CHP’nin cumhurbaşkanı adayı hariç, seçimlerle ilgili birçok husus artık netleşti. Seçimlere 52 gün var. Yarın CHP cumhurbaşkanı adayını açıklayacak. Yasal süreç imkân verseydi herhâlde CHP biraz daha aday arayışını sürdürecekti.
Cumhur İttifakı hem milletvekilliği hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mutabakatı çok önceden sağlamıştı. AK Parti, MHP ve BBP’nin tek cumhurbaşkanı adayı var: Recep Tayyip Erdoğan.
Cumhur İttifakı karşıtı muhalefette herkes kendi cumhurbaşkanı adayı ile seçimlere gidecek. Bu cenahta cumhurbaşkanlığı konusunda netleşmeyen bir husus, SP’nin adayı Temel Karamollaoğlu’nun 100 bin imzayı toplayıp toplayamayacağı meselesi. Sadece kendi seçmenleri ile bu rakama ulaşması zor görünüyor.
CHP’nin, milletvekili transferi ile İP’ye verdiği desteğin bir benzerini, imza toplamada Karamollaoğlu için devreye sokulacağına ilişkin söylentiler var.
Yani CHP teşkilatları üzerinden Karamollaoğlu’nun adaylığı için imza toplanması, bu anlamda ihtimal dâhilinde.
Çünkü muhalefetin artık cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek bir stratejileri kaldı. O da seçimlerin ikinci tura kalması için uğraşmak. Bunun için de mümkün olduğu kadar her partinin adayının seçimlere girmesini sağlamak istiyorlar.
Ama seçimlerin ikinci tura kalma ihtimalinin zor olduğunu da gördükleri için bu konuda da umutları ve motivasyonları giderek azalıyor.
Gelinen süreçte, çatı adaylığı arayışında yaşayarak gördüğü için muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak gibi bir iddiası kalmadı.
Böyle olunca da tüm motivasyonun ve enerjisini milletvekilliği seçimlerine odakladı.
Milletvekilliği seçimlerinde Cumhur İttifakı karşıtı tüm partilerin “sıfır baraj ittifakı” adı altında birleşmeleri, CHP’nin çok istemesine rağmen sağlanamadı.
Böyle olunca da CHP bu konuda bir tercih yapmak zorunda kaldı. Ya İP’yi ya da HDP’yi tercih edecekti. Çünkü İP ve HDP aynı ittifak içinde yer almak istemediler. Aynı ittifakta yer alsalardı her iki partinin tabanı bu birlikteliğe tepki gösterecekti.
CHP’nin, HDP değil de, İP’yi tercih etmiş olmasının birkaç nedeni var. CHP, kendi tabanından İP’ye geçişleri durdurmak istiyor. Özellikle parti yönetiminin gittikçe geleneksel CHP siyasetine uzak ve HDP ideolojisine yakın kişilerden oluşması, partinin ulusalcı ve Atatürkçü seçmeninde uzun süredir bir rahatsızlık oluşturmuştu. Eğer HDP ile doğrudan bir ittifaka girilseydi, İP’ye geçişler daha da artacaktı.
En nihayetinde, muhalefette CHP, İP, SP ve DP milletvekilliği seçimlerinde ittifak kurdular. DP zaten sadece tabela partisi. Bir oy potansiyeli yok.
Ama eğer SP belirli bir kontenjan dâhilinde kendi adaylarını CHP listesinden gösteremezse bu ittifakın içinde olmasının kendisine bir faydası olmayacak.
SP, belki bazı büyükşehirlerde bir milletvekili çıkarabilecek oy potansiyeline sahipti. Ancak onu da, çatı adaylığı sürecindeki tutumundan dolayı ve bu ittifakın içinde yer alarak heba etmiş oldu. Yani alacağı oylar artık oy olarak ancak CHP’ye yarar. Geleneksel SP seçmenin böyle bir durumda, nasıl hareket edeceğini kestirmek zor değil.
Hiçbir ittifakın içinde yer almadan seçime giden iki parti HDP ve Vatan Partisi.
Vatan Partisi’nin kendi adayı için 100 bin imzaya ulaşması mümkün görünmüyor. Zaten bu hâliyle seçime gittiğinde baraj problemi karşısında duruyor.
Kürt seçmenin bu seçimlerde milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oylarını ayrıştırması ihtimal dâhilinde. Ama her hâlükârda Kürt seçmenin ağırlıklı oyları daha önceki seçimlerde olduğu gibi AK Parti ve HDP’de yoğunlaşacaktır. İddia edildiği gibi, muhafazakâr Kürt seçmen başka yeni partilere falan yönelmeyecektir.
Bu seçimlere gidilirken muhalefet tüm stratejisini tavanda siyaset mühendisliğine odaklandırdı. Tavanda kurgulanan her siyasetin tabanda karşılık bulacağını varsaydı. Türkiye’yi nasıl yöneteceğine ilişkin şu ana kadar hiçbir şey söylemedi. Tek vaadi AK Parti ve Erdoğan’ın iktidardan düşürülmesi.
Geniş seçmen bloklarının oy verirken kendi geleceğini düşündüğü bir sabite. Dolayısıyla kendi oy verme davranışını şekillendirirken, sadece iktidarın düşürülmesi motivasyonu ile hareket eden partilere soracaktır: “İyi de siz onlardan daha iyi benim geleceğim için ne yapacaksınız?”
[Türkiye, 3 Mayıs 2018].