SETA > Strateji Araştırmaları |

Referandum Bitti, Esas Mesele Başlıyor!

Türkiye, İran ve Irak'tan gelen açıklamalara ve oluşan konsensüse karşın Barzani tansiyonu düşürme stratejisi izliyor.

Barzani kararından dönmedi ve referandumu gerçekleştirdi. Evet oylarının % 90'ın üzerinde çıkması sürpriz olmaz. Bu olası sonuçlar da İsrail bayrakları eşliğinde kutlanıyor.

Bu durumda Kürdistan kurulmuş oldu mu? Bundan sonra ne olacak?

Kestirmeden söyleyelim, Kürdistan kurulmadı. Referandumun gerçekleşmiş olması kamuoyunda bu yönde bir hava estirmiş olsa da kurulmadı. Kamuoyu önünde konuşanların çoğunun ise kafası karışık. Kimisi bağımsız Kürdistan'ın artık kurulduğunu düşünüyor, kimileri ise kurulması için geri dönülemeyecek bir noktaya gelindiğini. Bu yargıların dayandığı temel zemin referandumun gerçekleşmiş olması. Halbuki mesele o kadar basit değil.

Bağımsız bir devletin ortaya çıkması için gerekli siyasal ve prosedürel şartları görmezden gelemeyiz. Prosedürel açıdan yerine gelmesi gereken üç şart var. Birincisi referandum, ikincisi egemen devletin rızası ve üçüncüsü tanınma. İlk şart yerine gelmiş gibi gözükse de aslında diğer şartların yerine gelmemesi ilkini de akim kılıyor. Irak merkezi hükümeti ve Birleşmiş Milletler ‘in referanduma yaklaşımları referandumu da gayrı meşru kılıyor.

Siyasal düzeyde belirleyici olan şey uluslararası güç dengeleridir. İsrail dışında referanduma destek veren ve tanıyan ülke yok gibi. Olası bağımsızlık senaryosunda Kuzey Irak'a İsrail ve ABD'nin yerleşeceği artık çok açık.

İsrail'i varoluşsal düzeyde düşman sayan İran'ın bu durumu kabullenmesi veya olumsuz sonuçlarını telafi etmesi oldukça zor.

ABD'nin jeopolitik düzeydeki hesapları, Türkiye'yi Kürt aktörlerle yedeklemeye yönelik olduğu görülüyor. Kısa vadede ise PKK'nın alan kazanması ve ABD ile işbirliği halinde büyümesi Türkiye için öncelikli bir sorun.

Bu tehditlerin düzeyine bakıldığında Barzani ile kurulacak ilişkinin düzeyi tali bir mesele olarak kalıyor. Türkiye ve İran'ın en yetkili ağızlarından dile getirilen tepkiler meseleyi bu şekilde algıladıklarının önemli bir göstergesi. Kısacası kaygıları farklı da olsa bu ülkeleri bir araya getiren sebepler olgunlaşmış durumda. Ellerindeki kozlar da sonuç alabilecek kapasiteye sahip.

Birçok kez dile getirildiği üzere ekonomik yaptırımlardan başlamak üzere bir dizi ortak tedbir alabilir. Nitekim bunların ipuçları da veriliyor. Sonuç almak için öncelikli şart ise Türkiye, Irak ve İran'ın birlikte hareket etmesidir.

Türkiye, İran ve Irak'tan gelen açıklamalara ve oluşan konsensüse karşın Barzani tansiyonu düşürme stratejisi izliyor. Meseleyi siyasal düzeyden teknik düzeye indirgeyerek referandumu tahkim etmeye çalışıyor. Türkiye'yi "olan oldu, ticaretimize ve işbirliğimize devam edelim" mesajları gönderiyor. Irak hükümetine de müzakere teklif ediyor.

Hâlbuki mesele müzakere değil. Bu noktaya getiren de Barzani'nin kendisi. Muhatap olduğu aktörleri fiili durumu kabullenmek ile kendisinin karşısında bir pozisyon alma arasında bir tercih yapmaya itti. Türkiye'nin PKK ve Suriye'den kaynaklanan riskler; İran'ın da İsrail ve ABD tarafından çevrelenecek olması bu iki ülkeyi Barzani'nin karşısında buluşturmuş oldu.

Rusya'nın da bir şekilde Türkiye-İran-Irak konsensüsüne dâhil olduğu bir denklemde Barzani İsrail ve ABD'yi arkasına alsa da uzun süre dayanamaz. Putin'in yarın Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyaret ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İran ziyareti hem Irak hem de Suriye için kritik önemi haiz.

[Fikriyat, 28 Eylül 2017].


İlgili Yazılar
Trump ın Suriye Opsiyonları
Yorum
Trump’ın Suriye Opsiyonları

Aralık 2024

Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024