Kuruluşundan bu yana Türkiye siyasetinde önemli dönüşümler gerçekleştirmiş olan AK Parti, referandumların bu bağlamdaki öneminin ve dönüştürücü etkisinin bilincinde olan bir siyasi harekettir. 2007'de gerçekleştirilen ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören halkoylaması ile 2010 Anayasa değişikliği referandumu siyasi tıkanıklıkların aşılması yönünde kilit işlevler görmüştür. 16 Nisan'da gerçekleşecek olan ve Türkiye'nin hükümet sistemi sorununu büyük ölçüde rasyonel bir zemine kavuşturacak olan referanduma da AK Parti tarafından benzer bir hassasiyetle yaklaşılmaktadır.
Hükümet sisteminin dönüşümü ve "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ne geçiş süreci, AK Parti'nin 15 yıllık siyaset tecrübesi ve milli iradeye atfettiği önemin de bir yansımasıdır. Diğer yandan 16 Nisan referandumu, Ağustos 2014'te cumhurbaşkanınındoğrudan halkoyuyla seçilmesiyle başlayan sistem dönüşümünün de önemli bir halkası olarak değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda geçmişteki seçim ve referandumlardanedinilen birikimle sürece yönelik strateji ve söylem oluşturulurken, MHP faktörü de dikkate alınarak kampanya sürecine bazı yeni unsurlar entegre edilmiştir.
Referanduma gidilen süreçte AK Parti'nin söylem ve eylemleri dikkate alındığında referandum stratejisinin üç ana husus etrafında şekillendiği görülmektedir.
Bunlardan ilki, Başbakan Binali Yıldırım'ın da açıklama ve konuşmalarında fark edildiği üzere, anayasa değişiklik teklifinde yer alan maddelerin seçmene net bir şekilde anlatılmasıdır. Tercih edilen bu söylem anayasa değişikliğinin ne gibi yenilikleri getirdiğihususu üzerine yoğunlaşarak Cumhurbaşkanlığı sistemini tüm detaylarıyla kamuoyu ile paylaşmaktadır. Böylelikle AK Parti'nin temel hedeflerinden biri, muhalefetin Cumhurbaşkanlığı sisteminin içeriğine yönelik manipülatif açıklamalarının önüne geçmektir. Muhalefetin söyleminin bilhassa tek adam rejimi çarpıtması üzerinde yoğunlaşarak mevcut vesayetçi parlamenter modelde ısrarcı olması, AK Parti'nin değişiklikleri ve yeni sistemin rasyonel getirilerini daha somut bir şekilde kamuoyuna anlatmasını gerekli kılmıştır.
İkinci husus ise süreç boyunca pozitif ve kucaklayıcı bir dilin kullanılmasıdır. Yıldırım'ın "Yaftalayarak değil gönülleri fethederek yol alacağız" söylemi ve bu yöndeki genel yaklaşımı AK Parti'nin referandum stratejisini de büyük ölçüde belirginleştirmektedir. Bu tercih, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son haftalarda MHP ve AK Parti haricindeki siyasi partilerin tabanlarına da hitap etmesinin devamı mahiyetindedir. Böylelikle AK Parti ve MHP tabanı dışındaki kitlelere de hitap etme düşüncesi öne çıkarken, daha önceden farklı yorumlara sebebiyet vermiş olan açıklamalardan da kaçınılmakta, bunun yerine sistem değişikliği net bir şekilde anlatılmaktadır. Bu sebeple kampanya sürecinde Cumhurbaşkanlığı sisteminin somut getirileri üzerinde durulurken, mevcut sistemin oluşturduğu siyasi krizler anekdotlarla örneklendirilerek kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır. Dolayısıyla sistem değişimine yönelik ihtiyacın aciliyeti vurgulanırken, ortak değerler üzerinden geliştirilen ılımlı bir söylem öne çıkarılmaktadır.
Bu minvalde "15 Temmuz FETÖ darbe girişimi" ve "Yenikapı ruhu" mutabakat zemini olarak ön plana çıkarılmaktadır. Referandumun bir parti meselesi olarak değil Türkiye'nin geleceğine yön verecek bir düzenleme olarak değerlendirilmesi gerektiği Başbakan Binali Yıldırım ve partililerin açıklamalarından da anlaşılmaktadır.
Son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsı ve Erdoğan siyasetinin AK Parti'nin referandum stratejisindeki belirleyici rolü kampanya sürecinde önemli rol oynamaktadır. Seçmen ile son derece kuvvetli bir bağı bulunan Erdoğan'ın da bazı şehirlerde mitingler gerçekleştirmesi, AK Parti'nin sürdürdüğü kampanya ve söyleme yön verici bir gücesahiptir. Kitlelerin birincil olarak Erdoğan siyaseti ve söylemine odaklanması, AK Parti siyasetinin de süreç boyunca bu çizgiyi referans alarak söylem geliştirmesini beraberinde getirmektedir.
[Sabah Perspektif, 11 Mart 2017].