Dünya kamuoyu, Ukrayna krizinde şubat ayında savaş çıkar mı totosu ile meşgulken Türkiye, BAE'den sonra İsrail ve Ermenistan ile normalleşme çabasına hız veriyor. Malum, Ankara son bir yıldır ABD, AB, Yunanistan, Ermenistan, İsrail, BAE, Mısır ve Suudi Arabistan ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açma politikası yürütüyor. Bu taraflardan ABD, AB ve Yunanistan ile gerilim düşürülse de henüz pozitif adımlar atılması aşamasına gelinmedi. Ancak Ortadoğu ve Kafkaslar'daki aktörlerle normalleşme süreci daha hareketli görünüyor. En hızlı süreç BAE ile yürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şubat'ın 14'ünde BAE ziyareti var. Yine Ermenistan ile karşılıklı özel temsilciler atandığı gibi Ermeni dışişleri bakanının mart ayında Antalya Forum'a gelmesi bekleniyor. Üç gün önce de Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un şubatın ilk yarısında Türkiye'ye gelmesiyle iki ülke arasında yeni bir dönemin başlayabileceğini söyledi. Bu açıklamanın ABD'nin EastMed projesine desteği çekmesinden sonra gelmesi de hayli ilginçti. Sanki Washington bu kararı ile Tel Aviv'in Ankara ile yeni bir sayfa açmas-ı nı kolaylaştırıcı pozisyon aldı. Böylece Tel Aviv, Atina'yı üzmeden Ankara ile enerjide işbirliği yapmayı müzakere edebilecek. Yakın zamanda Suudi Arabistan ile de yeni adımların atılması sürpriz olmayacak. Mısır ile normalleşme sürecinin ise en sona kalmasının Kahire açısından dezavantaj oluşturabileceği ortada.
Ankara Neden Israrcı?
Türkiye'nin BAE'den sonra İsrail ile normalleşme çabasını "ekonomik ya da siyasi zafiyet" ile okuyanlar var. Hatta bazı çevreler AK Parti'nin "nihayet ideolojik dış politikayı terk ettiğini" iddia ederek bu kadar beklemesini eleştiriyorlar. Türk dış politikasının ilkeler, demokrasi ve insan hakları açısından tepki gösteren boyutları olmuştur. Mısır ve İsrail ile ilişk-i lerin bozulmasında söz konusu faktörlerin etkisi olmuştur. Ancak "ideolojik dış politika etiketi" Türkiye'ye yönelik bir kampanyanın argümanıdır. Türkiye milli çıkarlarını teminde bazen gerilimleri ve sert gücü kullanmayı göze alsa bile bunu hep en son yapan ve "rasyonel" zem-i ni, hakça çözümü güçlendirmek için tercih eden konumda oldu. Muhataplarının çıkar hesaplarını göz ardı eden "iyi ilişki kuralım" yaklaşımı duygusal kalır ve kendi milli çıkarlarını zedeler. Peki bugünlerde Türkiye neden normalleşmede ısrarcı? Ve neden BAE, İsrail, Ermenistan ve sıradaki diğerleri Türkiye ile normalleşmeyi önemsiyor? Bu sorulara cevabımı iki ana başlıkta toplayabilirim. İlki, değişen bölgesel ve küresel düzen sebebiyle aktörlerin politikalarını gözden geçirmesi. Koronavirüsün uluslararası sisteme etkisi büyük güç rekabetinin hızlanması, tedarik zincirlerindeki değişme ve başının çaresine bakma olarak zuhur etti. ABD-Çin rekabetinin yoğunlaşması, Biden yönetiminin değişen Ortadoğu politikası, Rusya'nın yeni hamleleri ve etrafımızdaki bölgenin aktörlerinin de (İran-Körfez ve İsrail-Arap) normalleşme çabaları söz konusu belirsizlik ve risk dolu değ-i şimin yansımaları.
Şimdi Normalleşmenin Mantığı
İkincisi, Türkiye gerilim ve sert güç kullanırken elde ettiği kazanımları tahkim etmek istiyor. Zaten Ankara'nın bu enstrümanları kullanırken de amacı barış ve istikrarı sağlamaktı. Nitekim söylem düzeyindeki eleştirilerine rağmen hiçbir ülke aleyhinde bir kampanya yürütmedi. Kendi milli çıkarlarına hakkaniyet ilkesine göre savundu. Gerilimin ticaret etkilemesine fırsat tanımadı. Bu yüzden bugünün normalleşmesi dün aranamazdı, asıl o zaman zayıflık olurdu. Körfez'in Türkiye aleyhtarı hamlelerini savuşturan ve sahadaki gücünü gösteren Türkiye, şimdi Körfez ile yeni sayfa açabilir. Doğu Akdeniz'de sondaj yapan ve Libya krizine müdahil olarak dengeyi değiştiren ve anlaşmalar imzalayan Türkiye şimdi Mısır ile daha etkili şekilde normalleşebilir. Azerbaycan'ın Karabağ zaferine katkı sunan Türkiye bugünlerde Ermenistan ile dengeli bir normalleşmeye imza atabilir. Suriye'de üç operasyon yapan Türkiye, Ortadoğu masasında etkili olabilir. Bu arada İsrail'in Türkiye ile normalleşmeye ihtiyacı olmadığı argümanı çok zayıf. İbrahim Anlaşmaları ile Tel Aviv'in eli güçlense bile, ABD ile İran'ın nükleer anlaşmaya dönmesi bölge dengelerini değiştirir. Tel Aviv, Ankara ile normalleşmede en sona kalmak istemez. Önümüzdeki aylarda her bir normalleşme adımı diğerini destekleyerek önemli bir değişim süreci getirecek.
[Sabah, 29 Ocak 2022].