Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in istifa ettiğine dair çalışılmış ve hedef odaklı bir manipülasyon devreye sokuldu. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, söylentiyi yalanladı. Devletin ilgili birimleri bu konuda açıklama yaptı.
Tüm açıklamalara rağmen, "çoklu amaçlar" için devreye sokulan, yalan üzerine kurulmuş senaryolar yaygınlaştırıldı. Borsayı ve finans piyasalarını etkileyecek bir düzeye getirildi.
En nihayetinde, Bakan Şimşek, "anlaşılan yapılan resmi açıklamalar yetmemiş, bir de buradan yazayım! İstifa etmedim. Dolaşıma koyulan senaryolar doğru değildir" açıklamasını bizzat kendisi yaptı.
Bu dezenformasyonun planlanması, senaryolaştırılması, yayılması, yalanda ısrar edilmesi, piyasayı etkileyecek bir boyuta taşınması sıradan bir mesele değil.
Çoklu amaçlar için özel çalışılmış bu tür manipülasyonların belirli hedefleri var. Bu amaç ve hedeflerin ne olduğunun iyi anlaşılması için biraz geriye gitmek gerekiyor.
İktidar muhalefet ilişikleri açısından, muhalefetin öğrenilmiş bir siyaset tarzı var. Muhalefetten kasıt, sadece muhalefet partileri değil. Muhalefeti destekleyen yapılar bunun içinde.
Bu siyaset tarzı zamanla kendisini güncelleniyor. AK Parti'nin çok güçlü olduğu dönemlerde muhalefetin bu senaryo siyaseti hep kendisine zarar verdi. Gelinen süreçte muhalefete yararı olur mu kestirmek zor. Ancak genel siyasetin seyrini etkileyen bir araç haline geldiği görülüyor.
Bu siyaset tarzını dönemsel olarak ve kabaca dört başlıkta somutlaştırmak mümkün.
İlk olarak; muhalefet, AK Parti'nin seçimleri kazanmaya devam etmesine uzun süre bahane siyaseti ile cevap üretti. Siyasetinin merkezine, "devleti, medyayı, ele geçirdi, seçimleri kazandı", "baskı politikası ile seçimleri kazandı", "sistemi ve seçim kanunlarını değiştirdi, seçimleri kazandı", "göbeğini kaşıyan, bidon kafalı millet cahil olduğu için gitti AK Parti'ye oy verdi" gibi söylemleri yerleştirdi. Bir süre bu bahane siyaseti ile idare etti.
İkinci olarak, iktidara karşı alternatif politikalar üreterek mücadele etmek yerine işin kolayına kaçtı. AK Parti, kalkınma, eser, hizmet siyasetinde başarılı politikalar üretip seçmen desteğini devam ettirince bu sefer perdeleme siyasetine başvurdu.
Büyük projeler, alt yapı ve üst yapı yatırımları ile savunma sanayi ve güvenlik politikaları gibi konularda iktidarın politikaları tartışılır kılınarak değersizleştirilmeye, önemsizleştirilmeye çalışıldı.
Üçüncü olarak, AK Parti'nin kriz çözme siyasetini etkisizleştirecek hamlelere başvurdu. Yapılan reformlar, demokratik alanda ortaya çıkan iyileşmeler, siyasetin normalleşmesi ve kurumsal dönüşümlere uzun süre direnç siyaseti geliştirildi. Devreye sokulan kriz siyasetleri ve müdahalelere karşı muhalefet partileri, çoğu kez çözüme değil krizin derinleşmesinden yana söylem üretti.
Sonuncu ise oylama tuzağı. Mayıs seçimlerinde kaybeden muhalefet, Mart seçimlerinden güçlenerek çıktı. Mart seçimlerin sonucuna etki eden en önemli başlık ekonomi.
AK Parti, bir taraftan ekonomi ilgili sorunları çözmeye çalışırken, diğer taraftan da kendi yenilenme siyasetine odaklanmış durumda.
Daha önceki krizlerden çıktığı gibi, "Erdoğan buradan da güçlenerek çıkarsa" endişesini taşıyan çevreler var. Bu endişeyi taşıyanlar, son dönemde iktidar gündemini meşgul edecek, odağını kaydıracak senaryo siyasetine ağırlık verdiler.
Senaryonun bir tarafında Cumhur İttifakı'nın ve AK Parti'nin iç dinamiğini etkilemeye dönük hamleler var. Diğer tarafında ise ekonomideki alınan kararları etkisizleştirecek, ileriye doğru beklentileri karamsar hale getirecek tartışmalar...
İktidar-muhalefet ilişkilerinde bu tür mücadele alanları hep olacaktır. İktidarlar bu tür meydan okumalara siyaset üreterek cevap verebilir.
İstifa dedikodusunda olduğu gibi, ülkenin geleceğine de zarar veren bu tür hamlelerin neye hizmet ettiği iyi anlaşılırsa, etkisiz hale getirilmesi de kolay olur. İktidar, kendisini meşgul eden gündem tuzaklarını ve amaçlarını önceden öngörmelidir. Yenilerinin yolda olduğunu da bilmelidir.
[Sabah, 26 Ağustos 2024]