Geçtiğimiz günlerde dolar ve avro sırasıyla 4 TL ve 5 TL'nin üzerine çıkarak dikkatleri önemli ölçüde üzerlerine çekti ve birçok insanı da endişelendirdi. Fakat en başta belirtmek gerekir ki döviz kurunda yaşanan son hareketlenmelerin arkasında büyük oranda küresel faktörler bulunmaktadır ve Brezilya gibi ülkelerde de döviz kurunda benzer düzeylerde artışlar yaşanmıştır. Yine görünürdeki dolar kuru -bir açıdan- tarihinde ilk defa 4 TL'nin üzerine geçtiğimiz günlerde çıkmış olsa da reel kur aslında çok uzun zamandır zaten 4 TL'nin çok üzerindedir. Türkiye'de son 1.5 yıl içinde (Kasım 2016-Ocak 2017-Ekim/ Kasım 2017olmak üzere) üç önemli finansal spekülasyon (saldırı) yaşandı. Bu finansalspekülasyonlar neticesinde Türk lirası önemli düzeyde değer yitirdi ve döviz kuruuzun bir süre boyunca oldukça dalgalı bir seyir izledi. Yaşanan bütün bu finansal spekülasyonların ortak noktası Türk lirasının oldukça kısa sayılabilecek bir süre içinde ve diğer ülkelerden farklı bir seyir izleyerek önemli ölçüde değer yitirmesi oldu. Mart-Nisan 2018 döneminde kurda yaşanan hareketlenmelere baktığımızda ise son 1.5 yıllık süreçte yaşanan finansal spekülasyonlardan önemli ölçüde farklı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Son dönemde kurda yaşanan artış hem sınırlı oldu hem de önceki spekülasyonlara kıyasla daha uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleşti. Belki de en önemlisi söz konusu süreçte sadece Türkiye'de değil Brezilya da dahil olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkede yerli para birimi dolar karşısında değer yitirdi. Bu durumun arka planında ise küresel ölçekte siyasi risklerin artması ve dolayısıyla küresel risk iştahının azalması bulunuyor. Döviz kurunda son zamanlarda yaşanan bu artışın bu kadar ses getirmesinin arka planında muhtemelen kurun 4 TL "psikolojik eşiği"ni aşması bulunuyor. Bu nokta ile irtibatlı olarak daha geniş bir perspektiften değerlendirildiğinde ise döviz kurunun yıllar içinde sürekli bir yükseliş trendi içinde bulunması insanların zihninde "Türk lirasının sürekli bir şekilde değer yitirdiği" fikrinin oluşmasına yol açıyor. Fakat bu genel tutum -anlaşılabilir olmakla birlikte- ekonomik realiteyle uyumlu değildir. Zira TL/ dolar kurunu değerlendirirken hem Türkiye'deki hem de ABD'deki enflasyon oranını hesaba katmak gerekmektedir.
Peki, neden? Uç bir örnek olarak herhangi bir yılda Türkiye'de enflasyonun yüzde 100, ABD'de de yüzde 0 olarak gerçekleştiğini düşünelim. Bu durumda yurt içinde çalışanların görünürdeki ücretleri ve şirketlerin görünürdeki karlılığı kabaca ikiye katlanacaktır. Şu halde TL/ dolar kurunda hiçbir değişiklik olmazsa Türk vatandaşlarının ve şirketlerinin ABD ürünlerini ve (finansal) varlıklarını alım gücü de ikiye katlanmış olacaktır. Gerçek hayatta ise böyle bir şey -doğal olarakyaşanmamaktadır ve yaşanamaz. Gerçekte yaşanacak şey kurun da ilgili yılda kabaca ikiye katlanması olacaktır. Türk lirasının dolar karşısında zaman içinde değer yitiriyor görünmesinin arka planında ise Türkiye'nin uzun dönemli ortalama enflasyon oranının ABD'ninkinden daha yüksek olması bulunmaktadır. Kur aslında sadece görünürde yıllar içinde sürekli bir şekilde değer yitirmektedir. İktisadi bir dille söyleyecek olursak görünürdeki kur yani nominal kur sürekli bir şekilde yükselirken enflasyondan arındırılmış kur yani reel kur değişen şartlara göre inişli-çıkışlı bir seyir izlemektedir. Grafikte yılsonları itibarıyla 1978-2018 sürecinde günümüz fiyatlarıylaTL/dolar kuru (yani enflasyondan arındırılmış reel kur) görülmektedir. Grafikten rahatça anlaşılabileceği üzere reel kur 1982-2002 döneminin neredeyse tamamında 4 TL'nin oldukça üzerinde seyretmiştir. Bu dönemde ortalama kur 4.79 TL olarak gerçekleşmiştir. 2003 ve sonrasında ise küresel ortamda yaşanan likidite (para) bolluğu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) uyguladığı oldukça sıkı para politikası (yüksek faiz politikası) neticesinde Türk lirası dolar karşısında ciddi düzeyde değer kazanmış ve bu durum oldukça uzun bir süre devam etmiştir. Aynı pozisyonda olan diğer gelişmekte olan ülkelerde de Türkiye'dekine benzer bir durum yaşanmıştır. Böylece 2003-2015 döneminde TL, dolar karşısında aşırı değerli olmuş ve ortalama kur 3.04 TL olarak gerçekleşmiştir. İronik bir şekilde son 1.5 yıllık süreçte gerçekleşen finansal saldırılar -volatiliteyi önemli ölçüde artırmış olsa da- Türk lirasının dolar karşısında daha normal düzeylere gelmesiyle sonuçlanmıştır. Öyle ki dolar kurunun 1978-2018 sürecinde yılsonları itibarıyla ortalama düzeyi 4.02 TL'dir ve bu düzey 2018 Nisan itibarıyla kurun geldiği düzeye oldukça yakındır. Belirtmek gerekir ki aşırı değerli bir para birimine sahip olmak avantajları olduğu gibi dezavantajları da olan bir durumdur. Yine bir ülkenin para biriminin az değerli olması da bazı açılardan avantajlı iken başka açılardan dezavantajlıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için faydalı olan ise kurun az değerli olmasıdır. Zira aşırı değerli kur ülke sanayisinin gelişmesine çeşitli açılardan köstek olma ve ülkenin sanayileşme düzeyini baskılama eğiliminde iken az değerli kur sanayileşmeyi ve ihracatı desteklemektedir.
[Sabah, 14 Nisan 2018].