SETA > Yorum |
Siyasetin 2012 Performansı

Siyasetin 2012 Performansı

2012 yılının, 'geçmişin mirası' ile 'geleceğin hayaleti' arasındaki sıkışmışlığını, siyasi partilerin performansı üzerinden de test etmek mümkün.

Siyasal geliÅŸmeler açısından 2012 yılını, hakkıyla ve doÄŸru deÄŸerlendirebilmek için, 2010-2015 aralığını, yani geride bıraktığımız iki yılla önümüzdeki üç yılı kapsayan beÅŸ yıllık sürece projeksiyon tutan bir okuma yapmakta yarar var. Çünkü bir yandan, 12 Eylül (2010) referandumu ve 12 Haziran (2011) seçimlerinin sembolize ettiÄŸi vesayetten arındırılmış demokratik bir (yeni) Türkiye inÅŸa etme misyonu, öte yandan, Türkiye'nin 2014 ve 2015 yıllarında peÅŸ peÅŸe yerel, CumhurbaÅŸkanlığı ve genel seçim süreçlerinden geçecek olması, 2012 yılındaki siyasi geliÅŸmeler üzerinde belirleyici oldu.

2012 öncesindeki geliÅŸmeler, siyasi aktörlere demokratik Türkiye'yi inÅŸa etmek yönünde bir misyon yüklerken, 2012 sonrasındaki seçim eÅŸikleri de siyasi aktörlerin muhtemel seçmen direncini dikkate alarak mutedil bir demokratikleÅŸme süreci sürdürmesine yol açtı. Bu çerçevede, siyaseti vesayetten arındırarak demokratikleÅŸtirme misyonunun, 2012 yılında, zamanın ruhuna uygun bir ÅŸekilde, kendi doÄŸal mecrasında yavaÅŸ adımlarla ilerlediÄŸini inkâr etmemekle beraber, 2014-2015 yıllarında gerçekleÅŸecek seçim maratonu hayaletinin, siyasi aktörlerin karar alma süreçlerini etkilediÄŸini söylemek mümkün.

YENÄ° ANAYASA YAZIMI

Bu tespitin test edilebileceÄŸi en somut baÅŸlık, yeni Anayasa yazım süreci olabilir. Yeni Anayasa yazımı, 12 Eylül referandumu ve 12 Haziran seçimleriyle mümkün hatta zorunlu hale gelen vesayetten arındırılmış demokratik bir siyasal sistemi inÅŸa etme talebinin en somut yansımasıydı. Ekim 2011'de baÅŸlayan süreç, komisyon oluÅŸturulması, çalışma ilkelerinin belirlenmesi ve önerilerin toplanmasının ardından Mayıs 2012'den itibaren madde yazımıyla yol almıştı. Komisyon, Aralık 2012'de yeni Anayasa yazım iÅŸleminin bitmesini öngörmüÅŸtü. Ancak Aralık itibariyle yazım iÅŸlemi henüz tamamlanmadığı gibi, Komisyon'un talep ettiÄŸi Åžubat 2013'e kadarki ek sürede de tamamlanabileceÄŸine dair umutlar azalmış durumda.

Anayasa yazım sürecinin ilerleme kaydetmemesinin en önemli nedeni, Komisyon bünyesinde faaliyet gösteren siyasi partilerin siyasi pozisyonlarından taviz vermemesi oldu. Bu durum, din-devlet iliÅŸkileri, siyasi kimlikler, resmi ideoloji vb. kritik siyasi sorunlar bir yana, sorun çıkması beklenmeyen insan hak ve hürriyetleriyle iliÅŸkili maddelerde bile uzlaÅŸmaya varılamamasına yol açtı.

Siyasi partilerin 2012'de Türkiye'ye yeni bir Anayasa armaÄŸan edememelerinin elbette birçok nedeni olabilir. Ancak yeni Anayasa yazım sürecini kilitleyen en güçlü dinamik, Türkiye'nin önümüzdeki iki buçuk yılda, siyasetin geleceÄŸi üzerinde hayati etkilerde bulunacak, üç seçimlik bir maratona girecek olmasıdır. Seçim hayaleti, siyasi partilerin, seçmen eÄŸilimlerini daha fazla dikkate almasına ve seçmeni tedirgin/rahatsız edecek bir tercihe yanaÅŸmamasına yol açmaktadır. Kısacası, seçim baskısı, siyasi partilerin 12 Eylül referandumu ve 12 Haziran seçimlerinden aldıkları 'doÄŸru' mesajı 'hakkıyla' realize edememelerine sebebiyet vererek, 2012 yılında Türkiye'nin yeni Anayasa'ya kavuÅŸamaması üzerinde etkili oldu.

SÄ°YASETÄ°N SINAVI

Yeni anayasa yazım süreci üzerinden açıklamaya çalıştığımız 2012 yılının, 'geçmiÅŸin mirası' ile 'geleceÄŸin hayaleti' arasındaki sıkışmışlığını, siyasi partilerin performansı üzerinden de test etmek mümkün. Siyasi partiler, yaklaÅŸan seçim maratonu dolayısıyla söylem ve politikalarını yeni siyasal iklime adapte etmekte zorlandılar. Seçim hayaleti dolayısıyla, CHP Mayıs 2010'dan beri sürdürdüÄŸü kimlik ve siyaset deÄŸiÅŸimi arayışından vazgeçmiÅŸ görünürken, MHP 2011 seçimlerinde baraj tehlikesinin, Kongre'de ise %40'lık bir muhalefetin oluÅŸmasına yol açan referandumdaki siyasi tutumunu deÄŸiÅŸtirmeye yönelik kararlı bir politika izleyemedi. 10 yıllık yüksek siyasi performansıyla vesayetten arındırılmış yeni Türkiye'yi inÅŸa etme sürecinin aktörlüÄŸünü yaparak deÄŸiÅŸimi sürükleyen AK Parti de, deÄŸiÅŸimi yönetme sürecine girdi.

Siyasi aktörlerin tutum ve davranışlarına yansıyan bu baskı, hiç kuÅŸkusuz, yeni Türkiye'yi inÅŸa sürecini yavaÅŸlatıcı bir etkiye yol açıyor. Bu çerçevede, seçim maratonunun nihayete ereceÄŸi 2015 yılına kadar, inÅŸa sürecinin kendi doÄŸal mecrasında, aktörlere siyasal maliyetler üretmeyecek, kısmi ve parçalı demokratikleÅŸme adımlarıyla yol alacağı öngörülebilir.

Buradaki temel risk, yüzleÅŸmek zorunda kalınan siyasal sorunların derinleÅŸme hızı ile siyaset kurumunun izlediÄŸi takvim arasındaki de-senkronizasyon olacaktır. 2014- 2015'teki seçim hayaleti, siyasi partilerin siyaset performansı üzerinde frenleyici bir etkide bulunurken, çözülmeyi bekleyen iç ve dış siyasal sorunlar derinleÅŸerek maliyet üretmeye devam edecekler. Siyasetin 2015 yılına kadarki en önemli sınavı, seçimleri hesaba katan bir siyasal programı benimserken, derinleÅŸme eÄŸilimindeki siyasal sorunları yönetebilecek bir performans gösterip gösteremeyeceÄŸi olacaktır.

Sabah Perspektif, (2012.12.28)