SETA > Yorum |
2014'ten Neler Kalacak

2014'ten Neler Kalacak?

Bölgesel ve küresel kırılganlıkların arttığı bir dönemde Türkiye, iç politika üzerindeki vesayet girişimlerini savuşturmayı, dış politikada telafisiz bir hasar almamayı ve ekonomik büyümesini sürdürmeyi başardı

2014 yılının Türkiye siyasetine etkileri konusunda bugünlerde çokça analiz yapılmakta. Bu analizler genellikle negatif deÄŸerlendirmeler üzerine odaklandığından, olumlu 'kalıcı etkiler' göz ardı edilmekte. Analizlerin bu minvalde yapılması Türkiye siyasal kültürünün geçmiÅŸ çatışmalı haliyle de doÄŸrudan ilgili.

2014 yılı çatışmalarla anılsa da, siyasetteki olumlu kalıcı etkilerinin en başında, siyaset kurumunun 'kriz çözme becerisi' kazanmış olması gelmektedir. AK Parti iktidara geldikten sonra birçok meydan okuma ile karşılaÅŸmıştır. Bu meydan okumalara karşı her defasında geniÅŸ toplumsal kesimleri de siyasal mücadeleye ortak ederek, krizlerin üstesinden gelebilmiÅŸtir.

2014 yılı içerisinde siyasal iktidara karşı en büyük meydan okuma, bir önceki yılın son ayında gerçekleÅŸtirilen yargı darbesi giriÅŸimiydi. Siyaset kurumunun etkili mücadelesi neticesinde, söz konusu giriÅŸim bertaraf edilmiÅŸtir. Dolayısıyla, Türkiye siyasetinde yeni biçim ve kılıklara bürünerek kendisini sürekli yenileyen vesayet yapılarına karşı, siyaset kurumunun sonuç alıcı mücadele yöntemlerini devreye sokabildiÄŸi net olarak ortaya çıkmıştır.

TOPYEKUN MÜCADELE

17-25 Aralık darbe giriÅŸimi ile hükümetin düÅŸürülememesi, Gülen Hareketi'ni ve tüm bileÅŸenlerini siyasal iktidara karşı topyekûn bir mücadeleye sevk etti. Ä°ktidar partisini parçalayarak yeni bir siyasal ağırlık merkezi oluÅŸturulmak istenmesi ilk stratejiydi. Ä°kinci strateji, uluslararası kamuoyunda AK Parti'nin giderek 'radikal Ä°slamcı' bir nitelik kazandığı propagandası yaparak, bu algıya binaen uluslararası bir baskı oluÅŸturarak hükümeti geri adım atmaya zorlamaktı. DiÄŸer bir strateji ise AK Parti'ye muhalif yapıların sözcülüÄŸünü de üstlenerek, söz konusu yapıların daha sert ve etkili muhalefet yapmasına yardımcı olmaktı. Bu anlamda, söz konusu hareket, etkili stratejilerini tüketmiÅŸ bir ÅŸekilde yeni yıla girmiÅŸ, hükümet ise, sonuç alıcı yöntemlerini kalıcı hale getirmiÅŸtir.

Ä°kinci etki, CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinin ilk defa halk tarafından yapılması neticesinde, CumhurbaÅŸkanlığı makamının misyonunun kalıcı olarak deÄŸiÅŸmesi oldu. CumhurbaÅŸkanını halkın seçmesinin etkileri daha adaylık sürecinde ortaya çıkmıştı. Adayların üçünün de eski 'vesayet rejimi'nin rıza göstermeyeceÄŸi profillere sahip olması bu durumun en net göstergesiydi. Seçilen CumhurbaÅŸkanının devleti deÄŸil, doÄŸrudan halkı muhatap alması, CumhurbaÅŸkanlığı kurumunun bizzat demokratikleÅŸmesi sürecini doÄŸurdu. Bu anlamda, seçimle gelen ilk CumhurbaÅŸkanı siyasal sistem açısından 'kurucu' bir misyona da sahip. Dolayısıyla da bundan sonra CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinin vesayetçi yapılar tarafından bir 'rejim krizi'ne dönüÅŸtürülmesi zorlaÅŸtı.

VAZGEÇÄ°LMEZ ÇÖZÜM

CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinin ardından AK Parti'de görev deÄŸiÅŸiminin krizsiz bir ÅŸekilde gerçekleÅŸtirilmesi, genel anlamda Türkiye'de siyasal yapıların kurumsallaÅŸması adına önemliydi. Bu anlamda, siyasetin güç kaybetmesine ve kırılganlığına yatırım yapan vesayetçi aktörlerin beklentileri boÅŸa çıkarıldı. DiÄŸer taraftan AK Parti'nin hem 30 Mart yerel seçimlerini hem CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerini kazanarak Türkiye siyasetindeki iktidarını devam ettirmesi, Türkiye'nin 'hakim parti'li siyasal yaÅŸamı deneyimleme sürecini de uzatmış oldu.

2014 yılı içerisindeki en önemli kazanımlardan biri, Kürt meselesinin çözümüne yönelik, toplumsal ve siyasal alanda normalleÅŸmenin yaÅŸanmasıydı. Çözüm süreci ile birlikte gelen