"Gün gelecek, dünyanın tüm sorunları Türk Devletleri Teşkilatı ile istişare yoluyla çözülecektir". Bu söz Türk Devletleri Parlamenter Asamblesinin (TÜRKPA) 13. Genel Kurul toplantısı dolayısıyla Bakü'de bulunan Türk Devletler Teşkilatı (TDT) meclis başkanları kabulünde sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından söylendi. Sayın Aliyev, Türk Devletlerinin mevcut potansiyelin dikkate alarak böyle bir ifade kullandı. O nedenle bu ifade hamasi duygularla söylenmiş bir söz değil, Türk Devletlerinin gerçek potansiyeline dikkat çeken bir tespittir.
Bu konunun incelemesine geçmeden önce kısaca TÜRKPA'ya değinelim. Türk Devletleri Teşkilatı'nın önemli bir organı olan TÜRKPA, 21 Kasım 2008 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nda; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan parlamento başkanlarının imzalamış olduğu antlaşma ile kurulmuştur. 29 Eylül 2009 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin başkenti Bakü`de, Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi'nin ilk genel kurul toplantısı gerçekleştirilmiştir. Toplantıda TÜRKPA'nın içtüzüğü, sekretarya yönetmeliği ve Bakü Beyannamesi kabul edilmiştir. Aynı zamanda TÜRKPA Sekretaryası'nın Bakü şehrinde yerleşik olmasına karar verilmiştir. TÜRKPA, bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü, devlet sınırlarının ihlal edilmezliği, birbirinin iç işlerine karışmama ve eşitlik ilkelerine saygıyı benimser; üye ülkelerin birbirleriyle ve üçüncü taraflarla işbirliğini, bu ilkelerin ışığında yürütmelerini esas alır. Ayrıca TÜRKPA, parlamento diplomasisinin geliştirilmesi suretiyle üye ülkeler arasındaki bağları her alanda güçlendirmeye katkı sunmayı amaçlar. Ülkelerin siyasi, hukuki ve ekonomik açıdan güçlendirilmesi; tabii kaynakların tam ve verimli kullanılmasının sağlanması suretiyle refahın yükseltilmesi; sosyal ve kültürel alanlarda ilişkilerin ilerletilmesi TÜRKPA'nın temel amaçları arasında yer almaktadır.
TÜRKPA'nın 13. Genel Kurulu 6 Haziran 2024 tarihinde Bakü'de yapıldı. "Türk dünyası için yeşil ufuklar: Yeşil gündemin gerçekleştirilmesinde parlamentoların rolü" temalı genel kurul toplantı Azerbaycan Milli Meclisi'nde gerçekleşti. Toplantıya TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Sahibe Gafarova, Kazakistan Meclisi Başkanı Yerlan Koşanov, Özbekistan Ali Meclisi Senato Başkanı Tanzila Narbayeva, Kırgızistan Meclis Başkanı Nurlanbek Şakiyev, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Macaristan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Marta Matrai, TÜRKPA Genel Sekreteri Mehmet Süreyya Er katıldı. Toplantıda Türk Devletlerinin iklim değişiklileriyle mücadelede çabaları yanında Türk Devletleri arasında işbirliği imkanları, uluslararası arenada ortak tutumun sergilenmesi ve ortak güvenlik konuları ele alındı.
Genel Kurul toplantısı sonrasında kurul üyelerini kabul eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türk Dünyası ile ilgili önemli mesajlar verdi. Aliyev, birçok konuşmasında vurguladığı üzere bu konuşmasında da Türk devletleriyle ilişkileri pekiştirme ve Türk dünyasının güçlenmesi konuları Azerbaycan'ın dış politika öncelikleri arasında yer aldığına vurgu yaptı. Gerçekten de Karabağ Zaferi sonrasında Azerbaycan'ın dış politikasında Türk Dünyası özel bir yer ayrılmış ve Türk Devletleriyle ilişkilerin geliştirilmesi Azerbaycan'ın öncelikli dış politika konusu haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak Azerbaycan'ın Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile sosyo-ekonomik ilişkileri gelişmiş ve bu durum dış ticaret hacmine de yansımıştır. Azerbaycan'ın hemen hemen tüm Türk devletleriyle dış ticaret hacmi 3 kattan daha fazla yükseliş göstermiştir. Bunun yanı sıra Azerbaycan ile diğer Türk Devletleri arasında başta enerji olmak üzere, ulaşım, finans, askeri ve güvenlik alanında önemli projeler hayata geçirilmiş ya da geçirilmek üzere süreç başlatılmıştır.
Yemin merasiminde "Bizim ailemiz Türk Dünyasıdır. Bizim başka ailemiz yok" vurgusu yapan Aliyev, Türk Dünyası sosyo-ekonomik ve politik potansiyelinin farkındadır. Bu hususu birçok konuşmasında "Türk dünyası büyük bir ailedir, büyük potansiyele sahiptir, büyük bir coğrafyaya yayılmıştır" sözleriyle dile getirmektedir. Aliyev, Türk Devletleri Meclis Başkanlarıyla yaptığı görüşmede de Türk devletlerinin ulaşım yolları, enerji kaynakları, insan sermayesi, artan nüfus ve olumlu demografik durumu ile büyük güç potansiyele sahip olduğunu, bu potansiyeli küresel ölçekte büyük bir güce dönüştürmenin Türk devletlerinin görevi olduğunu ve bunun başarılabileceğine dair inancını tekrar vurguladı.
Azerbaycan kamuoyu ve siyasi çevreleri Türk Dünyası 2040 vizyon belgesinden ilham alarak 2040 yılında Türk Devletleri Teşkilatı'nın Türk Birliğine dönüşeceğine ilişkin beklenti içindedir. Bu husus Cumhurbaşkanı Aliyev'in görüşmedeki konuşmasına da yansımıştır. Aliyev konuşmasında bu hususu şöyle ifade etmiştir:
"Türk dünyasının güçlenmesi ve birleşmesi, Türk dünyasını ve Türk Devletleri Teşkilatını küresel ölçekte büyük güç merkezi haline getirecektir. Mevcut güç merkezleri krizde. Her birinin kendi kriz çerçevesi vardır. Bizde ise tam tersine potansiyelimiz her geçen gün büyüyor. Bu birlik doğaldır, bu birliğin temelinde ortak kökler vardır. Dolayısıyla bu birlik diğer tüm birliklerden daha güçlüdür. Yani bizim birliğimiz etnik ve kültürel kökenlere dayanmaktadır ve elbette bu birliği pratik adımlarla güçlendirmemiz gerekiyor."
Bu amaca ulaşmak için toplumun her kesiminin aynı hedef doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Aliyev, "Gün gelecek, dünyanın tüm sorunları Türk Devletleri Teşkilatı ile istişare yoluyla çözülecektir. Biz iş birliği ve dostluktan yanayız. Birliğimiz kimseye karşı değildir. Tehdit kaynağı değiliz ve olmayacağız. Kendi hakkımızı savunuyoruz ve birbirimize destek oluyoruz." ifadelerini kullanmıştır.
Burada bir hususu belirtmekte fayda vardır: Türk Devlet Birliği'ne giden yolda liderler, gerekli sürecin belirlenmesinde güçlü inisiyatif almakta, ihtiyaç duyulan kurumları oluşturmakta ve bu çerçevede kritik adımları somut olarak atmaktadırlar. Üst düzey bürokratlar ve toplumun aydın kesimi de bu konunun farkındadır. Ancak toplumun önemli bir kesimi henüz Türk Birliği felsefesini algılamış değildir. O nedenle toplumun aydın, akademisyen ve bürokratlarına düşen görev ise şudur: Türk Devletleri Teşkilatı tarafından oluşturulan kurumların çalışmalarına rehberlik etmeleri, bu kurumların faaliyetlerinde yol göstermeleri, Teşkilatın kurumsallaşmasına ve etkinlik kazanmasına ilişkin akademik çalışmaları yapmaları, liderler tarafından atılan somut adımların toplumca benimsenmesine yönelik çalışmada bulunmaları gerekmektedirler.
[Sabah, 15 Haziran 2024]