7 Haziran ve 1 Kasım genel seçiminin, 7 Haziran sonrasındaki belirsizliğin, Suriye ve Irak'taki savaşın, FED'in faiz artışının, Suriyeli mülteciler ve son olarak Rusya krizinin yaşandığı 2015 yılını başarıyla sonlandıran Türkiye ekonomisinden, 2016 yılında da beklentiler fazla.
1 Kasım seçim sonucunda sağlanan siyasi istikrar ortamı, 2016 yılında hem ekonomideki beklentilerin gerçekleşmesi hem de planlanan reform sürecinin başlaması için uygun. Çünkü, ne seçimlerden dolayı bir belirsizlik var, ne de ülkenin hükümet sorunu.
2002 sonrası dönemde Türkiye'nin “yüksek orta gelirli” ekonomiler arasına girebilmesi, ekonomideki ilk nesil reformlar sayesinde gerçekleşti. Bu dönem ise, Türkiye ekonomisinin “yüksek orta gelirli” ekonomiler grubundan hedeflenen “yüksek gelirli” ekonomiler grubuna dahil olmasını “yeni reformlar” belirleyecek. Bu yüzden 2016 yılı, bu hedef için gereken yeni reform uygulamaların hayata geçirildiği bir yıl olmalı.
Dolayısıyla, 2016 yılında ekonomide yapısal sorunların çözümü ve üretim yapısının değiştirilmesi için atılacak her adımın, Türkiye ekonomisi için yıllarca kaybedilen zamanın telafi edilmesi için bir fırsattır.
2016'NIN EKONOMİ KODLARI: YATIRIM, İHRACAT VE ENERJİ
FED'in 2016 yılı başlamadan hemen önce aldığı faiz artış kararı nedeniyle, yabancı sermayeyi ülkeye çekebilmek için yapılacakların yanı sıra, yatırımları finanse edecek tasarrufların artırılması şart. Çünkü bu kaynaklar, hem ekonomik büyümenin artırılması hem de sürdürülmesi için zorunludur.
Ayrıca, 2016 yılının, 2012'den beri baskı altında olan büyümenin, potansiyel büyümeye yaklaştırılması için hem regülasyonların gevşetildiği hem de iç talebin canlandırılacağı bir yıl olacağı beklentisi yüksek.
Ekonomik büyümeyi destekleyecek en önemli alanlardan birisi olan ihracatın ise, 2016 yılında da etkisi genişleyerek devam ettirilmeli. Bu yüzden, ihracatın artırılması için ihracat yapılan ülkelerin çeşitliliği sağlanmalı, yeni ortaklıklar ve işbirliklerine devam edilmelidir. Hatırlanacağı üzere, 2008 küresel ekonomik krizde Avrupa pazarlarındaki daralma sonucunda Türkiye, ihracat pazarı olarak Ortadoğu, Afrika ve Kuzey Afrika ülkelerine yönelmişti.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarında Türkiye ihracatının düşüş yaşaması, bu ülkelerin yerine yeni ülke arayışlarının sinyalini veriyordu. AB ile yeniden ivme kazanmaya başlayan ilişkiler sayesinde, Irak ve Suriye'de daralan pazar hacmi yerine bu ülkelere olan ihracat payı artırılarak kayıp telafi edilebilir.
Bu arada, 2015 yılının Kasım ayında Rusya ile ortaya çıkan kriz, ihracat pazarlarında çeşitliliğin sağlanmasının ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gösterdi. Rusya krizi, yalnızca ihracat pazarlarında çeşitliliğe gitmenin değil aynı zamanda enerji ithalatında partner olunan ülkelere alternatif seçeneklerin olmasının ve dolayısıyla yüksek bağımlılığı azaltmanın önemini de ortaya koyan bir örnek.
TANAP Projesi'nin planlanan 2018 yılı öncesinde bitirilmesi, Katar'la LNG alanında gerçekleştirilecek projeler ve Suudi Arabistan'la enerji ortaklığının güçlenerek devam etmesi, Kuzey Irak Kürt Bölgesi'nden gelecek petrol ve doğalgazın etkinleştirilmesi ve Türkmenistan ile doğalgaz işbirliğinin gerçekleşebilmesi, Türkiye'nin 2016 yılında enerji politikalarına bağlı.
GELİRİ ARTIRMA VE GELİR ADALETİNİ SAĞLAMADA İNCE AYAR
2016 için ülke ekonomisinin makro göstergelerine dair birçok şey söyleyebiliriz. Tüm bu söylenenlerin hedefi de ekonomik büyüme oranını yükseltmek ve daha yüksek gelire ulaşmak. Ancak geliri artırmanın yanı sıra, yapılması elzem olan gelirin adil paylaşımını sağlayacak politikaların uygulanması.
Asgari gelirin 1300 TL'ye yükseltilmesi, asgari gelir grubundakilerin taleplerini siyasi iktidarın dikkate aldığını ve bu taleplere göre hareket edildiğini gösteriyor. 2016 yılında, özellikle alt ve orta gelir grubunda yer alan kesimlerin milli gelirden adil pay alımını sağlayacak, toplumsal refahın toplumun tüm kesimlerine adil paylaşımını gerçekleştirecek uygulamalara hız verilmelidir.
Bu şekilde, siyasi iktidar ekonomide gereken reformlar için toplumsal desteği bulmakta zorlanmayacak. Reformların sonucunda oluşan gelirin her kesime adil paylaşımı, toplumun reformlara desteğini sürekli kılarken, güven algısını da pekiştirecektir.
[Yeni Şafak, 4 Ocak 2016]