Son birkaç yıldır gündemde olan infaz düzenlemesi AK Parti ve MHP tarafından 31 Mart’ta Meclise sunulan “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”yle1, 2 yeniden tartışılmaya başlanmıştır. İnfazın konusu oluşturan cezalandırma ceza hukukunun kamu düzenini koruma işlevini yerine getirmesinin bir aracıdır. Esasen devletin bu aracı kullanırken birden fazla hedefi vardır. Cezayla suçluya ceza yasalarını ihlal etmesinin karşılığında bir bedel ödetilir. Suçun yasal bir müeyyidesinin olduğunu bilmek toplumda hukuka duyulan güveni geliştirir. Cezalandırmayla caydırıcılık ve toplumun korunması da hedeflenir. Bununla birlikte bugün yaygın şekilde kabul edildiği üzere cezalandırmanın en önemli işlevi failin ıslahı ve topluma yeniden kazandırılmasıdır.3
Türkiye’de geçtiğimiz yıllarda cezalandırmanın bu amaçlarının yerine getirilmesini temin maksadıyla köklü reformlar yapılmıştır. 2004’te kabul edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile ceza hukuku alanındaki temel mevzuat doktrin ve uygulamadaki gelişmeler çerçevesinde yenilenmiştir. Hemen belirtelim ki yeni Türk Ceza Kanunu’yla hem suçların cezaları ciddi oranda artırılmış hem de infaz süreleri yükseltilmiştir. Kamuoyundaki suçlara yeterince ceza verilmediği algısının bu bakımdan isabetli olmadığını söyleyebiliriz. Bunun yerine suçları doğuran sebeplere yönelmek hem kamu güvenliği hem de ceza infaz sisteminin işleyişi bakımından daha faydalı olacaktır.
Bazı ağır suçlar bakımından eski ceza ve ceza infaz kanunu ile 2005’te yürürlüğe giren yeni TCK ve Ceza İnfaz Kanunu arasındaki farklılığı şu şekilde...