SETA > Yorum |
2019 Öncesinde Ekonomide Değişim

2019 Öncesinde Ekonomide Değişim

Türkiye'nin yeni dönemde aynı gelir grubunda yer aldığı ülkelerle ve bulunduğu bölgedeki ülkelerle yeni işbirliklerini artırarak, siyasi ve ticari ilişkilerini yeni bir boyuta taşımalıdır.

AK Parti'de Pazar günü yapılacak 3. Olağanüstü Kongresi ile hem yeni hükümet sistemi hem de 2019 yılında yeni sistemin getireceği yenilikler açısından yeni bir dönem başlamış olacak.

  1. Olağanüstü kongrenin teması da “Yeni Atılım, Demokrasi, Değişim, Reform”. Yani yeni dönem, değişim ve dönüşümle birlikte birçok yeniliği beraberinde getirecek. Türkiye'de, değişim ve dönüşüm süreci 2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesiyle başlamıştı. 15 yılda Türkiye ekonomisi önemli bir aşama kaydetti. Şimdi ise, Türkiye'nin ulaşmak istediği daha yüksek hedefler için start veriliyor.
Kuşkusuz AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, her dönem halkın kendisini temsil eden siyasi iktidardan beklentileri yüksek olmuştur. Bu beklentilerin siyasi iktidar tarafından karşılanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderlik ettiği siyasi hareketin tek başına iktidar olmasını sağladı.

Üstelik, ekonomik kurumları ve siyasi otoriteyi şekillendirmek isteyenlerin müdahaleleri bitmek bilmemesine rağmen siyasi istikrar sağlandı. Şimdi ise, önümüzde yeni atılım döneminin başlaması için en uygun sistem olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sağladığı fırsat var.

Bu fırsatın çok iyi kullanılarak, ekonomik kalkınma, kişi başı gelirin artırılması, ekonomik yapıda gerçekleştirilecek reformların devamlılığı ve değişimin hız kesmeden devam etmesi gerekiyor.

YENİ ATILIM DÖNEMİNDE EKONOMİ

Türkiye'nin yeni dönemde aynı gelir grubunda yer aldığı ülkelerle ve bulunduğu bölgedeki ülkelerle yeni işbirliklerini artırarak, siyasi ve ticari ilişkilerini yeni bir boyuta taşımalıdır. Çünkü bu dönem, hem siyasi hem de ekonomik olarak güç dengesinin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yöneldiği bir dönem. Çok önemli bir fırsat.

Türkiye ekonomisinde, 2008 küresel ekonomik krizin etkisi, Gezi olayları, 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylar nedeniyle ihtiyaç duyulan ve bizi bir üst aşamaya taşıyacak ekonomik reformlar ya ertelendi ya da engellendi. Bu dönem ise, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sayesinde engellenme riski görünmüyor. Dolayısıyla, ekonomik reformlar için gereken ortam da zaman da uygundur.

Siyasi ve ekonomik istikrara yapılan her müdahaleye karşı duran toplumun talepleri, 16 Nisan referandumu sonuçları baz alınarak, ekonomi ile ilgili kaygılarını giderecek ve beklentilerini karşılayacak yeni bir söylem ve uygulama halkın güvenini artıracaktır. Bu da değişim ve dönüşümü hızlandıracaktır.

Ekonominin toplumsal yaşama yansıdığı alanlardan birisi olan sosyal politikalarda gerçekleştirilen değişim ve dönüşüm bir faz ileriye taşınarak, talep bazlı sosyal politikalar yerine arz bazlı kurumsal yapının öne çıkarılması gerekiyor. Aslında arz bazlı sosyal politikalarla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “çat kapı” olarak dile getirdiği de tam da bu.

Sosyal politikaların arz bazlı olması, toplumun sosyo-ekonomik taleplerinin karşılanması ise, ekonomik güçle doğrudan ilgili. Dolayısıyla, ekonomide güç sağlayacak yatırımlara, üretime ve büyük projelere bu dönem daha fazla önem verilmesi gerekiyor.

Yeni tanıtımı yapılan tarihi İpek Yolunun önemli kavşağında bulunan Türkiye, bu dönemde hayata geçirilecek birçok altyapı, ulaşım ve enerji yatırımlarıyla, ciddi bir ekonomik güç elde edecek.

Ayrıca, Türkiye'nin yeni atılım döneminde en fazla kullanacağı avantajlardan birisi coğrafi konumu. Hâli hazırda hızla ilerleyen TANAP, inşası planlanan Türk Akım doğalgaz boru hattı projeleri ve plan aşamasındaki diğer enerji projeleriyle, Asya ve Avrupa arasında enerji ticaret merkezi olma potansiyelini taşıyor. Türkiye'nin doğu batı yönlü sağlayacağı enerji akışıyla Modern İpek Yolu'nda önemli bir aktör olacağı süreç, ekonomik refahı beraberinde getirecek.

Bölgedeki konumun avantaj olarak kullanılacağı diğer bir alan ise İslami finans. İslam ülkelerinin sahip olduğu finansın Türkiye'ye çekilmesi, İslami sermayenin çekim merkezi olarak Türkiye'nin yeni adres olmasını sağlayacak. Bu şekilde, hem İslam ülkeleriyle olan ekonomik ilişki güçlenecek hem de küresel ekonomide orta ve uzun vadede Türkiye'nin merkez olduğu alternatifler gelişecek.

Yeni bir dönemin başlangıcındayız. Türkiye'nin ekonomideki hedeflerini gerçekleştirmesi için 2019'a kadar olan geçiş dönemi bir fırsat sunuyor. Bu fırsatın iyi kullanırsak, 2019'da yüksek gelir ekonomiler grubunda yer almak hedefi uzak değil.

[Yeni Şafak, 18 Mayıs 2017].