7 Ekim tarihinde Hamas "Aksa Tufanı Operasyonu"nu başlatmış ardından İsrail savaş ilan etmişti.
O günden bu yana devam eden çatışmaların şiddeti de, hayatını kaybedenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.
Çoğu kişi, sıcak bölgelerde ne olduğuna ilişkin bilgilere sosyal medya üzerinden ulaşıyor. Ancak bu bilgilerin ne kadarı gerçeği yansıtıyor? Bu sorunun yanıtı net değil. Zira çoğu paylaşım ya da açıklama, dezenformasyon ürünü.
Yayılan "yalan haberler" ilk günden beri milyonlara ulaşıyor. Teyit edilmeyen haberlerin yayılması ise her seferinde çok hızlı oluyor.
İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı Teyit Hattı veya uluslararası ajansların “Fact Chect” platformaları haberinlerin doğru olmadığını ispatlasa da bu dezenformasyon ürünü haberlere ilgi yine de katlanarak artıyor. İşte o haberlerden bazıları…
“Beyaz Saray, Biden'ı yalanladı”
ABD Başkanı Joe Biden’ın Yahudi liderlere yaptığı konuşma sırasındaki şu sözleri dikkat çekti.
"Amerikalıların neler olduğunu görmesi önemli. İsrail’deki teröristlerin çocukların kafasını kestiği resimleri göreceğimi ve bunları doğrulayacağımı hiç düşünmemiştim.”
Bu sözler İsrail medyasında bir habere dayandırılmıştı. Ayrıca The Washington Post’da da yayınlanan bir haber olduğu belirtilmişti. Ancak konuşmanın ardından o haber kaldırıldı. Ardından CNN’e konuşan Beyaz Saray yetkilileri, Biden’in konuşmasında bahsettiği bebeklere dair bir teyitleme yapamadıklarını açıkladı.
"Hamas'tan kaçan İsrailliler"in videosu bayram kutlaması çıktı
Sosyal medyada dolaşıma sokulan başka bir görüntünün ise Hamas güçlerinden kaçan İsraillileri gösterdiği iddiası öne sürüldü.
AA Teyit Hattı iddiada yer alan videodan alınan ekran fotoğraflarını, tersine görsel arama metodu ile aradı. Videonun Hamas'tan kaçan İsraillileri göstermediği, bir TikTok kullanıcısı tarafından 3 Ekim tarihinde Sukot Bayramı'nı kutlayanları göstermek amacıyla paylaşıldığı tespit edildi.
İsrailli bebeğin Hamas tarafından kaçırıldığı da yalan çıktı
İnternette İsrail-Filistin çatışmasının hemen ardından ortaya çıkan görüntülerden birinde de Hamas üyesi olduğu iddia edilen bir kişinin kaçırdığı İsrailli kız bebek ile konuştuğu öne sürüldü.
AA Teyit Hattı, iddiaya konu olan videoyu araştırdı. Görüntünün, üzerinde "@izzeddin_masama" isimli bir TikTok hesabının adı yer alıyordu. Bu hesap araştırıldığında, kullanıcısının hesabını sildiği belirlendi.
Öte yandan videonun "archive.today" isimli internet sayfasında arşivlendiği tespit edildi. Buna göre de videonun, İsrail-Filistin çatışmasından bir ay önce, 8 Eylül'de paylaşıldığı anlaşıldı.
Hint gazeteci "hamile kadın" iddiasını savunamadı
Hint Gazeteci Aditya Raj Kaul, X üzerinden yaptığı paylaşımında, "İsrail'in güneyinde hamile bir kadın Hamas teröristleri tarafından bulundu. Teröristler kadının vücudunu parçalara ayırdı. Karnını kesti ve fetüsü göbek kordonunu keserek çıkardı. Doğmamış çocuğu annesinin karnından çıkararak ölmesine izin verdiler. Hamas'ın insanlara yaptığı insanlık dışı vahşet bu" ifadelerini kullanmıştı. Kaul'un bu paylaşımı 3,6 milyondan fazla görüntülenme aldı.
Ancak kullanıcılar bu ifadelerin, AFP haber ajansının 2022'de Lübnan'daki Sabra ve Şatilla katliamına ilişkin yaptığı bir haberden olduğunu tespit etti.
Kullanıcılar bunun üzerine Kaul'dan iddialarına ilişkin kanıt istedi ancak Hint gazeteci bunu yapmaktan kaçındı.
[Şu ana kadar İsrail'in saldırılarında Gazze'de 500'ü çocuk, 276'sı kadın olmak üzere bin 537 kişi hayatını kaybetti.]
Gördüğümüz her habere neden hızla inanıyoruz?
Özellikle savaşın ilk anlarında hızla dolaşıma giren yalan haberler çok fazla insana ulaşarak, algıyı bambaşka bir yöne çekebiliyor. Peki, neden bu haberlere inanmak çok daha kolay oluyor? Bu sorunun ve daha fazlasının yanıtını Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Yenal Göksun verdi.
“İlk günler algı için kritik”
Göksun, ilk olarak, sosyal medyanın hızlı ve manipülatif doğasının, kullanıcıların hızlı bilgi akışı içinde bağımsız bilgi parçalarını değerlendirerek tutarsız görüşler oluşturmasına yol açtığını söylüyor.
Bu nedenle, çatışmaların başlangıcının, kamuoyunun hangi tarafı destekleyeceğini belirlemek açısından oldukça kritik olduğu bilgisini paylaşıyor. Uluslararası kamuoyunda meşruiyet kazanmak açısından savaş tarafları için ideolojilerin ve değerlerin kullanıldığına işaret ediyor:
“Rusya-Ukrayna savaşında da gördük. İnsanlar ilk on günden sonra sosyal medyada yeni gündemlere ve yeni akımlara yelken açacaktır.
Sosyal medyada gündemin ve kamuoyunun hızlı ve tutarsız seyri, çatışan tarafların kendi argümanlarını yaymak için de hızlı davranması gerekliliğini doğuruyor. Yani çatışmanın ilk günleri, kamuoyunun hangi tarafı destekleyeceğine karar vermesi açısından kritik.
Kimin haklı, kimin haksız olduğu, hızlı bilgi akışı içerisinde kullanıcılar tarafından tanımlanmak zorunda. Çünkü anlatılar büyük oranda kullanıcıların ideolojilerini, tutumlarını ve değerlerini kullanarak, onları savaşın bir tarafı haline getirmeyi amaçlamakta. Böylece sahada savaş sürerken, savaşa bir uluslararası kamuoyu meşruiyeti tesis etmeye çalışmakta.”
[Gazze’den düzenlenen saldırılarda ise şu ana kadar bin 300 İsrailli hayatını kaybetti.]
Savaş hakkında önümüzde akan bilgileri zihnimiz artık otomatik şekilde okumaya başlar. Birbirine benzeyen görüntüler, sesler, metinler ve başlıklar artık sahadaki karışık resmin ne olduğuna dair zihnimizde bir iz bırakır. (Dr. Yenal Göksun)
“Bebek ölümleri herkesin değerlerine ve hassasiyetlerine ters”
Peki, dezenformasyon ürünü haberlere inanmak neden daha kolay? Dr. Göksun, bu tarz haberlerin doğrudan kullanıcıların duygularına, zaaflarına ve ideolojilerine seslenerek, onları aldatmayı hedeflediğini söylüyor ve “bebek ölümleri” gibi haberlerin herkesin duygu ve hassasiyetlerine ters olduğunu ekliyor:
İsrail, Hamas’ın bebekleri öldürdüğüne dair yalan haberleri yaydığında bunun Batı kamuoyunda korkunç bir tepki doğurması kaçınılmazdır. Çünkü herkesin değerlerine ve hassasiyetlerine ters bir durum. Duygusal tepkiler öne geçtiği için, rasyonel akıl yürütme süreci ilk aşamada geri plana itilmekte. Bu nedenle dezenformatif haberler daha çarpıcı, şok edici ve dehşet etkisi yaratan etkilere sahiptir.
Günümüzde taraflar için sosyal medya savaşların yaşandığı bir cephe. Algı çalışmalarının yürütüldüğü sosyal mecralar yapılan manipülasyonlarla kamuoyunu yanına çekebiliyor.
Göksun, olağanüstü durumlarda bilgi akışının oldukça hızlı olduğunu belirterek, özellikle çatışmanın ilk günleri, kamuoyunun ilgisinin yoğun biçimde o meseleye odaklandığını ve böyle bir bilgi akışının içerisinde kullanıcıların her bilgiyi, her içeriği teyit etme imkanına sahip olamadığına dikkati çekiyor:
“Her gördüğünüz içeriği teyit etmeye çalışmak uğraş vericidir. Bu nedenle kullanıcılar, bazen şüpheyle yaklaşsalar da yayılan videoları ve diğer içerikleri tüketmeye devam ederler. Bu artık gündelik rutinin bir parçasıdır. En tehlikeli kısmı ise, savaş hakkında önümüzde akan bilgileri zihnimiz artık otomatik şekilde okumaya başlar. Birbirine benzeyen görüntüler, sesler, metinler ve başlıklar artık sahadaki karışık resmin ne olduğuna dair zihnimizde bir iz bırakır. İşte zihnimizde istemsizce oluşan bu resim, gerçek dünyanın bir yansıması değildir. Ancak zihnimizi sürekli otomatik şekilde besleyen bilgi akışının -ki bir bölümü sahte içeriklerden oluşur- gerçekliği çarpıtılmış bir şekilde anlamamıza neden olur."
İsrail, Batı medyası üzerindeki kontrolünü sürdürse de sosyal medyada eskisi kadar etkili olmayabilir. Bu nedenle sosyal medya savaşını kaybetmiş olabilir.
“İsrail sosyal medya savaşını kaybetmiş olabilir”
Sosyal medya platformu X ve Elon Musk, İsrail-Filistin çatışması sırasında Batılı devletlerin eleştirisine maruz kaldı. AB komiseri, Musk'ı sahte içerikleri engellememekle suçladı.
Ancak görünen o ki, sosyal medyada farklı anlatılar eş zamanlı olarak yer alıyor. X’teki gönderilerin altına artık kullanıcılar “topluluk notları” bırakarak, sahte içeriklerin bağlamına ilişkin detaylı bilgiler veriyor ve diğer kullanıcıları uyarıyor. Öyle ki, bu noktada Göksun, İsrail’in medyadaki gücünün sosyal medyayla aynı oranda olmadığına işaret ediyor:
“AA teyit hattı ve İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, sürekli olarak sahte içerikler hakkında kamuoyunu bilgilendiriyor. Sonuç olarak, uluslararası alanda Filistin'i destekleyenler, İsrail'in propagandasına karşı güçlü bir ağ oluşturdu ve sosyal medya aracılığıyla karşı argümanlar geliştiriyor. İsrail, Batı medyası üzerindeki kontrolünü sürdürse de sosyal medyada eskisi kadar etkili olmayabilir. Bu nedenle sosyal medya savaşını kaybetmiş olabilir.”
[TRT Haber, Benginur İkbal Akgül, 13 Ekim 2023]