye çalışmak asıl ilgi alanları haline geldi. Hem Brüksel hem de İstanbul saldırıları DAİŞ'in ideolojik pozisyonuna somut anlamda hiçbir katkı sunmaz. Var olmak için fırsat buldukları her yere saldırıyorlar. Gidebildikleri kadar uzağa gitmek istiyor, gidemedikleri yerde kendilerini patlatıyorlar. New York olmadı, Paris. Paris olmadı Brüksel. Olmadı İstanbul, Ankara ve hatta Kilis.
3. Kalabalık alanlarda sivilleri hedef alan terör eylemleri nasıl engellenebilir?
Aslında bu konuda basit bir reçete yok. Bir adam kendini patlatmak istiyorsa, bunu bir şekilde yapar. Bununla mücadele etmek çok kolay bir iş değildir. On tanesini engellersiniz, bir tanesini kaçırırsınız. Daha azını kaçırmak asıl hedef olmalı. Siyasal otorite kendisine terörün kökünü kazıma hedefini değil idare edilebilir hale getirme hedefini koymalıdır. Bunun için de yapılabilecek çok temel iki şey vardır. Birincisi iyi istihbarat, ikincisi terörü merkezinde vurmaktır. Uluslararası teröre karşı da uluslararası istihbarat işbirliği gerekir. Fakat görünen o ki henüz devletler bu işbirliğini geliştirmedi. Türkiye'nin Belçika'ya bildirdiği istihbarat Brüksel'de ciddi bir değerlendirmeye bile alınmamış. İkincisi bu tür teröre kaynaklık sağlayan Suriye gibi alanlar kurutulmadıkça böylesi terör örgütleriyle kendi topraklarınızda savunmada kalarak baş etmek çok mümkün değil. Sürekli ve durmadan akarak gelen tehdit bir şekilde kendine boşluk bulacaktır. Mücadele için terör örgütlerini kendi güvenli bölgelerinde rahatsız edecek tedbirler alınması gerekir.
4. Türkiye'den 'yabancı terörist savaşçı' notuyla ülkesine gönderilen bir şahıs Avrupa'nın başkentinde nasıl terör saldırısı yapabiliyor?
Çünkü Avrupalılar çok ciddiymiş gibi görünmelerine rağmen bu terörün ciddiyetinin farkına varabilmiş değiller. Terörü Suriye'ye veya Libya'ya ait bir durum olarak görüyorlar. Oradan da en fazla Türkiye'ye veya Tunus'a sıçrar diye düşünüyorlar. Zaman zaman sarsılmalarına rağmen, bir gerçeği görmeyi ısrarla reddediyorlar. Bu terör uluslararası bir olgu ve gün gelip herkesi vuracak. PKK'nın çadır kurduğu Brüksel'i de vurduğu gibi. Çünkü terörün dini, mezhebi, ırkı, milleti yok. Varsa şiddeti var. Fransa'da da gördük bu ciddiyetsizliği. Hem de iki kez. Şimdi de Belçika'da. Ders alırlar mı? Korkarım, hayır.
5. Terörle mücadelede uluslararası işbirliği ne anlama geliyor, başarılı olması mümkün mü?
Uluslararası işbirliği demek istihbarat paylaşımı ve ortak operasyon anlamına geliyor. Fakat böyle bir işbirliği için öncelikle ortak siyasal hedefler olması gerekir. Devletler arasında böyle bir uyumdan bahsetmek maalesef mümkün değil. Aksine kaotik bir ortamda yoğun bir çıkar çatışması yaşandığını ve hatta terörün bu amaçla araçsallaştırıldığını söyleyebiliriz. Terör üzerinden de vekâlet savaşı yapılıyor. Uluslararası zeminde teröre karşı tutarlı, kapsamlı ve samimi bir tavır maalesef yok.
6. PKK ve DAİŞ gibi terör örgütleri Suriye iç savaşından nasıl faydalanıyor, bu durum sonaermeden terör biter mi?
Bu durum sona ermeden terör bitmez. Suriye'de silah var. İnsan kaynağı var. Eğitim var. Kaos var. Şiddet var. Çünkü merkezi otorite yok. Bu nedenle terör örgütlerinin her biri kendisine güvenli alanlar buluyor. Dikkat ederseniz PKK artık Kandil'den Suriye'ye doğru kaydı. Aynı şekilde DAİŞ de Irak'tan Suriye'ye doğru kaydıkça güçlendi. Dolayısıyla Suriye çözülmeden terörle mücadelede ilerleme kaydedilemez.
[Sabah Perspektif, 26 Mart 2016]