SETA > Yorum |
Yerel Seçimler ve Medya Manipülasyonu

Yerel Seçimler ve Medya Manipülasyonu

Takipçi kitlesinin genişliği ile övünen yayın organları saldırgan propagandalarının halk üzerinde beklenen etkiyi göstermeyişini iyi analiz etmeli ve daha ilkeli bir yayın politikası izlemelidirler.

Son aylarda Türkiye’nin gündemine medya eksenli siyaset tartışmaları oturdu. Gezi olayları ile başlayan süreçte medyanın siyasete müdahil olma ve onu şekillendirme çabası görünür hale gelmiştir ve biçim değiştirerek yerel seçim öncesinde de sürmüştür. Bu yazıda seçim öncesi, seçim günü ve seçim sonrası Gülen ve Doğan Grubu gazetelerinin tutumu üç başlık altında çözümlenerek incelenecektir.

SEÇİM ÖNCESİNDE TUTUM

Yerel seçim öncesinde çeşitli medya organlarının siyasi yaklaşımları seçim günü yaklaştıkça belirginleşti. Gazete manşetlerinde seçimde başarı göstermesi beklenen/istenen liderlerin fotoğrafları, açıklamaları, seçim propagandalarına yer verildi. Medyanın tarafsızlık ilkesinin yıprandığı yazılı basında haber değil adeta propaganda yapıldı.

17 Aralık operasyonu ile başlayan ve medyanın siyasi bir aktör olarak dâhil olduğu süreçte medya ile iktidarın ilişkisinde gelinen noktayı yansıtan örneklerden biri; Şubat ayında gerçekleşen Başbakan Tayyip Erdoğan ile İspanya Başbakanı Mariano görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısıdır. Zaman gazetesi muhabirinin Erdoğan’a yönelttiği ve kendisine yönelik iddiaları içeren sorulara verdiği sert yanıt ve temelsiz iddialar karşısında muhabire ve patronlarına yaptığı uyarılar geniş yankı uyandırmıştı.

Seçime birkaç gün kala Zaman gazetesi sürmanşette CHP İstanbul Büyükşehir Adayı Mustafa Sarıgül’ün “İnançlı bir ailenin çocuğuyum, başörtülüler rahat olsun” açıklaması ile seçmene verdiği açık mesaj dikkat çekici örneklerden biri olarak değerlendirilebilir. Seçmenin dini hassasiyetlerinin CHP’li aday tarafından gözetileceği vurgusu ile uzun yıllar başörtüsüne düşmanca bir politika izleyen, son birkaç seçimdir ise seçim propagandalarında “size zarar vermeyeceğiz” imajı vermeye çalışan parti için muhafazakâr oylarda şans arandığı açıkça görülmektedir. AK Parti ile yaşadığı kutuplaşmanın ardından CHP’nin sözcüsü rolüne bürünen Gülen medyası, CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı adayı Mustafa Sarıgül’e verdiği desteği açık bir biçimde tüm yayın organları ile yansıtmış, zaman zaman açık sayılabilecek çağrılar ile dikkat çekmiştir.

Doğan grubuna ait Hürriyet gazetesinin de seçim gününe kadar manşetlerinde AK Parti’ye ve Başbakan Erdoğan’a yönelik yolsuzluk iddiaları ile siyasi manipülasyon projesinin önemli bir ayağını oluşturduğu söylenebilir. Kemal Kılıçdaroğlu’na, Mustafa Sarıgül’e kısacası CHP’ye desteğini ilk sayfada yer alan açıklamalar, zafer pozları, destekleyici fotoğraflardan okumak zor değildir.

Seçim yaklaşırken basının dili, rengi, görseli tam anlamıyla tarafgirliğini belli eden bir tutum içerisindeydi. Örneğin 23 Mart Pazar günü Yenikapı’da gerçekleşen AK Parti mitingi ana akım gazetelerin bir kısmında rekor katılım ve büyük coşku vurgusuyla yer alırken Türkiye’nin “tirajı en yüksek” gazetesi Zaman mitingi görmezden geldi. Ancak gazetenin 14. sayfasında Başbakan’ın sosyal medya çıkışı haber olarak yer buldu. Bugün gazetesi ise mitingi “Bedava metro izdihamı” haberi ile geçerek aynı tutumun devamını getirdi. Cumhuriyet gazetesi Yenikapı’daki miting alanının dolgu olduğuna işaret ederek, İETT’nin mitinge hizmet ettiği, mitinge gitmeyen “yurttaşların” ise mağdur olduğuna yaptığı vurguyla Ak Parti ve seçmenine tepkisini dile getirdi.

Doğan medya grubundan Hürriyet, mitingi bayrak üzerinde namaz kılan kadın, sarıklı-cüppeli erkekler ve çarşaflı kadın fotoğrafları ile özetlemeyi tercih ederek Ak Parti seçmenine bakışını ortaya koymuş oldu. Radikal gazetesi de benzer fotoğraflarla mitingi ele aldı. Adı geçen gazeteler ve daha birçoğu mitingden yalnızca Başbakan Erdoğan’ın sosyal medya açıklamalarının üzerinde durmayı uygun buldu.

Aynı gazetelerin köşe yazılarında da mitingdeki yoğun katılım yok sayıldı. Medya organlarının AK Parti seçmenini görmezden gelmesi, iki milyon insanı oraya toplayan faktörler üzerine kafa yormamayı seçmesi aslında seçim sonuçlarını da haber verir nitelikteydi.

CİHAN MANİPÜLASYONU

Oldukça yüksek katılımlı bir seçim günü geride bırakıldığında an be an açılan sandıklar bu kez farklı bir tartışmaya sürükledi medyayı. Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansı’nın ilk saatlerde birbirinden farklı sonuçlar açıklamaya başlaması tartışma yarattı. AA manipülasyon oluşturmakla suçlanırken “kapatılan” Twitter, bir haber ajansı yahut seçim sonuçlarına en doğru şekilde ulaşmaya muktedir bir kaynak gibi yansıtıldı. STV’de yapılan seçim yayınlarında, Cihan Haber Ajansı verileri ile yanıltıcı bir algı oluşturdu.

Gidişatı beğenmeyen yayın organları, hile, şaibe söylentileri ekmeye başladı. Çekişmenin en yoğun yaşandığı Ankara’da önce CHP adayı Mansur Yavaş’ın “seçimi kazandık” açıklamaları sonra da Ak Parti adayı Melih Gökçek’in “İnsanları sokağa dökecekler. Şu anda yapılan böyle bir olay var. Cihan Haber Ajansı bu işin ana mihrak noktası. Cihan tamamen manipülasyon yaparak, tamamen gerçek dışı veriler vererek ortalığı karıştırmak istiyor” sözleri geceye damgasını vurdu.

Seçim gecesi yaşanan yoğun takipte Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansı tartışmasında gelinen noktada, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in açıklamaları da farklı medya gruplarınca birbirinden farklı yaklaşımlarla ele alınmış ve vurgulanmış. Hüseyin Çelik’in Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansı’nın farklı sonuçlar geçmesine yönelik tepkilere karşılık, “Özellikle Cihan Haber Ajansı temennisini yansıtıyor, şimdi CHP’liler sonuç kendi lehlerine çıkmadığı için Anadolu Ajansı’nı hedef almaya başladılar. Anadolu Ajansı deseydi ki ‘CHP öndedir’, diyeceklerdi ki ‘Bu Anadolu Ajansı’ndan iyi ajans yeryüzünde yok, bırakın Türkiye’de.’ Sükûnetle biz bu seçim sonucunu hep birlikte takip edeceğiz” sözleri tartışmanın AK Parti cephesinde nasıl algılandığını gösteriyor. Öte yandan Gürsel Tekin’in “Devlet adına görev yapan bir ajansın genel müdürünün AKP Genel Merkezi’nde ne işi olabilir? Seçimlere şaibe düşmüştür, seçimlere gölge düşmüştür” açıklaması da muhalif yayın organlarında yoğun ses getirmiştir.

31 MART’A UYANMAK

31 Mart sabahına geldiğimizde oy sayımlarının büyük bölümü gazetelerin baskıya girmesinden hemen önce tamamlanmış, manşetler hazırlanmıştı. AK Parti’nin Türkiye genelinde gösterdiği yüzde 45,5’lik başarı Sabah gazetesinde “Seçmenden kirli ittifaka şamar Erdoğan’a güvenoyu,” Star’da “Millet darbeyi sandığa gömdü”, Akşam gazetesinde “AK Parti rakiplerini ezdi geçti,” Türkiye’de “CHP ‘tape’taklak”, gibi manşetlerle duyururken Gülen hareketinin temsilcisi Zaman gazetesi “Büyükşehirlerde nefes nefese”, Taraf gazetesi ise “Durmak yok gerilime devam” manşetleri ile seçimi haber yaparak tutumlarını bir kez daha gözler önüne sermektedirler. Karşı, Cumhuriyet ve Birgün gazeteleri ise seçim sonuçları yerine şaibe iddialarını manşetlerine taşıdı. Hürriyet, Habertürk, Milliyet gibi gazeteler AK Parti’nin seçimlerde yakaladığı başarıyı görmemezlik etmediler.

Tüm bu gazetelere baktığımızda en dikkat çekici olan, Kemalist medya dâhil karalama ile ele alınmış dahi olsa AK Parti’nin belirgin seçim sonuçlarını yayınlarken Gülen grubuna yakınlığı ile bilinen Zaman ve Bugün gazetelerinin adeta seçim olmamış, olduysa da AK Parti başarı göstermemiş gibi bir tavır takınması oldu. Örneğin seçim öncesi açık bir iktidar karşıtı propaganda içerisinde olan Hürriyet gazetesi dahi “Sandık kararı” ve ‘Kaset siyaseti kaybetti’ diyerek yerel seçim sonuçlarını paylaşırken Gülen Medyası aynı öz eleştiriyi yapmaktan çok uzakta, “seçimin kıyasıya geçtiği yer olmadı.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Türkiye’de medyanın önemli bir kısmı iktidara cephe almış durumda, medyanın tarafsızlığı, güvenilirliği ortadan kalkmış, seçim yaklaşırken propaganda araçlarına dönüşmüştü gazeteler. Alternatif sunmaksızın protesto eksenli iktidar karşıtlığı Gezi olayları ile Türkiye’de ciddi bir boyut kazandı. 17 Aralık sonrasında ise medya savaşına dönüşen iktidar karşıtlığı yerel seçimin yegâne propaganda malzemesi oldu. Tüm bu çabalar seçim sonuçlarında beklenen karşılığı bulamadı.
Seçim gündeminin ajans gündemine dönüşmesi, Türkiye medyasının son dönemlerde siyasetin içerisinde bir aktör olarak kamuoyunda uyandırdığı güç algısı ve bu durumun yerel seçimin öncesinde ve sonrasında yaptığı -yahut yapamadığı- etkileri göstermesi bakımından gazetelerin son on gündeki yayınları yeterli olacaktır. Yerel seçim sonuçlarının kesinleşmesiyle birlikte medyadaki saldırgan üslubun yerini sükûnete mi yeni savaşlara mı bırakacağını önümüzdeki günler gösterecek. Takipçi kitlesinin genişliği ile övünen yayın organları saldırgan propagandalarının halk üzerinde beklenen etkiyi göstermeyişini seçim sonuçları üzerinden okuyabilmeli ve daha ilkeli bir yayın politikasının gerekliliğini görmelidirler.

[Star Açık Görüş, 06 Nisan 2014]