8 Haziran'da haber ajanslarına Avrupa Futbol Şampiyonası esnasında terör saldırıları düzenleme hazırlığı içinde olan Gregoire Moutaux adlı bir Fransız vatandaşının Ukrayna'nın başkenti Kiev'de yakalandığı haberi düştü. Haberin sadece başlığını okuyan birçok insan söz konusu kişinin DAİŞ militanı olabileceğini düşünmüştür. Buna rağmen gerçek çok daha farklıydı. Ukrayna istihbaratının yaptığı açıklamaya göre söz konusu şahıs Avrupa çapında örgütlenmiş aşırı sağcı bir örgüte üyeydi ve küreselleşmeye, İslam'ın yayılmasına ve Fransa'nın göç politikasına tepkisini göstermek için bir cami, bir sinagog ve bir vergi dairesine terör saldırısı düzenlemeyi planlıyordu. Toplamda 15 saldırı planlayan ve aşırı milliyetçi saiklerle hareket ettiğini belirtilen şahsın aracında 125 kilo TNT, roket atarlar ve Kalaşnikof türü tüfekler ele geçirildi.
Bu olayı daha da vahim hale getiren husus ise Avrupa genelinde aşırı sağ terör tehlikesinin büyük oranda göz ardı edilmesidir. Bugün Avrupa'da terör ya da radikalleşme denildiği zaman akla sadece Müslümanlar gelmektedir. Birçok devletin yürüttüğü ılımlaştırma (deradicalization) projeleri sadece radikalleşmiş Müslümanları hedef almaktadır. Diğer taraftan Avrupa genelinde artan İslamofobiya ve mülteci karşıtlığı sonucunda aşırı sağ siyasi hareketler gitgide güçlenmektedirler. Bunların bir kısmı ise gün geçtikçe daha fazla radikalleşerek şiddete yönelmektedirler.
Sonuçta geçmişte daha çok yalnız kurt olarak hareket eden ve saldırılarını tek başına gerçekleştiren aşırı sağ teröristler ön plandayken bugün Avrupa ciddi şekilde örgütlenmiş aşırı bir sağ terörizmiyle karşı karşıyadır. Bütün bunlara rağmen Avrupa ülkeleri halen bu meselenin ciddiyetinin farkına varmamış gözükmektedirler. Son olayda da görüldüğü üzere DAİŞ ya da El-Kaide bağlantılı olması durumunda bütün Avrupa'yı alarma geçirecek olan böyle ciddi bir haber, söz konusu olan aşırı sağ teröristler olunca haber bültenleri arasında kaybolup gitmiştir.
Buradan da anlaşılacağı üzere 11 Eylül sonrası Müslümanları terörizm ve şiddetle özdeşleştiren paradigma bugün Avrupa'da kabul görmüş durumdadır. Müslümanlar bir güvenlik meselesi haline getirilmiştir. Bunun sonucunda hem basın hem de güvenlik kuvvetleri terör ya da radikalleşme söz konusu olduğunda Müslümanlara odaklanarak diğer tehditleri göz ardı etmektedirler.
Böyle bir yaklaşımın sonucunda aşırı sağ tehdidi gün geçtikçe büyümektedir. Anders Breivik basının, kamuoyunun ve güvenlik kuvvetlerinin Müslümanlar üzerine odaklanarak aşırı sağ tehdidini dikkate almadığı böyle bir atmosfer sonucunda saldırılarını planlamış ve 77 insanı katletmiştir. Bugün bu tarz saldırıların olma ihtimali geçmişe göre daha da yükselmiş durumdadır. Özellikle Avrupa'da son dönemde ortaya çıkan İslam düşmanlığı, mülteci karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı artık örgütlenmiş bir şiddet üretmek üzere harekete geçmiştir. Ukrayna'da yakalanan ve Avrupa çapında örgütlendiği anlaşılan aşırı sağ terör örgütünün satın aldığı silahlar ve saldırı planları işin ciddiyetini inkâr edilemez bir şekilde ortaya koymaktadır.
Aşırı sağ terör tehdidi bugün artık somut ve ciddi bir tehdit haline gelmiştir. Avrupa devletleri kendi sosyal barışları ve istikrarları açısından bu tehdidi artık ciddiye alarak gerekli tedbirleri bir an önce almalıdırlar. Aksi takdirde gerçekleşmesi kaçınılmaz gözüken aşırı sağ terör saldırılarında hayatını kaybedecek olan masumların hayatlarından bizzat sorumlu olacaklardır. Aşırı sağ terör dalgası Avrupa'yı vurmak üzeredir ve çok geç olmadan Avrupa bu tehditle yüzleşmelidir.
[Zaman, 10 Haziran 2016].