Dağlık Karabağ çatışmasına ilişkin diplomatik hareketlilik sırası Washington'da. Moskova'nın ağırlığını koyarak Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlarını ağırlaması iki geçici ateşkesten başka bir şey üretmedi. Bugün ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun iki tarafın dışişleri bakanları ile görüşmesinin de kalıcı sonuçlar getirmesi beklenmiyor. Şurası net, çatışmada Azerbaycan ordusu işgal altındaki yeni köyleri kurtarırken Ermenistan Başbakanı Paşinyan, her yolu deniyor. "Medeniyetler savaşı" argümanlarıyla sahne alıyor. Bir yandan Rusya'dan ümidini kestiğini söyleyerek ABD kartını deniyor. Seçim döneminde ABD'deki Ermeni diasporasının etkisinden medet umuyor. Diğer yandan diplomasiyle sonuç alınamayacağını ve Dağlık Karabağ'ın "Yeni Suriye" olacağını ileri sürüyor.
***
Paşinyan'ın "Yeni Suriye" tehdidinin öncelikle Rusya, İran ve Avrupa'nın endişelerini yükseltmek için yaptığı açık. Dağlık Karabağ çatışmasını topyekûn Ermenistan-Azerbaycan savaşına çeviremediği için bu sefer "yıllarca sürecek bir savaş" tehdidinde bulunuyor. Moskova, Kafkaslar'daki nüfuzunu sarsacak ve ABD'yi ya da NATO'yu bölgeye davet edecek şekilde çatışmanın uzamasını istemez. Tahran ise çatışmanın uzamasından ve yayılmasından en çok kaygılı olan başkent. Yabancı savaşçılar üzerinden ABD ve İsrail'in İran içine operasyon yapmasından korkuyor. Suriye dahil birçok krizde etki gösteremeyen Avrupa sadece Fransa'nın göstermelik açıklama ve çabaları ile yetinmekten öteye gidemez. Çatışmanın cephedeki seyrine bakıldığında Paşinyan'ın böylesi bir savaşı yürütmesi mümkün değil. Bence, küresel ve bölgesel güçler Suriye misali bir çatışmaya sürüklenmeyecek kadar tecrübeli. Paşinyan'ın asıl derdi ivedilikle uluslararası güçlerin Dağlık Karabağ'da askeri güç konumlandırması ve böylece yeni reyonları kaybetmenin önüne geçmek. Bu süreçte Karabağ'a bağımsızlık statüsü verecek bir diplomatik ortam oluşmasını umuyor.***
Kafkaslardaki Rus nüfuzu düşünüldüğünde Moskova'nın Erivan'a bütün seçenekleri tüketmesi fırsatını tanıdığı anlaşılıyor. 5 reyondan bile çekilmeyi kabul etmemesinin somut sonuçları ile yüzleştiriyor. Zira sahada Ermenistan başarısız. Moskova, Erivan'a ağır silahlar verse de durum değişmiyor. Bakü'nün temmuzdaki Tovuz saldırısından sonra çok iyi hazırlandığı görülüyor. Kaldı ki Türk ve İsrail SİHA'larının Ermeni ordusuna verdiği kayıplar aslında Rus savunma sanayisinin itibarını da zedeliyor. Bu yüzden NATO'dan sonra ABD'den de umduğunu bulamayan Paşinyan tekrar Moskova'ya dönecektir. Ancak Paşinyan'ın "Yeni Suriye" hatırlatması sadece Ermeni çaresizliğini yansıtmıyor. Rusya'nın maliyetli yeni bir askeri angajmana girmemesi gerektiğini de anlatıyor. Moskova, Erivan'ın işgal ettiği toprakların hiçbirinden çekilmeme ısrarını destekleyecek bir yerde değil. Bakü ile de kaybedilmemesi gereken ortak çıkarları var. Kafkaslar'da artık yepyeni bir durum var. Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği destek bölgedeki güç dengesini değiştirme potansiyeli taşıyor. Moskova'nın Bakü ile Erivan'ı birlikte yönetme politikası eski anlamını yitirdi. Bakü'nün stratejik güç hesaplamalarında yeni değerlendirmeler oluştu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in manevra alanı genişledi. 1992 ya da 2016'daki ortamın aksine Bakü'nün eli daha güçlü.***
Bu yüzden Moskova, Erivan ve Bakü'nün kabul etmesi durumunda Türkiye'nin devrede olabileceğini açıklıyor. Tahran ise, Türkiye, Rusya ve İran'ın Astana formatına benzer bir üçlü mekanizma oluşturmasını öneriyor. Seçimlerin ve sonrasının belirsizliğinin baskısı altındaki Washington'un yeni denkleme nasıl müdahil olacağı şimdilik belirsiz. Rus nüfuz alanındaki bir çatışmanın ABD etkisiyle durması büyük bir sürpriz olur. Moskova'nın Washington yerine Ankara ile masaya oturmayı tercih etmesi ve bunun için Erivan'ı baskılaması beklenir.[Sabah, 23 Ekim 2020].