Türkiye ile Rusya, son dönemde her iki ülkenin de yararına olacak şekilde ilişkilerini geliştirmeyi ve bölge sorunlarına çözüm bulma konusunda iş birliği yapmayı başardılar. Hatta iki ülke arasında iş birliğinin ulaştığı düzey Batılı ülkelerdeki bazı kesimleri çok rahatsız edecek boyuta geldi.
Gerek ekonomik gerekse güvenlik alanında gerçekleştirilen projelerle Ankara ile Moskova arasında yakınlaşma ve karşılıklı bağımlılık hızlı bir şekilde arttı. Türk Akımı, S-400 Anlaşması ve nükleer santral inşası konusundaki oldukça büyük projeler ve ekonomik iş birliğinin ötesinde anlam taşıyorlar. Suriye sorununa çözüm konusunda Astana ve Soçi süreçleri çerçevesinde atılan adımlar da Türkiye’nin Orta Doğu sorunlarına çözüm konusunda Rusya ile geleneksel müttefiki ABD’den daha kolay ilerlediğini gösterdi.
İki ülke arasında yaşanan bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye-Rusya ilişkilerini bekleyen önemli riskler olduğunu ifade etmek gerekir.
Öncelikle, İdlib konusunda kararlaştırılan çatışmasızlık bölgesi konusunda yaşanan sorunlar Suriye barışı konusunda Ankara, Moskova ve Tahran arasında varılan uzlaşının zor sınavlardan geçeceğini gösteriyor. Şam yönetiminin son dönemde İdlib’e yönelik artan saldırıları hem yeni bir mülteci dalgasını tetikliyor hem de bölgedeki Türkiye’ye yakın muhalif grupların barışa ve barışın garantörü olarak gördükleri Ankara’ya olan inançlarını törpülüyor. Rusya ve İran’ın, ABD tarafından desteklenen PYD’nin elinde bulundurduğu topraklara değil de Türkiye ile uzlaşıya konu olan İdlib bölgesine yönelik operasyonlara destek vermesi Ankara ile Moskova ve Tahran arasındaki güveni sarsacak türden bir politikaya işaret ediyor. Bu iki ülkenin ABD’ye göre daha zayıf gördükleri Türkiye’yi Suriye’de çok fazla rahatsız edecek bir tutum izlemeleri hem Türkiye’nin hem de bölgenin güvenliği açısından ciddi sorunlara yol açacaktır.
İdlib bölgesine dair Moskova ve Ankara’nın çok dikkatli olmalarını gerektiren bir başka konu, Türkiye, Rusya ve İran arasında varılan uzlaşmadan memnun olmayan bazı ülkelerin bu uzlaşıyı baltalayacak girişimlerde bulunmaları ihtimalidir. Rusya’nın Hmeymim hava üssüne yönelik SİHA saldırısı bu tür bir girişimin parçası olabilir.
Suriye meselesinde Türkiye-Rusya ilişkilerini bekleyen bir başka risk de PYD konusunda Rusya’nın nasıl bir tercihte bulunacağı ile ilgilidir. Suriye’ye dair kapsamlı bir çözüm senaryosunda PYD’yi dışarıda bırakmak istemeyen ve ABD’nin bu örgüt üzerindeki nüfuzunu kırmaya çalışan Moskova, PKK’nın uzantısı olan bu terör örgütü ile Türkiye arasında bir tercih yapmakta zorlanıyor. Hem Türkiye ile kurduğu ortaklığı devam ettirmek hem de PYD üzerindeki etkisini artırmak suretiyle onu Esad yönetiminin kontrolü altında bir özerkliğe razı etmek istiyor. Ancak Türkiye’nin kendi sınırının hemen ötesinde PYD/PKK’nın özerk bir bölgeyi kontrol etmesine kesin bir şekilde karşı çıkması Rusya’nın PYD konusundaki planlarını bozuyor.
Türkiye-Rusya ilişkilerini bekleyen en büyük risk ise Rusya’nın Türkiye ile egemenliğe karşılıklı saygı temelinde bir ilişki geliştirmekle yetinmeyip, Ankara’nın Batı ile yaşadığı büyük sorunları bir fırsata dönüştürmek arzusuyla Türkiye’yi kendi arka bahçesi hâline getirmeye çalışması olacaktır. Moskova’da Türkiye’yi artık Batı’dan tamamen koparıp Rusya’nın yörüngesine sokmak isteyenlerin varlığı şüphe götürmez, ancak asıl önemli olan böyle bir politikaya yönelmenin Türkiye’yi Rusya’dan daha fazla uzaklaştıracağını düşünenlerin sayısının ne kadar olduğudur. Zira Ankara’nın Moskova’ya yakınlaşmasının nedeni, tam da Batı’nın Türkiye ile eski bağımlılık ilişkisini sürdürme konusundaki ısrarıydı. ABD ve Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi kendi yörüngelerinde tutma konusunda başvurdukları yöntemler (15 Temmuz darbe girişimi bunlardan sadece biriydi) Ankara’nın bu ülkelere karşı isyanının temel sebebiydi.
Rusya’nın, Türkiye’nin egemenliğini ve güvenliğini zedeleyecek her türlü girişimden uzak durması Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlıklı yürümesi açısından çok önem arz ediyor. Bu, Suriye konusunda da böyledir, iki ülke ilişkilerini ilgilendiren diğer alanlarda da.
[Türkiye, 13 Ocak 2018].