SETA > Yorum |
Terörist Yetiştirme Çiftlikleri

Terörist Yetiştirme Çiftlikleri

Batı ülkelerindeki yabancı düşmanı ve İslam karşıtı partiler ve onların medyadaki, bürokrasideki ve toplumun değişik kesimlerindeki uzantıları sonuçlarını bilerek ve isteyerek ırkçı ve faşist propagandalarını yapıyorlar.

Radikalizm ile terörizm arasında çok ince bir çizgi var.

Herhangi bir sebeple radikalleşen ya da radikalleştirilen bir kitle içerisinden terör hücreleri çıkarmak istihbarat servisleri için çocuk oyuncağıdır.

Onlara ihtiyaç duydukları silahlar ve hedefler vermek ve kenara çekilip beklemek yeterlidir.

https://www.youtube.com/watch?time_continue=70&v=YBGjbeYn3zI

Kin, nefret ve öfkesi bir şekilde birikmiş bu toplulukların terörist eylemlerde bulunması için başka bir şeye de ihtiyaçları yoktur.

Bazen radikalleşen kitlelerin terörist eylemlerde bulunmaları için istihbarat örgütlerinin manipülasyonu bile gerekmez. Onları terörist eylemlere sevk edecek radikal ideolojilere sahip gruplar da söz konusu olabilir.

Bazen ise bu tür gruplar ya da istihbarat örgütleri, kitlelerin sadece teröre yönlendirilmesinde değil bizzat radikalleşme süreçlerinde de rol oynarlar.

Yeni Zelanda’da Müslümanları hedef alan faşist terörist ve onun Avrupa’da her gün camilere veya Müslüman derneklerine saldırılarda bulunan ideolojik kardeşleri hangi ortamlarda yetişiyor?

Batılı siyasetçilerin ve medyanın bu teröristleri yetiştiren ortamların oluşumundaki sorumlulukları nedir?

Oylarını artırmak için pompaladıkları İslam düşmanlığı, mülteci ve yabancı karşıtlığının Avrupa ülkelerinde ve ABD’de ırkçı düşüncelerin yaygınlaşmasında ve göçmenlere yönelik öfkenin büyümesindeki rolünden haberleri var mı?

Kuşkusuz var!

Bu ülkelerdeki yabancı düşmanı ve İslam karşıtı partiler ve onların medyadaki, bürokrasideki ve toplumun değişik kesimlerindeki uzantıları sonuçlarını bilerek ve isteyerek ırkçı ve faşist propagandalarını yapıyorlar.

Bu şekilde Müslümanlar, mülteciler ve göçmenler konusunda yaydıkları yanlış bilgilerle korku ve paniğe sürükledikleri toplumun geniş kesimlerinin desteğini alarak iktidara gelmek istiyorlar.

Peki, sadece kendilerini iktidara taşıyacak bir araç olarak gördükleri için mi bu korku havasını oluşturuyorlar?

Bir kısmı sadece iktidar yolunda bir araç olarak yabancı/Müslüman karşıtı propagandaya başvuruyor ve bu söylemin toplumda yol açtığı yaraları umursamıyor. Bir kısmı ise gerçekten söylemlerindeki aşırı fikirlere inandıkları için böyle bir yol izliyor. Zira bunlarda zamanla söylem ile düşünce arasında bir fasit daire oluşuyor. Bazı endişe ve korkularıyla başlattıkları Müslüman/göçmen karşıtı söylemler halkta karşılık bulup oya dönüştükçe bu söylemlerinin dozajını artırıyorlar ve zamanla bu söylemler düşüncelerini de şekillendiriyor.

Batı’daki aşırı sağcı ve ırkçı partilerin Müslüman/göçmen karşıtı politika ve söylemleriyle ülkelerindeki çoğulcu yapıya vurdukları darbenin yol açacağı felaketlerdeki sorumluluğu açık. Daha büyük sorun olan şey ise bu ülkelerdeki merkezi temsil eden politikacıların, ülkelerini felakete sürükleyen bu trendi engelleme konusunda başarısız olmalarıdır.

Ülkelerinin legal olarak faaliyet gösteren Müslüman/göçmen/mülteci düşmanı partiler ve onların medya ve bürokrasideki uzantıları tarafından terörist yetiştirme çiftliklerine dönüştürülmesini seyrediyorlar.

Örneğin Hollanda’da Geert Wilders adlı politikacının İslam ve Müslümanlara karşı yürüttüğü nefret kampanyasına engel olmuyorlar. Yahudilere karşı çok daha azını yapsa hemen hapse atılacağı kuşkusuz olan bu kişinin Müslümanları ve Kur’ân-ı kerimi hedef alan hakaretlerine izin veriliyor. Bu nefret söylemini halka yaymasına ve Hollanda toplumunda Müslümanlara karşı olumsuz algı oluşturmasına engel olunmuyor.

Wilders’in Hollanda’da yaptığının benzerini başka aşırı sağcı ve ırkçı siyasetçiler diğer Avrupa ülkelerinde yapıyorlar.

Müslüman/göçmen karşıtı propaganda yasaklanmadığı için, bu propagandayı yapanlar toplumlarını Müslümanlara ve diğer göçmen ve mültecilere karşı nefretle doldurmaya devam ediyorlar. Yani terör eylemleri yapmaya aday, nefret dolu radikal kitleler yetiştiriyorlar.

Yeni Zelanda katliamı artık bu konudaki yanlış politikalardan dönülmesi için bir milat olmalı. Batılı sağduyulu politikacıların, nefret söylemleriyle halkı radikalize eden siyasetçilerin ve medya mensuplarının, ülkelerini terörist yetiştirme çiftliklerine dönüştürmelerine engel olma zamanı geldi.

Yoksa bu söylemlerin inşa ettiği nefret dolu kitleler, sadece Batılı ülkelerde azınlık olan Müslümanları ve diğer yabancıları değil, bir adım sonra bütün toplumu hedef alacaktır.

[Türkiye, 23 Mart 2019].