SETA > Yorum |
Kapatma Davasından 17 Aralık'a Siyaset

Kapatma Davasından 17 Aralık'a Siyaset

Neo-vesayet odağının sağladığı mühimmatla kamuflaja bürünen popüler entelektüel isimlerin kahir ekseriyeti, meşru siyasete karşı vekaleten bir savaş sürdürüyorlar.

17 Aralık sonrası ortaya çıkan siyasi tablo Türkiye’nin önüne iki tercih koyuyor. Ya sancılı demokratikleÅŸmemizi ve normalleÅŸme sancılarımızı tedaviye devam edeceÄŸiz ya da eski Türkiye’nin kodlarına siyaset dışı sahneden ‘yama olan’ Gülen Grubunun desteÄŸiyle zuhur edecek ‘vesayet dünyasına’ teslim olacağız.

Tercihi ise siyasetten ne anladığımız ve dünya görüÅŸleri belirlemektedir. Bu nokta önemli çünkü, 17 Aralık üzerinden, kerameti kendinden menkul bir ahlaki pozisyon ihdas edenler, itham kolaycılığı üzerinden siyasi komiserlik ve savcılık tadında analizlerle ‘siyasi pozisyon ve dünya görüÅŸlerini’ kamufle ettiklerini düÅŸünüyorlar. Neo-vesayet odağının saÄŸladığı mühimmatla kamuflaja bürünen popüler entelektüel isimlerin kahir ekseriyeti, meÅŸru siyasete karşı vekaleten bir savaÅŸ sürdürüyorlar. Kullandıkları kamuflaj elbette her yerinden dökülüyor. Ne vekaleten verdikleri siyasi mücadeleyi ne de entelektüel zeka ve ahlak açığını kapatabiliyor. Neo-vesayet odağı kamuflajlı entelektüeller üzerinden, onlar da Gülen Grubu üzerinden kendi kavgalarını veriyorlar. SavaÅŸ alanı olarak sadece suçlamadan mütevellit ‘ahlakçılığı’, mühimmat olarak yargı-polis sızdırmalarını, meÅŸruiyet için de hukuku kullanıyorlar.

YaÅŸanan durum, kör göze parmak, ülke içinde bürokratik imkanlarla, ülke dışından ise ErdoÄŸan karşıtı odaklardan devÅŸirilen destekle sürdürülen bir iktidar kavgası. Aceleleri var. Seçimlere yetiÅŸmeden netice almak istiyorlar. EÄŸer alamazlarsa, bildik lümpen Kemalist formülü tekrarlamaktan da hicap etmiyorlar: Seçimler demokrasi demek deÄŸildir. Yapabildikleri tek ÅŸey yargı-polis çetesinin çaldıklarıyla oluÅŸmuÅŸ istihbarat deposundaki mühimmatlarla ÅŸuursuzca etrafa ateÅŸ etmekten ibarettir. Depoda mühimmat her geçen gün azalmaktadır. Kamuflajlı entelektüellere ErdoÄŸan’la savaÅŸlarında sunulan istihkam hizmeti de her geçen gün sıkıntıya girmektedir. Bu sebepten olsa gerek, bazıları kamuflajlarını iyiden iyiye çıkarmaya baÅŸladırlar.

YaÅŸananların hepsi milletin gözü önünde gerçekleÅŸiyor. Saflar berrak hale geldikçe siyasi kimliklerimiz de tercihini çok daha kolay yapıyor. Kimin kimle beraber olduÄŸunun fotoÄŸrafı neo-vesayet odağının fanatizmi ile çok daha net bir ÅŸekilde ortaya çıkıyor. Bu durum ise vatandaşın kararını daha kolay vermesine yol açıyor. BaÅŸka bir deyiÅŸle ErdoÄŸan karşıtı kamp kendisini tahkim ettikçe AK Parti seçmeni çok daha hararetli bir ÅŸekilde tahkim oluyor. Gülen Grubu ve onun adına kendi kavgasını vekaleten veren bütün aktörler ‘ErdoÄŸansız bir Türkiye’ istiyorlar. Bunu da kendi dünyalarında çok meÅŸru bir gerekçeye, hukuki altyapıya, ahlaki zemine oturttuklarını düÅŸünüyorlar. Oysa miting meydanlarını 2011 seçimlerine nazaran çok daha coÅŸkuyla dolduran kitleler kendi irfanıyla meseleyi çok farklı görüyor.

Öncelikle yaÅŸananın bir kurgu olduÄŸunu düÅŸünüyorlar. Hayatın normal akışında vuku bulacağına inanmıyorlar. Dolayısıyla son iki ay boyunca ÅŸahitlik ettikleri geliÅŸmelere sebep olanların, Türkiye’yi bir çıkmaza ve kaosa sürükleyeceÄŸini düÅŸünüyorlar. 17 Aralık’a, AK Parti’ye kapatma davasının açıldığı 14 Mart’ta verdikleri bir tepkinin benzerini veriyorlar. Siyaset yapma zahmetine katlanmadan, karargahı Amerika’da olan siyaset dışı bir odağın rehberliÄŸinde, destekledikleri hareketin varoluÅŸsal bir tehditle karşı karşıya olduÄŸuna inanıyorlar. Bu tehdide, asırlık bir psikolojik arka planın içinden, son on yıl boyunca yaptıkları ÅŸahitlikle cevap veriyorlar. 14 Mart planları akamete uÄŸrayan aktörleri, 17 Aralık fanatikleriyle yan yana gördükçe ne karar vermeleri gerektiÄŸi konusunda hiçbir sorun yaÅŸamıyorlar.

[Star, 04 Mart 2014]