Dün açıklanan ilk çeyrek büyüme verisi, beklentilerin de üzerinde gerçekleşen %5 oranındaki güçlü performansıyla yüzleri güldürdü. Nitekim böylece, envai gösterge çerçevesinde aldığımız toparlanma sinyalleri, ayan beyan gerçekleşmiş oldu. Peki ama, bu nasıl oldu? Gelin işin perde arkasına bugün birlikte bakalım.
GÜÇLÜ KANAT UÇURDU
Bir kere öncelikle, tüketim bu dönemde yine baş köşedeki yerini aldı. Zira ekonomimizin nadiren solan çiçeği hanehalkı tüketimi, yıllık bazda %5,1 reel artış kaydederek ilk çeyrekte coşkusunu korudu. Böylece toplam GSYH gelişimine 3,1 yüzde puanlık bir katkı sunan özel tüketim harcamalarına, bir de bu dönemde canlanan kamu tüketimi de eşlik edince, ortaya toplam 4,4 puanlık nur topu gibi bir tüketim desteği çıkmış oldu.
Tüketim meylimiz bu şekilde hevesini korurken, nicedir hasret kaldığımız yatırımlarda ise yine o hayallerdeki performans gelmedi, gelemedi. Beklentilerimizden farklı bir gerçekleşme değil bu elbette ancak altını çizmeden de geçilmiyor işte.
Bu kapsamda, özel ve kamu totalindeki yatırım harcamalarının %2,2’lik mütevazı mı mütevazı bir artış kaydederek zincirlerini kıramamış olduğu ortada... Bir detay daha verecek olursam da; yatırım verilerinin inşaattan beslendiğini, makine ve teçhizat tarafında ise düşüşün devam ettiğini eklemem gerek. Nitekim bu konu, ehemmiyet arz ediyor.
Ve ilgili tüm kalemleri bir araya getirdiğimizde ise, ilk çeyrekteki %5’lik büyümeye iç talepten gelen katkının 2,8 yüzde puan olduğunu anlıyoruz. Demek ki, bir kanadı zayıf olmakla beraber, iç talep diğer kanadındaki güç sayesinde büyümeyi önemli ölçüde ittirmiş.
SAHNEYE GERİ DÖNDÜ
Peki geri kalan 2,2 puan nerede?
Ne zamandır arayıp da bulamadığımız dış dünyada...
Zira söz konusu dönemde yıllık bazda %10,6 artış kaydeden ihracatımız, böylece ekonomik büyümeye uzun süre sonra yeniden sağlam bir destek sunarak sahnedeki yerini almış bulunuyor. Ve işin güzel tarafı, ithalat bu dönemdeki cılız gelişimi hasebiyle bu etkiyi bastıramıyor.
Bu noktada hemen hatırlayalım: Dış ticaretin 2017 yılında hareketlendiğini ve bunun hem ihracat hem de ithalat kanatlarında görüldüğünü daha önce yazmıştım. Ve fakat aradaki nüansa da dikkat çekmiştim: İthalattaki olay fiyat etkilerinden güç alırken, ihracat miktar bazında güçleniyordu. İşte GSYH verileri de bunu anlatıyor ve diyor ki; ihracat büyümeye tam tamına 2,4 puan destek verirken, ithalattaki sönük gelişim ekonominin hızını ancak sınırlı olarak aşağı çekebilmiş. Böylece de karşımıza, net ihracatın gelişim hızımıza 2,2 puanlık hatırı sayılır katkı verdiği bir Ç1 tablosu çıkmış bulunuyor.
SEKTÖR VAR, SEKTÖR VAR
Şimdi gelin bir de, sektörlerin bu performansa ne kadar arka çıktığına bir bakalım.
Bu amaç doğrultusunda hesaplar kitaplar diyor ki, ulaştırma, ticaret ve konaklama-lokanta hizmetleri grubundaki hızlanma, %5’lik GSYH artışının 1,2 puanlık önemli bir kısmını açıklıyor. Bunu ise, hemen peşinden 1,1 puanlık katkıyla sanayi sektörü takip ediyor. Sadece imalat sanayi özelinde bakarsak da, 0,9 puanlık bir artı etki görüyoruz.
Büyümeye destek çıkma sıralamasında 3.lüğü ise finans sektörü alıyor. Zira ilk çeyrekte vitesi yükselten sektörün, total ekonomik gelişime katkısı 0,6 puan oluyor. Diğer sektörlerde ise, 0,1 ila 0,5 puan arası değişen katkılara şahit oluyoruz. Bu kapsamda, inşaatın 0,3 puanlık ılıman etkisi ile tarımın var yok arası hafif katkısını da hassaten zikredeyim.
Ve sadede gelirsek de, 2017 yılının ilk çeyreğinde hem güçlü hem de iç-dış talep bağlamında dengeye giden bir büyüme gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Tabii iç talebin, dışı seni içi beni yakar cinsten olduğunu not düşeyim. Nitekim içerinin kendi içindeki balansı, tüketimle yatırımlar arasındaki dengesizlikten halen mustarip. Sektörler açısından baktığımızda ise, sanayi ve birtakım hizmet sektörlerince desteklenen bir performans dahilinde farklı görünümler mevcut.
İşin en özüne inersek de, dış talepteki canlanma ve hükümetin yapmış olduğu çalışmalar doğrultusunda temposunu geri kazanmış bir ekonomiden bahsediyoruz. Ki 2. çeyrekte de bu eğilimin sürdürüğü gözlemleniyor. Etraflıca ve vizyoner düşünen tarafımız ise, istihdam yaratan ve yatırımlara ivme katan, daha da dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeden yana...
O halde, teşviksiz zamanları düşünerek çalışmaya daha da devam diyelim.
[Yeni Şafak, 13 Haziran 2017].