SETA > Yorum |
Birçok Ülkenin Rol Modeli Erdoğan'lı Yeni Türkiye

Birçok Ülkenin Rol Modeli: Erdoğan'lı Yeni Türkiye

Suriye'deki insanlık dramını her platformda dile getiren Erdoğan, küresel adaletin ve barışın sağlanması için de önemli adımlar atmıştır.

Türkiye 2002 yılından beri ekonomik ve siyasi alanda devrim olarak nitelendirilen bir baÅŸarı hikâyesi yazıyor. Bu hikâyede baÅŸrol oyuncusu Mart 2003-AÄŸustos 2014 döneminde BaÅŸbakan olarak görev yapan Türkiye’nin CumhurbaÅŸkanı Sayın ErdoÄŸan’dır.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde dün düzenlenen törenle ErdoÄŸan’a “Milletlerarası Hukuk” alanında fahri doktora takdim edilmesinde, BaÅŸbakanlık yaptığı yaklaşık 12 yıllık dönemde ve AÄŸustos 2014 tarihinden itibaren de CumhurbaÅŸkanı olarak Türkiye’nin ekonomik ve siyasi vizyonunu geniÅŸletmesi ve ülkenin bölgesel ve küresel güç kazanması en önemli husus olmuÅŸtur.

2002 yılında dibe vurmuÅŸ bir ekonominin, siyasi ve toplumsal çatışmanın olduÄŸu bir ülkeden bugünün Türkiye’sinin geldiÄŸi nokta, neden siyasi istikrarın ve özellikle de ErdoÄŸan’ın hedefe konulduÄŸunu açıkça göstermektedir. Çünkü 12 yıllık süre zarfında gerçekleÅŸtirilen reformlarla ve uygulanan dönüÅŸümlerle dünyanın 17. ekonomisi olan, küresel ekonomik ve siyasi meselelerde kendi öncelikleriyle hareket edebilen bir ülkeyi iç ve dış vesayet odaklarının arzu etmediÄŸini biliyoruz.

Tam da bu sebeple, özellikle son 2 yıldır Türkiye ekonomisini negatif yönde etkileme amacını taşıyanların bu denli yoÄŸun çabasına tanıklık ettik. Ekonomiyi baskı altına almak isteyenlerin birincil tehdit olarak ErdoÄŸan’ı öne sürmeleri, Türkiye’de istediklerini uygulama adına en büyük engel olarak ErdoÄŸan’ı görmelerinden kaynaklanmaktadır.

KENDÄ° KADERÄ°NÄ° TAYÄ°N EDEN ÜLKE

Neden ErdoÄŸan’ın hedefe konulduÄŸunu anlamak için, Türkiye’nin uluslararası arenada nasıl pozisyon aldığını hatırlamak yeterli olacaktır.

Bu dönemde Türkiye ekonomisinde gerçekleÅŸtirilen reformlarla Türkiye ekonomisi dışa bağımlı bir ülke konumundan çıktı. Çünkü yıllarca baÅŸta IMF olmak üzere yüksek dış borçlarını ödeyebilmek için kapısında beklediÄŸi uluslararası kuruluÅŸlarla olan iliÅŸkisi yön deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Mayıs 2013’de IMF’ye olan son borç taksitini ödeyerek yeni bir stand-by anlaÅŸmasına gerek görmemiÅŸtir. Üstelik bu yönde, yani yeni bir stand-by anlaÅŸması yapması için, hem içerde hem de dışarıda birçok telkine maruz kalmasına raÄŸmen. Hatta Türkiye yıllarca borç aldığı kuruma borç vererek ekonomisine olan güvenini de ortaya koymuÅŸtur.

Bu süreçte ErdoÄŸan’ın liderlik ettiÄŸi AK Parti hükümetlerinin dışarıdan uzantılı müdahalelere karşı durması ve belirli çevrelerin deÄŸil ülke menfaatlerine göre hareket etmesi bu baÅŸarının asıl nedenidir. Bugün IMF, Dünya Bankası, OECD gibi kurumların veya Moody’s, S&P gibi kredi derecelendirme kuruluÅŸlarının Türkiye analizleri veya deÄŸerlendirmeleri yalnızca bir görüÅŸ olarak kabul görmektedir. Ne bu deÄŸerlendirmelere göre bir deÄŸiÅŸiklik yapılmaktadır ne de Türkiye ekonomisi kendi belirlediÄŸi programdan vazgeçmektedir.

Bu durum 12 yılda güçlü ve dayanıklı ekonominin inÅŸa edilmesiyle mümkün olmuÅŸtur. Öyle ki, bu kurum ve kuruluÅŸlar Türkiye için hazırladıkları rapor ve analizleri sürekli olarak revize etmek durumunda kalmaktadırlar.

TÜRKÄ°YE, ULUSLARARASI KURUMLAR TEMSÄ°LÄ°YETÄ°NDE ADALET Ä°STÄ°YOR

Ekonomik yönden bağımlı olan bir ülkenin politikalarını belirlerken bu bağımlılığın etkisiyle hareket etmesi kaçınılmazdır. Ancak Türkiye ekonomisi bugün gelinen noktada çift haneli enflasyondan kurtulmuÅŸ, 2009 yılının son çeyreÄŸinden itibaren büyümeye devam eden, cari açığını azaltan, eÄŸitim, saÄŸlık, ulaşım gibi kamu harcamalarına ve yatırımlarına ağırlık veren, bütçe açığının milli gelire oranını düÅŸüren hatta 2017’de bütçe fazlası vermeyi planlayan bir yapıya sahiptir. Ekonomideki istikrar ve baÅŸarı, Türkiye’nin diÄŸer ülkelerle olan iliÅŸkilerinde de elini güçlendirmektedir.

ÖrneÄŸin, sınırında yaÅŸanan Irak ve Suriye kaosunda adalet ve hak merkezli yaklaşımıyla diÄŸer ülkelerden ayrışarak mazlum halklar ve güçsüz ülkeler nazarında hem örnek ülke olmuÅŸtur hem de önemli bir prestij kazanmıştır. Birçok ülkenin sessiz ve duyarsız kaldığı Suriye’deki iç savaÅŸ karşısında açık kapı uygulamasıyla yaklaşık 2 milyon Suriye vatandaşının sığındığı güvenli bir ülke olan Türkiye, bugüne kadar bütçeden yaklaşık 4.5 Milyar Dolar yardım yapmıştır.

Suriye’deki insanlık dramını her platformda dile getiren ErdoÄŸan, küresel adaletin ve barışın saÄŸlanması için de önemli adımlar atmıştır. BM karar mekanizmasını “Dünya 5’ten büyüktür” ifadesiyle eleÅŸtirerek diÄŸer ülkelerin ve halkların, baÅŸta da Ä°slâm ülkelerinin küresel ekonomi ve siyasette söz hakkı sahibi olması gerekliliÄŸini savunmuÅŸtur.

Uygulanan politikaların ve ifade edilen çıkışların temelinde güçlü siyasi istikrarla saÄŸlanan ekonomik istikrar bulunmaktadır. Bölgesinde güvenilir bir ülke konumuna yükselen Türkiye, aynı zamanda küresel siyasetin de belirleyici aktörlerinden biri olmuÅŸtur. Bu baÅŸarıya kaynaklık edenin halkın iradesinin yansıdığı uygulamalar ve gücün belirli odaklardan deÄŸil halktan geldiÄŸine inanan bir lider öncülüÄŸünde hareket eden kadroların olduÄŸu unutulmamalıdır.

[Yeni Åžafak, 8 Ocak 2015]