Lübnan ve İran, Ortadoğu'da yerleşik seçim geleneğine sahip ülkeler. Seçimler yüksek katılım ve heyecanla gerçekleşiyor. Aynı zamanda bu iki ülkede seçimler uluslararası toplumun dikkatini çekmede oldukça başarılı. Sonuçları itibarıyla seçimler başta "uzmanlar" olmak üzere geniş kitlelerde şaşkınlık yaratıyor. Lübnan'daki parlamento ve İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde benzer durumlar ortaya çıktı.
Hariri dönemi 7 Haziran'da gerçekleşen Lübnan seçimlerinde sonuç beklendiği gibi "kötü" olmadı. Seçim öncesi yorumlar Hizbullah'ın kazanacağı, seçimlerin Hizbullah'ın silahlarının gölgesinde olacağı, etnik çatışmanın yaşanabileceği, Sünnilerin kendi milis güçlerini oluşturacakları yönündeydi. Saad Hariri'nin liderliğinde Batı yanlısı 14 Mart koalisyonu 128 milletvekilinden 71'ini kazandı. Hizbullah'ın önderlik ettiği muhalefetteki 8 Mart cephesi 57 milletvekilinde kaldı. Hizbullah lideri seçim sonucunu kabul ettiğini ve kazananları kutladığını açıkladı. Seçimlerde Hizbullah silahlarının bir etkisi olmadı.Hariri soğukkanlı açıklamaları ile Lübnan'ın yeni lideri olacağının ipuçlarını verdi. Hariri'nin yeni hükümeti kurmasına kesin gözüyle bakılıyor. Mayıs 2008'de iç savaşın eşiğine gelen Lübnan'da çatışan taraflar Doha uzlaşması ile ulusal birlik hükümeti kurarak krizi atlattı. Hariri'nin Doha'da tavsiye edilen "azınlık kotası" hakkını Hizbullah'a verip vermeyeceği merak konusu. Hizbullah'ın silahlarını sınırlama girişimi tehlikeli bir krizi tetikleyebilir. Sorunlara rağmen seçim sonucu Amerika, Mısır ve Suudi Arabistan'ı memnun etti. Suriye ve İran'ın Lübnan'da etkisinin azaldığı ve Amerika'nın bölgede daha geniş manevra alanı elde ettiği yorumları yapılıyor.
Ahmedinejad'la devam İran seçimlerinde beklenen "iyi" gerçekleşmedi. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad büyük farkla seçimi kazandı. Batılı yorumcuları saldırganlaştıracak kadar kızdıran bu gelişme seçim öncesi oluşturulan atmosferle ilgili. Tahran'ın kuzeyini aşamayan "gözlemler" nerdeyse kesin inanç boyutunda muhalif Musavi'nin kazanacağı yönündeydi. Musavi destekçilerinin yeşil rengi tercih etmesi "renkli devrim" projesi olarak lanse edildi. Uluslararası medya konakladıkları lüks otellere yakın alanlarda gösterilerin yoğunlaşması "imkânını" değerlendirerek seçim sonrası analizler ile durumu kurtarmaya çalışıyor. Her ne kadar seçim hilesi düşüncesi bir miktar rahatlatsa da, İran seçimleri Lübnan'daki sonuçtan memnun olan ülkeleri üzmüş gibi gözüküyor. İran'da siyasal sistem daha önce yaşamadığı ölçekte bir fay hattının etrafında kutuplaşıyor. Seçim sonrası ortaya çıkan şiddet aslında nüfusun önemli bir grubunun siyasal muhalefeti ciddi şekilde sürdüreceğinin göstergesi. Dünyaya açılma, demokratikleşme ve özgürlük talepleri siyasilerin gündeminde olacak. Gündeme gelmeyen bir konu İran'da siyasetin güç kazanması. Cumhurbaşkanlığı hiç bugünkü kadar önemli olmadı. Türkiye'nin pozisyonu Türkiye'nin farkı, seçimlerin galibi kim olursa olsun her iki ülke ile iyi ilişkilerin devam edecek olması. Türkiye, Lübnan'da iç barışın tesisinde rol oynadı. Türkiye'nin tavrı halkın seçimine saygı duyulması, seçilen hükümete Lübnan'da istikrarın sağlanması için katkı sağlanması yönünde. Bu pozisyon Lübnan'daki tüm tarafların gözünde Türkiye'yi makbul bir aktör haline getirdi. İran'd