Demografik faktörler, bir ülkenin ekonomik dinamiklerini şekillendiren unsurların başında geliyor. Özellikle geleceğe dair projeksiyonlar yaparken, ülke nüfusunun yapısının ne yöne evirileceği önem taşıyor. Bu anlamda bugün çok sayıda ülke, hızla yaşlanıyor olmanın derdiyle boğuşuyor.
Zira yaşlanan nüfusun yerini dolduracak genç nüfus öyle hızlı gelmiyor ve ülkeler, çalışma çağındaki nüfusun zayıflamasıyla karşı karşıya kalıyor. Bu ise, ekonomik gelişim açısından kötü bir haber. Nitekim bir yandan istihdam güç kaybederken, diğer yandan da elini ayağını işgücünden çekmiş yaşlı nüfus “bağımlı” hale geliyor.
İşte söz konusu bağımlılığı ve dolayısıyla ülkelerin nüfus/işgücü yapısını anlamak için, “yaşlı bağımlılık oranı” denen bir ölçüt kullanılıyor. Ülkeler mevcut durum ve projeksiyonlar dâhilinde bu oranı hesaplayarak, hallerini anlamaya çalışıyor. Böylece, gerek ekonomik gerekse sosyal planlamalara daha sağlıklı yön verilebiliyor.
YAŞLI BAŞLI JAPONYA
Bu hafta, Yaşlılara Saygı Haftası… Bu nedenle TÜİK, yaşlı nüfusa özel bir bülten yayınladı. Ocak’ta yayınlanan nüfus istatistiklerinde de görebileceğimiz bazı ilgili detayları, ben de yeri gelmişken gündeme getirmek istedim.
Veriler, 65 ve üzeri olarak tarif edilen yaşlı nüfusun, ülkemiz nüfusunun %8’ini oluşturduğunu gösteriyor. Peki, %8 nasıl bir oran?
Japonya’nın %25,8, Almanya’nın %21,1, İtalya’nın %21, Fransa’nın %18,3, ABD’nin %14,5 gibi oranlarıyla kıyaslandığında, elbette ki bizim %8’imiz oldukça iyi bir oran. Dünya listesinin uzunca bir başını çeken gelişmiş ülkelerin durumu, pek iç açıcı değil.
RUSYA’DA ÇOCUKLAR
Peki ya gelişmekte olan ülkeler? Bakın; uzun yıllar uyguladığı tek çocuk politikasına bağlı olarak Çin’in, nüfus artışı yavaşlarken yaşlı sayısı da tırmanıyor. Çinli yaşlıların oranı %9,6’ya yükselmiş durumda. Rusya da, son dönemde demografik kayıp trendine girenlerden: Yaşlı oranı %13,3 ve toplam nüfusun kısa sürede düşüşe geçmesi bekleniyor. Zira çocuk nüfusta şimdiden gerileme belirtileri var. Avrupa’nın gelişmekte olan ülkelerinde ise, oranlar çift haneden geçilmiyor. Öte yandan, Brezilya, Endonezya ve Hindistan gibi ülkelerde, durum bizden daha iyi…
Şöyle genel bakıldığında ise, Türkiye yaşlılıkta, 228 ülke arasında 94. sırada. Avrupa’da ise, gençliğiyle fark atıyor. Dünya ortalaması da, %8,3. O halde, durumumuz fena sayılmaz. Halen nispeten genç nüfusa sahip ülkeler arasındayız.
Bununla birlikte, bugünkü durumdan ziyade, geleceğe bakmak önem taşıyor. Projeksiyonlar, önümüzdeki yıllarda Türkiye’de nüfusun artmaya devam edeceğine işaret etse de, buradaki kritik faktör hız olacak. Malum, nüfus artış hızımız, bir düşüş seyrinde… Dolayısıyla, nüfus artacak artmasına ancak yapısındaki ağırlıklar ne tarafa ve ne kadar kayacak?
YAŞLILAR ÇOCUKLARI GEÇECEK
Altını çizmekte fayda var: Küresel nüfus, eşi benzeri görülmemiş bir hızda yaşlanıyor. Bunda, gerek yükselen ölüm yaşının, gerekse düşen doğum oranlarının katkısı var. Projeksiyonlara baktığımızda da, dünya yaşlı nüfus ağırlığının giderek artacağını anlıyoruz. BM’nin bir raporuna göre; 2047 itibariyle dünya tarihinde ilk kez, yaşlı sayısı çocuk sayısını geçecek!
Belki birçok ülke kadar şiddetli olmayacak ancak, dünyayı saran bu görünümden biz de yavaş yavaş nasibimizi alacağız. Bu doğrultuda, farklı senaryolar olmakla birlikte, bugün %8 olan yaşlı nüfus oranımız 2023 yılında %10,2 olacak. 2050’de ise %20’yi aşacak. Tabii mevcut eğilimler devam ettiği takdirde…
Bu noktada, yaşlanmanın sosyal ve ekonomik sonuçlarını anlayabilmek için, diğer yaş gruplarındaki gelişimi anlamak da önem taşıyor. Yaşlı oranının artması, zaten diğer gruplarla ilgili bir gösterge niteliğinde ancak kıyaslamak sağlıklı bir fikre ulaştırıyor.
BAĞIMLILIK ARTIYOR
İşte yaşlı bağımlılık oranına da, bu amaçla başvuruluyor. Bunun, aslında bir de çocuk versiyonu var: Çocuk bağımlılık oranı. Bu iki gösterge, çalışma çağı olarak kabul edilen 15-64 yaş arası nüfusa bağımlı olan yaşlı (65+) ve çocuk (0-14) oranını gösteriyor. Bağımlılığın yüksek olması, pek istenen bir durum değil. Yine de, iki grubun farklı implikasyonları olduğu için, biz yaşlı bağımlılığına odaklanalım.
Rakamlar, Türkiye’de yaşlı bağımlılık oranının 2014 yılında %11,8 olduğunu gösteriyor. Bir diğer ifadeyle, çalışma çağındaki her 100 kişiye düşen yaşlı sayısı, yaklaşık 12… 2013 yılında oran, %11,3 imiş. Projeksiyonlar, 2023’e geldiğimizde, %15’e ulaşacağımıza işaret ediyor. 2050’de ise, %30’lara varacağız gibi… Almanya, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler %30’u şimdiden geçmiş durumda. Japonya ise, %40’ın üzerinde bir yaşlı bağımlılığı yaşıyor.
Tabii bu ölçüt demografik bağımlılığı yansıtırken, ekonomik anlamda ise farklı boyutlardan bakmak gerekebilir. Zira çalışma çağındaki nüfusun bir bölümü çalışmıyor. Yaşlı nüfus içinde ise, çalışarak gelir elde edenler var. Dolayısıyla, yaşlıların gençlere bağımlılığına ekonomik bir anlam katmaya çalışırken, bunu farklı boyutlarıyla ele almak gerekiyor. İşin içinde, çok ciddi bir sosyal güvenlik faktörü de var. Hatta yaşlılarımızın gençlere verdiği maddi destekler dahi, işin bir parçası...
BUGÜNLERİN YARINLARI VAR
Bugüne ve yarına bir bütün olarak baktığımızda ise, bir süreliğine dünyanın ve özellikle Avrupa’nın genç nüfusa sahip dinamik ülkeleri arasında olacağımız anlaşılıyor. Ancak özellikle bundan 30 yıl kadar sonra, yaşlanmanın etkilerini hissetmeye başlayacağız. Tabii nüfus artışında bir ivme yaşarsak, o başka…
O halde, nüfus hızımızın çok önemli bir rol oynayacağı, malum bir gerçek. Bunun yanı sıra, birçok ülkeye kıyasla sahip olduğumuz genç nüfus avantajını, bu süre içinde en iyi şekilde değerlendirmemiz şart. Bu noktada, yaratılacak iş imkânları ile eğitim ve istihdam politikaları kritik öneme haiz olacak. Ve bağımlılığın şiddetini azaltıcı unsurlardan olan tasarruf konusuna da ehemmiyet vermemiz gerek. Hem şahsi, hem de milli menfaatlerimiz için…
Ve haftaya, sevimli bir istatistikle nokta koyalım: Ülkemizde 100 yaş ve üzeri 5.283 yaşlımız varmış. Ömürleri bol olsun…
[Yeni Şafak, 20 Mart 2015]