İran meselesinde her iki tarafın şahinleri krizi bir kademe daha yukarı çıkarmayı başardılar. Perşembe günü bir Amerikan insansız hava aracının İran tarafından düşürülmesi sonrasında ABD silahlı kuvvetlerinin buna askerî bir karşılık vereceğine dair beklentiler/endişeler oluştu.
Amerikan Başkanı Trump’ın önce İran’a karşı bir misilleme izni verdiği, ancak sonra bu izni kaldırdığı konuşuluyor. İHA’nın düşürülmesi sonrasında da yaptığı açıklamada Trump, İran’ın çok büyük bir hata yaptığını ifade etmişti.
Ülkesini İran’la bir savaşa sürüklemek istemeyen Amerikan Başkanının içerideki bazı aktörler tarafından sınırlı da olsa bu ülkenin bazı hedeflerinin vurulmasına zorlandığı aşikâr. Bolton ve Pompeo gibi şahinlerle onlarla iş birliği içerisindeki birtakım lobiler ve bürokratlardan oluşan bu aktörlerin Trump’ın siyasi kariyerini ya da Amerikan halkının çıkarlarını umursamadıkları da açık.
Irak savaşı örneğinde görüldüğü gibi, uluslararası hukuku da umursamıyorlar. Tek istedikleri İran, Venezuela ve Türkiye gibi, uluslararası sistemde kendi tasavvurlarına aykırı yol izleyen ülkelerin karşısına güçlü Amerikan devlet aygıtını çıkarmak ve onları kendi çizgilerine çekmek. Bu konuda Türkiye gibi müttefik ülkeleri İran, Venezuela, Küba ve Rusya gibi rakip ülkelerle aynı kefeye koydukları yetmiyormuş gibi, Almanya gibi daha yakın müttefikleri bile bu “şahinlerin” dayatmalarına maruz kalabiliyor.
İsrail lobisiyle iş birliği yaparak ABD’yi Orta Doğu’da yeni bir silahlı çatışmaya sürüklemeye çalışan bu aktörlerin karşısında Trump’ın aslında ekonomik çıkarlara odaklanan ve savaştan kaçınan bir çizgide olduğunu söylemek mümkün.
Trump’ın da dış politikada iş birliği yerine dayatmaları öne çıkaran bir tarafı olduğu kesin, ancak Çin, Rusya, İran, Venezuela ve Türkiye örneklerinde görüldüğü gibi, daha çok ekonomik, diplomatik ve siyasi baskıyı tercih ettiği, doğrudan askerî güç kullanımına sıcak bakmadığı görülüyor. Ayrıca Amerikan Başkanının, mesela İran’da bir rejim değişikliğinden ziyade, dış politikasındaki bazı müdahaleci tavırlarından geri adım atmasıyla tatmin olacağını söylemek mümkünken, yukarıda değindiğimiz şahinlerin Tahran’a yönelik baskıyı bir rejim değişikliğine kadar vardırmak istedikleri ve bu konuda gerekirse askerî güç kullanılmasını da provoke etmeye çalıştıklarını ifade etmek gerekir.
Son günlerde yaşanan petrol tankerlerine yönelik saldırılardan İran’ın sorumlu tutulması ve Amerikan İHA’sının düşürülmesi krizlerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Gerilim şahinler tarafından bilinçli bir şekilde tırmandırılarak Trump’ın hareket alanı daraltılmaya çalışılırken, Amerikan Başkanı 2020 seçimleri için kampanyaların başladığı bir dönemde, “pasif ve Amerikan çıkarlarını savunamayan bir Başkan” olarak görünmemek için İran’a karşı sınırlı bir operasyon gerçekleştirmeye zorlanmak isteniyor.
Karşı tarafa bakıldığında ise, içeride giderek zorlaşan ekonomik şartlar sonucu dikkatlerin üzerlerine çevrildiği Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) gibi aktörler açısından ABD ile artan gerilim önemli bir çıkış kapısı sunuyor. Gerilimin tırmandırılmasının DMO gibi radikal kesimlerin İran siyasal sistemi ve ekonomisindeki ağırlığının sorgulanmasını arka plana ittiği ve ABD’nin terör örgütü ilan ettiği bu kuruma içerideki desteği artırdığı bir gerçek.
ABD ile girilecek muhtemel bir sıcak çatışmanın İran halkına vereceği zararın ise bu radikal kesimler tarafından kendi çıkarları kadar önemsenmediği de bir gerçek. ABD’deki şahinlerin niyetlerini görüp İran’ı bu ülke ile yıkıcı bir savaşa sürükleyebilecek adımlardan uzak durmaları gerekir.
İran krizinden Türkiye açısından yapılacak çıkarımlara gelince, Trump’ı İran’a karşı sınırlı da olsa bir askerî operasyona zorlamak isteyen ABD’deki aynı çevreler uzun zamandan beri Amerikan Başkanı’nı da Türkiye’ye karşı sert kararlar almaya zorluyor. Rahip Brunson örneğinde görüldüğü gibi, zaman zaman buna muvaffak da oluyorlar.
Amerikan askerlerinin Fırat’ın doğusunda Türkiye’yi tatmin edecek bir plan eşliğinde çekilmesini engelleyenler de bunlar, S-400 meselesini F-35 krizine dönüştürüp Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayacak kadar ileri gidenler de.
Bütün bunları yaparken hedefleri ise, tıpkı İran’da rejimin değişmesi amacında olduğu gibi, Türkiye’de de Erdoğan ve AK Parti iktidarının yıkılması.
Türkiye’nin, İran’ın hatalarından da ders çıkarıp ABD’deki bu şahinlere karşı içeride ve dışarıda güçlü bir savunma hattı oluşturması önemli
[Türkiye, 22 Haziran 2019].