Türkiye'nin kalbi bir kez daha Yenikapı'da attı. Dün Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın katılımı ile Yenikapı buluşması gerçekleşti.
Yüzbinler bir kez daha güçlü ve büyük Türkiye'ye, milli iradenin önündeki engellerin kaldırılmasına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne evet dedi.
Yenikapı sadece bir miting alanının adı değil ve Yenikapı'da yapılan buluşmalar da bildik siyasi parti mitingleri değil.
Yenikapı yeni bir siyasete karşılık geliyor.
Onun için her Yenikapı mitingi, ister referandum olsun ister genel veya yerel seçim, güçlü ve büyük Türkiye sözleşmesinin tazelenmesi oluyor.
Yenikapı Erdoğan siyasetini diğerlerinden ayıran özelliklerden bir tanesi.
Yüzbinleri meydanlara toplayacak organizasyonları yapabilen bir teşkilata karşılık geliyor Yenikapı.
Ve AK Parti'nin milletle direkt ve aracısız kurduğu kesintisiz irtibata. AK Parti'nin arkasındaki milli irade seçim sandıklarının yanında Yenikapı'da tecelli ediyor her toplantıda. Millet oy pusulasındaki mührünü, dualarındaki niyazını bir kez de Yenikapı'da birinci elden gösteriyor. Aracısız, vasıtasız, sandıksız, pusulasız 'ben buradayım, evet' diyor.
Erdoğan hareketi Yenikapı ve Yenikapı'nın temsil ettikleri sayesinde yol alıyor ve Türkiye'ye yol aldırıyor.
Peki nedir Yenikapı'nın temsil ettirdikleri?
Arkasında büyük sermaye, holding medyası, bürokrasi, uluslararası destek olmayan bir siyasi hareket başka bir şeyle değil milletin desteğiyle var oluyor.
Bırakın destek olmayı bu çevrelerin koyduğu engelleri milletin desteğini alarak aşıyor Erdoğan siyaseti.
Siyasetin alanın daraltıldığı, gerek içeriden gerek dışarıdan siyaset dışı mahfillerin müdahalelerinin arttığı, Türkiye'nin bir cendereye hapsedilmek istendiği her anda Yenikapı'da vücut bulan millet imdada yetişiyor.
Gezi vandallığını hatırlayalım...
Birkaç ağacın arkasına saklanan eşkıyalarını...
Ağaç ve doğa için kaygılanmak şöyle dursun, insana, onun yaşadığı şehre düşman olan azgın yağmacıların yakıp yıktığı, talan ettiği günleri.
Mağazalara, marketlere, bankamatiklere, otobüs duraklarına yapılan saldırıları. Polise atmak için yerden sökülen kaldırım taşlarını, yakılan belediye otobüslerini, paramparça edilen canlı yayın araçlarını.
Türk polisinin Gezici eşkıyaları durdurmak için canını dişine takarak verdiği asil mücadele tabii ki yabana atılmaz. Ancak Gezi Şiddeti'ni durduran esas müdahale Yenikapı'da toplanan insanlardan gelmiştir.
Şehir yağmalayanların, küfrün en galizini mizah diye meşrulaştıranların sesini Yenikapı'da toplananların hoş sedası bastırmadı mı?
Ülkenin sahipsiz olmadığını, ancak yakıp yıkabileceklerini ama taş üstüne taş koyamayacaklarını, siyaset dışı yollarla Türkiye'ye istikamet çizemeyeceklerini Yenikapı'da toplananlar haykırmadı mı?
Ve tabii 15 Temmuz sonrasındaki Yenikapı mitingi...
Sadece Yenikapı meydanının değil Türkiye'nin her şehrindeki meydanların dolduğu aynı anda tüm Türkiye'nin katıldığı o büyük buluşma;
15 Temmuz'daki şanlı direnişinin, sonrasında devam eden nöbetlerin altına milletin bir kez daha imzasını atması.
Siyaset ayrımı yapmadan milletin biz buradayız, 15 Temmuz'u nasıl püskürttüysek diğer heveslerinizin hepsini kursağınızda bırakmaya, kurduğunuz tuzakları başınıza geçirmeye her zaman hazırız diye bir kez daha haykırması.
Millet Yenikapı'da bir kez daha toplandı. Bir kez daha günlerden Yenikapı oldu. Bir kez daha herkes sustu ve millet konuştu. Bu kez referanduma evet demek için.
16 Nisan vadeli sözünü bir hafta önceden Yenikapı'da tekrarlamak için!
[Takvim, 9 Nisan 2017].