Avrupa’da ana akım siyasetin normal seyrinden çıkması, radikal sağ ve radikal sol siyasetin popülizme yönelmesinin sonucudur. Radikal sağ siyaset, yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı üzerinden kendi tabanını genişletirken; radikal sol siyasal aktörler küreselleşme karşıtlığı, uluslararası ve ulus üstü örgütlere yönelik eleştirel tutumuyla önemli oranda siyasal alanına destek buldu. Sonrasında bu iki siyaset tarzının birbirini besleyerek giderek yükselmesiyle birlikte, Batı dünyasında radikal siyasal söylemler ana akım hâline geldi.
Batılı ülkelerde radikal sağ ya da sol siyasetin deneyip başarılı olduğu yöntemler kopyalanarak diğer ülkelerde giderek yaygınlık kazandı. Böylece, radikal sağ siyaset, “çığ etkisi” ile büyüyerek her gün daha da genişliyor. Radikal söylem ve uygulamalar gittikçe normalleşiyor.
Uzun süredir, Türkiye’de bazı siyasi aktörler de Avrupalı radikal siyasetçilerin yolundan gidiyor.
CHP’nin, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yönelik halk oylamasındaki kampanya diline bakıldığında, Avrupa’da radikal sağ siyasetin yöntemlerini izlediği kolayca fark edilebilir.
CHP Genel Başkanı ve yöneticilerinin geriye doğru konuşmalarına bakıldığında Suriyeli mülteciler üzerinden giderek artan bir göçmen karşıtlığına savruldukları rahatlıkla görülür. Kılıçdaroğlu son günlerde, referandumdan “evet” oyu çıkması durumunda, AK Parti’nin 3 milyon Suriyeliye vatandaşlık vereceğini iddia ediyor. Bu söylem üzerinden, özellikle kararsız seçmenlerin “hayır” oyu vermesine yönelik, gerçekliği yansıtmayan, ama sahada karşılığı olabilecek gerekçe üretiyor.
Örneğin CHP lideri, Fırat Kalkanı operasyonunda PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı savaşan askerlerimizin motivasyonunu etkileyecek şekilde şu cümleyi kurabildi. “Bizim gençlerimiz Suriye için Suriye’de şehit oluyor. Onların gençleri Türkiye’de. Nasıl oluyor bu?”
CHP’li yetkililere şu hususun altı kalınca çizilerek bir hatırlatma yapılabilir. Sadece Fırat Kalkanı operasyonunda Türk askerleriyle birlikte PKK ve DEAŞ terör örgütüne yönelik operasyonlarda 500’ün üzerinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensubu şehit düştü. Şehit düşen ÖSO mensuplarının bir çoğunun, büyük ihtimal aileleri Türkiye’de yaşıyordu. Biraz daha geniş açıdan bakarsak Suriye iç savaşında ölenlerin sayısı 600 bini çoktan geçti. Dolayısıyla, “Suriyelilerin kendi vatanları için savaşmıyorlar” miti gerçekliği yansıtmıyor.
Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümü münasebetiyle, bugünlerde Türkiye’nin her yerinde Çanakkale şehitleri üzerine konuşmalar yapılıyor. Çanakkale şehitliğinde, bu toprakların bize vatan olması için, bugünkü Suriye sınırları içinden gelip şehit düşen yüzlerce gencin mezarı olduğunu biliyoruz. Başka hiç bir insani duygumuz olmasa bile, sırf söz konusu şehitlerin aziz hatırası için, Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilerin bu şekilde günlük siyasetin konusu yapılmaması gerekir.
Benzer şekilde, CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz’ın “Suriyeli erkeklerin Türk kızları ile gönül eğlendirdiği söylemi” de siyasal çıkarlara hizmet edecek şekilde üretilmiş anlatılara dayanıyor. Sosyal medyada Suriyeli mültecilere yönelik buna benzer, mevcut iktidar karşıtlığı üzerinden çerçevelendirilmiş onlarca yalanın dolaşımda olduğu, bir Google taraması ile görülebilir.
Türkiye’de batılı radikal siyasal partilerin ürettiği söylem, bir yere kadar etkili olabilir. Türkiye’de siyasetin kodları “sahicilik” üzerinden şekillenir. Dolayısıyla siyasette söylenen her “yalan”, ya da gerçek dışı beyan, olumsuz bir şekilde söyleyeni kısa süre içinde mahkûm eder.
[Türkiye, 23 Mart 2017].