AK Parti'nin 2002'de iktidara geldikten sonra ekonomide karşılaştığı en büyük meydan okuma, finansal ve makro ekonomik istikrarı sağlamaktı. Yakalanan finansal ve makro ekonomik istikrar sayesinde Türkiye, 2002-2007 arasında, ekonomide tarihin en parlak dönemlerinden birini yaşamakla birlikte uygulanan neoliberal tabanlı politikaların süresi 2007 sonunda dolmuştu. Bu aşamadan sonra Türkiye'nin, kalkınmanın daha üst basamaklarına çıkması için sanayiye öncelik veren politikaları uygulaması gerekiyordu. Ancak küresel kriz ve içeride yaşanan siyasi gelişmelerin kaybettirmiş olduğu enerjiden dolayı Türkiye, 2008'den sonra ekonomi politikalarını bir grandstrateji ekseninde yürütmek yerine, konjonktüre göre şekillendirmek durumunda kaldı.
Kasım 2015 seçimi sonrasında AK Parti'nin önünde ekonomiye yönelik yeni meydan okumalar var. Türkiye'nin yeni dönemde sanayide sağlaması gereken atılım için, üretimde ithal ara mallarına olan bağımlılığın azaltılması ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli ürün yelpazesini genişletmesi gerekiyor. Hem ithal ara mallarına bağımlılığı azaltmak hem de teknoloji yoğun malları üretebilmek için teşvikler AR-GE ve inovasyona yönlendirilmelidir. Bu alana verilecek teşviklerle ilgili konulan rakamsal hedeflere riayet edilmesi ve bakanlıkların koordinasyonlu bir şekilde çalışması önem arz ediyor.
Sanayimiz ile ilgili en kritik konulardan biri de yerli araba ve uçak projeleridir. Yerli otomobil ve uçak bir anda gerçekleşecek, gerçekleşse bile kısa sürede yüksek kalite tutturulabilecek bir hedef değildir. Bu hedef; gözlemleyerek, deneyerek, yanlış yaparak ve sonunda kaliteyi yakalayarak devam edilecek bir süreçtir. Bu yüzden süreç boyunca kararlılık, sabır ve gelişim anahtar kelimelerimiz olmalıdır.
Türkiye, yeni dönemde bir taraftan sanayi merkezli politikalar ile refahını arttırmalı, bir taraftan da refahın daha adil dağılımını sağlamalıdır. Bunun için öncelikli olarak işsizliği aşağıya çekecek yatırımların önü açılmalıdır. Bununla birlikte dar gelirli vatandaşlara, gençlere ve kadınlara sunulan sosyo-ekonomik imkanların genişletilmesi ve refah devleti mekanizmasının kurumsallaştırılması gerekmektedir.
[Sabah Perspektif, 7 Kasım 2015]