SETA > Yorum |
6 Soruda AK Parti'de Yeni Dönem

6 Soruda AK Parti'de Yeni Dönem

AK Parti sistem değişikliği ihtiyacını ve farklı çözüm önerilerini tartışarak bu meselede yol almaya devam edecek. Meclis aritmetiği aşılmaz bir engel gibi duruyor ama siyaset dinamiktir.

1- Yeni hükümetin öncelikle ele alması gereken konular neler?

Önceki hükümet döneminde yaÅŸanan uyum ve koordinasyon sorunlarından dolayı icraatlarda ve hizmetlerde bir yavaÅŸlamanın gerçekleÅŸtiÄŸi bugün artık herkesin malumu olmuÅŸ bir konu. Bu nedenle aslında yeni hükümetin önünde duran her konu öncelikli. Teker teker konuların öneminden veya önceliÄŸinden bahsetmek yerine aslında kalkınmacı ve atılımcı bir tavrın öncelik olarak düÅŸünülmesi gerekiyor. BaÅŸbakan Yıldırım da hükümetin kuruluÅŸu vesilesiyle yaptığı her konuÅŸmada bu tavrın iÅŸaretlerini verdi. Kalkınmacı ve atılımcı bir tavırla, yani seri, hızlı ve sonuç odaklı olarak yönetim sisteminden yeni anayasaya, ekonomiden icraatlara, sosyal politikalardan saÄŸlık alanındaki yatırımlara kadar her alanda hızla mesafe kat etmek gerekiyor. Nitekim yeni dönemde bunların iÅŸaretlerini görmeye baÅŸladık. BaÅŸbakan gayet kendinden emin bir tavırla, hiçbir komplekse kapılmadan kendisinin ve hükümetinin CumhurbaÅŸkanı ile iliÅŸkileri konusunda yaptığı açıklama ile bir yandan artık bir koordinasyon ve çift baÅŸlılık krizi yaÅŸamayacağımızın sinyalini vermiÅŸ oldu, diÄŸer yandan da baÅŸkanlık sistemi ve yeni anayasa hakkında açıkladığı "mış gibi" olmayan kuvvetli görüÅŸlerle koordinasyon ve uyumun kurumsallaÅŸacağının sinyalini verdi. Aynı ÅŸeyi kalkınma ve ekonomi için de söyleyebiliriz. Kabinede ekonomi bakanlıklarının dağılımına baktığımızda, kalkınmacı tavır ön plana çıkmaktadır.

2- Partili cumhurbaÅŸkanlığı Türkiye'deki sistem krizine bir çözüm olabilir mi?

Partili cumhurbaÅŸkanlığı, CumhurbaÅŸkanının partisi ile iliÅŸkisini kurarak ÅŸu an kiÅŸiler üzerinden yakalanmış olan koordinasyonu kurumsallaÅŸtırabilir yani bir kurala ya da usule baÄŸlayabilir. Arkasına halk desteÄŸini alan partinin adayı cumhurbaÅŸkanı seçilir ve daha sonra yine meclis seçimlerinde aynı partinin çoÄŸunluÄŸu saÄŸladığını varsayarsak hükümet de o partiden olabilir. Yani partili cumhurbaÅŸkanı meclisten tek başına hükümet çıkabildiÄŸi durumlar için uyumsuzluk ve çift baÅŸlılık problemini çözebilir.

Ancak sistem krizlerinden çok çekmiÅŸ bir ülke olarak Türkiye'nin bu konuda daha deyim yerindeyse garantici davranması gerekiyor. Tek başına iktidarın mümkün olmadığı, bir koalisyon hükümetinin kurulduÄŸu ve halk tarafından seçilmiÅŸ bir partili CumhurbaÅŸkanının olduÄŸu senaryo yine kriz ve uyumsuzluk doÄŸuracaktır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin yönetimde istikrarı saÄŸlayacak, koalisyonlar defterini tümden kapatacak bir sistem deÄŸiÅŸikliÄŸine, yani bir baÅŸkanlık modeline, ihtiyacı olduÄŸu apaçık ortadadır. Ancak partili cumhurbaÅŸkanlığı da baÅŸkanlığın saÄŸlanamadığı bir ortamda ÅŸu anki sisteme göre ileri bir adımdır. Tamamen olmasa da, sistemin önemli bir kısmını krizden çıkartan, potansiyel tehlikelerin bir kısmını bertaraf eden bir adım olur.

3- Dış politikada yeni dönemde hangi alanlarda deÄŸiÅŸiklik beklenebilir?

Dış politikada deÄŸiÅŸiklik yapılması gerektiÄŸi yönünde hakim bir beklenti var. Suriye politikasında yaÅŸadığımız sıkıntılı günler bu beklentinin ana nedeni. Türkiye, çökmüÅŸ iki tane devletle, Suriye ve Irak'la bin kilometrenin üzerinde bir sınırı paylaşıyor. Bu sınırın diÄŸer tarafında DAÄ°Åž ve PYD gibi terör örgütleri tarafından kontrol edilen topraklar var. Bu durumun dış politikada zor zamanlar yaÅŸatması beklenmedik bir durum deÄŸil. YaÅŸanan zorluklara mukabil bir deÄŸiÅŸiklik hatta revizyon da gerekiyor ki uzun bir süredir Türkiye bu hamleleri yapmaktadır. CumhurbaÅŸkanı'nın dış politikada aktif olduÄŸu bir sır deÄŸil ve burada Türkiye'ye yeni alanlar açacak manevralar yapılıyor.

Batı ile iliÅŸkiler diyebileceÄŸimiz alanda ise bugünden yarına bir deÄŸiÅŸiklik beklememek gerekmemektedir. Türkiye'nin "Dünya beÅŸten büyüktür" demesi, AB'ye "Gerekirse sen yoluna ben yoluma" demesi bir tıkanmanın deÄŸil bir geniÅŸlemenin sancısıdır. Güçlenen Türkiye uluslararası sistemde kendisine yeni kulvarlar açmak istemektedir ve mevcut adaletsizlikler bu kulvarı açabilecek en uygun alandır. Onun için burada bir tıkanma deÄŸil olması gerektiÄŸi gibi ilerleyen bir süreç vardır. Türkiye bu söylemle hem ilkesel duruÅŸunu devam ettirmekte hem de kendine yeni alan açmaktadır. Batılı muhatapları ise bu kulvarı Türkiye'nin kendilerinden ve demokratik deÄŸerlerden uzaklaÅŸtığı söylemi ile tıkamaya çalışmaktadır. Batı'dan gelen bu eleÅŸtirileri hakikat zannedip karalar baÄŸlamak bu güç mücadelesini okuyamamaktan veya bunun üzerine küçük siyasi hesaplar bina etmeye çalışmaktan kaynaklanmaktadır. Bu anlamda baÅŸbakan deÄŸiÅŸimi olumlu bir adımdır. Binali Yıldırım'ın ve hükümetinin CumhurbaÅŸkanı'nın yürüttüÄŸü bu stratejiye uyumlu hareket etmesi Türkiye'nin elini güçlendirecektir ve örneÄŸin önceden olduÄŸu gibi AB'den gelen "Bizim muhatabımız ErdoÄŸan deÄŸildir" açıklamalarının artık imkanı kalmayacaktır.

Bunun yanında resme daha geniÅŸ bir perspektiften baktığımızda, yakın zamanda bu tür büyük organizasyonlar için neredeyse peÅŸ peÅŸe diyebileceÄŸimiz bir sıklıkta düzenlenen G20, Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı ve en son Dünya Ä°nsani Zirvesi gibi büyük organizasyonların Türkiye'de yapılması, dış politikada çizilmek istenen karamsar tablonun gerçekçi olmadığını da göstermektedir.

4- Terörle mücadele konusunda atılması gereken adımlar neler?

Zaten uzun süredir baÅŸarılı bir silahlı mücadele devam ediyor. Bu alanda iki öncelik ön plana çıkıyor. Birincisi operasyonların aynı etkinlikte ve kararlılıkta sürdürülmesi ki bu yeni hükümetin kendisine koyduÄŸu bir hedef. DiÄŸer mesele ise terörün tahripkar etkisiyle açtığı yaraların sarılması. Terörün vurduÄŸu ÅŸehirlerin yeniden inÅŸası, terör nedeniyle göç etmek zorunda kalan vatandaÅŸların rehabilitasyonu ilk akla gelenler. BaÅŸbakan Yıldırım'ın icraatçı karakteri tam da bu noktada ortaya çıkan ve fark yaratması beklenen bir faktör. Açıklamalara, paketlere, ilkelere boÄŸmadan bu noktada somut ve pratik adımlar atılması gerekiyor. Terörün maÄŸdur ettiÄŸi insanlara bir an önce yeni hayatlarını eskisinden daha konforlu bir ÅŸekilde sunma imkanının verilmesi gerekiyor. Bu yapılmalı ki halkın operasyonlara verdiÄŸi destek, güvenlik kaygısı ile verilmiÅŸ bir destek olmanın çok ötesine taşınsın ve bölgede devlet-vatandaÅŸ iliÅŸkisinin daha saÄŸlıklı bir zeminde kurulmasına imkan saÄŸlansın.

5- Yeni BaÅŸbakan Binali Yıldırım baÅŸkanlık sisteminin öneminden bahsetti. Meclisteki aritmetik dikkate alındığında yeni BaÅŸbakan ve AK Parti nasıl bir yöntem izleyecek?

Åžu an içerisinde bir sistem deÄŸiÅŸikliÄŸini de barındıran bir anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸine destek veren tek parti AK Parti ve AK Parti'nin de mevcut sandalye sayısı bir anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸini referanduma götürmek için gerekli olan 330'un altında. Öte yandan Binali Yıldırım'ın baÅŸbakan olma sürecinden sonra Türkiye'de bir sistem deÄŸiÅŸikliÄŸine olan ihtiyaç daha belirgin bir ÅŸekilde ortaya çıktı. Siyaset elitleri ve toplum böyle bir ihtiyacın olduÄŸunu artık daha net bir ÅŸekilde gördü.

AK Parti bu ihtiyacı ve farklı çözüm önerilerini tartışarak bu meselede yol almaya devam edecek. Evet Meclis aritmetiÄŸi aşılmaz bir engel gibi duruyor ama siyaset dinamiktir. Dün sistem tartışmasına kesinlikle girmeyen aktörler bugün partili cumhurbaÅŸkanlığı ve baÅŸkanlık alternatiflerini tartışıyor. Bir ÅŸey gerçekten ihtiyaçsa, toplum buna ikna olmuÅŸsa ve iyi bir siyasi liderlik ile konu topluma anlatılırsa mesafe kat edilebilir. Bu noktada CHP'nin sistem deÄŸiÅŸikliÄŸi baÄŸlamında "kan"dan bahsetmeye baÅŸlaması bile çok kötü bir siyaset olmasına raÄŸmen resmin bütününe baktığında Türkiye'nin bu alanda mesafe kat etmesinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Bu tür kapsamlı deÄŸiÅŸikliklerde CHP'nin artık refleks haline gelmiÅŸ bir tavrıdır; önce sureti haktan görünerek ona karşı çıkmaya çalışır. BaÅŸkanlık sistemi için de aynı yanlışı yaptılar; Türkiye için uygun sistem olmadığını, parlamenter sistemin daha iyi olacağını söylediler. Ancak toplumsal ve siyasi ihtiyaç artıp vazgeçilemez bir noktaya geldiÄŸinde, CHP suret-i haktan gözükmeyi bırakıp siyaset dışına çıkar. 2007'deki CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde de, baÅŸörtüsü yasağını kaldıran anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinde de CHP'nin izlediÄŸi taktik buydu. Bugün baÅŸkanlık tartışmaları için de CHP ikinci aÅŸamaya geçmiÅŸ ve siyasi alanın dışına çıkmış gözüküyor. Bu CHP için kötü bir ÅŸey ama Türkiye'nin sistem krizini çözme yolunda mesafe kat ettiÄŸini gösteren iyi bir gösterge.

Bu noktaya gelinmiÅŸken yeni BaÅŸbakan'ın ve AK Parti yönetiminin izleyeceÄŸi yöntem daha kararlı ve sahici bir ÅŸekilde "miÅŸ gibi" yapmadan baÅŸkanlık sistemi ve yeni anayasa için siyaset üretmektir. Bu ihtiyaç siyasi olarak ne kadar iyi örgütlenirse, aşılmaz gibi duran meclis aritmetiÄŸini aÅŸmak o kadar kolaylaşır. Dokunulmazlıkların kaldırılması meselesinde CHP teklife karşı olmasına raÄŸmen toplumsal tepkiden çekinerek nasıl tutum deÄŸiÅŸtirdiyse, baÅŸkanlık sistemine geçiÅŸ ve yeni anayasa konusunda da CHP için olmasa da MHP için böyle bir tutum deÄŸiÅŸikliÄŸi mümkün olabilir.

6- Ekonomide bir müddettir bir patinaj durumundan bahsediliyor. Bunun aşılması yeni ne gibi politikalar önerilebilir?

Teknik detayları bir yana AK Parti'nin ekonomideki mucizesi üç temel ilkeyle özetlenebilir: Mali disiplini muhafaza etmek, üretim ve yatırımları artırmak ve oluÅŸan zenginliÄŸi tabana yaymak. Bu ilkelerin gerektirdiÄŸi politikaların bir denge içerinde uygulanması gerekiyor. Ekonomideki patinaj görüntüsünün sebebi aslında bu dengenin bozulmuÅŸ, zincirin bazı halkalarının diÄŸerlerinin önüne geçmiÅŸ olmasıdır. Türkiye mali disipline ve para politikalarına araçsal öneminin ötesinde bir önem verildiÄŸi bir ara dönem yaÅŸadı. Merkez Bankası ve faizler etrafında yaÅŸanan tartışma aslında bu dengenin tekrar kurulması tartışmasıydı. Bugün Merkez Bankasındaki deÄŸiÅŸimle bu saÄŸlanmış gözüküyor. Dengenin para politikaları lehine deÄŸiÅŸmesi yatırım ve üretimde bir hız düÅŸmesine veya yapılması gereken atılımların beklenen süratle yapılmamasına neden oluyordu. Yeni dönemde Binali Yıldırım figürü sayesinde bunun aşılması bekleniyor. Nitekim Yıldırım'ın baÅŸbakanlığına piyasalar olumlu tepki vererek bunu göstermiÅŸ oldular. Üretim ve yatırımın hızı azalınca zenginliÄŸin tabana yayılmasında da aksaklıklar yaÅŸandı. Türkiye büyümeden dağıtan bir tehlikeli bir döngüye girmiÅŸti ve bu döngü orta ve uzun vadede patinaja sebep oluyordu. Yeni dönemde bu dengenin tekrar kurulması ile mevcut patinaj görüntüsünden hızla uzaklaÅŸmak mümkün olacaktır.

[Sabah Perspektif, 28 Mayıs 2016]