İsrail’in Gazze Soykırımı Karşısında “Batılı Demokrasiler”
Ortadoğu'daki çatışma ve krizler sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel siyasetin dinamiklerini de etkilemektedir. Bu anlamda İsrail'in yalnızca Filistin ölçeğinde bir güvenlik problemi olmadığı, aynı zamanda küresel siyasetin istikrarına ve evrensel barışa da doğrudan tehdit olduğu ifade edilebilir. Nitekim İsrail uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler kararları gibi üzerinde uzlaşıya varılmış, uluslararası barışın tesisini hedefleyen her türlü sürece karşı çıkıp aykırı bir aktör olmaya devam ediyor. Bu kapsamda Gazze'deki sivilleri, özellikle kadın ve çocukları kasten hedef alan İsrail, apaçık bir soykırım işliyor.
Paylaş
Ortadoğu'daki çatışma ve krizler sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel siyasetin dinamiklerini de etkilemektedir. Bu anlamda İsrail'in yalnızca Filistin ölçeğinde bir güvenlik problemi olmadığı, aynı zamanda küresel siyasetin istikrarına ve evrensel barışa da doğrudan tehdit olduğu ifade edilebilir. Nitekim İsrail uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler kararları gibi üzerinde uzlaşıya varılmış, uluslararası barışın tesisini hedefleyen her türlü sürece karşı çıkıp aykırı bir aktör olmaya devam ediyor. Bu kapsamda Gazze'deki sivilleri, özellikle kadın ve çocukları kasten hedef alan İsrail, apaçık bir soykırım işliyor.
İsrail'in Gazze'deki bu soykırımı, sadece Filistin topraklarındaki bir çatışma değil, aynı zamanda Batılı aktörlerin demokrasi ve insan hakları değerleriyle çelişen bir politika izlemelerine dair çarpıcı bir örnektir. Bu anlamda başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın en önemli aktörleri olan İngiltere, Fransa gibi Batılı güçler, Netanyahu hükümeti ve İsrail devletinin Gazze'deki soykırımını destekledi. Hukuk, özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi "Batılı değerler"e karşı İsrail ile iş birliği "realist" bir zeminde değerlendirildi ve Batı demokrasisi Gazze sınavında sınıfta kaldı. Dolayısıyla ezici bir çoğunluk halinde Batılı "yöneticiler" bütün demokratik söylemleri bir kenara iterek Gazze'de İsrail'in yanında durmayı tercih etti. Böylelikle demokrasi, insan hakları gibi dünyaya pazarlanan, ihraç edilen ve sömürüyü, iktidar değişimlerini meşrulaştıran normlarıyla politikalarının ne kadar çelişkili olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla ABD başta olmak üzere Batılı aktörlerin İsrail'in Gazze soykırımında Filistin'in aleyhine çifte standart uyguladığı, iki yüzlü davrandığı ve demokrasi, insan hakları gibi değerlerine tamamen zıt bir politika güttüğü görülüyor.
Siyasal Destek
Batılı demokrasilerin İsrail'in Gazze soykırımına destekleri alenen gerçekleşiyor. Başta ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ın Tel Aviv ziyaretleri olmak üzere birçok Batılı devlet adamı İsrail'i ziyaret ederek "terörle mücadeleyi" desteklediklerini ifade etti. İngiltere, Fransa, Almanya gibi Avrupa Birliği'nin lokomotif aktörlerinin de cumhurbaşkanı, başbakan gibi üst düzey ziyaretlerle birlikte düşünüldüğünde Batı demokrasilerinin siyasi anlamda İsrail'in yanında olduğu söylenebilir.
Gazze'deki soykırıma rağmen özellikle ABD'deki demokratların takındığı tavrın beklenmedik şekilde İsrail yanlısı olduğu görülmektedir. Örneğin Gazze menşeili operasyonların tanımlanmasında "meşru müdafaa hakkı" ifadeleri kullanılarak İsrail'in aşırı güç kullanımı cesaretlendirilmiştir. Dahası demokrat bir isim olan Jared Moskowitz'e İsrail saldırılarında öldürülen masum siviller hakkında görüşleri sorulduğunda, "Bunu Hamas'ın düşünmesi gerekirdi" şeklinde bir cevap vererek İsrail yanlısı bir tavır sergilemiştir. Cori Bush ve Rashida Tlaib ise Filistinli sivillerin hedef alınmasını kınamaları ve ateşkes çağrısı yapmalarından ötürü kendi partileri tarafından kınamaya maruz bırakılmıştır.
Cumhuriyetçilerin de benzer bir performans sergilediği süreçte ABD Başkanı Biden, İsrail'in Gazze'ye elektrik, su ve yiyecek girişini engelleme çağrısına karşı dahi açıklama yapmayarak soykırıma doğrudan siyasi destek vermiştir. Dolayısıyla ABD ve diğer birçok Batılı demokrasilerin İsrail yanlısı bir duruş benimsemesi, ABD'nin ve Batı'nın uzlaşı halinde demokratik değerlere aykırı davrandığını kanıtlamıştır.
Medya Propagandası
Batı demokrasilerinin İsrail'in Gazze soykırımı karşısında kayıtsız-şartsız desteklerinin ikinci boyutu medya ve özgürlük alanında zuhur etmektedir. Bu anlamda özellikle Amerikan medyasının kahir ekseriyetinin tam anlamıyla yanıltıcı, yönlendirici, sınırlayıcı ve taraflı bir tavırla Gazze'deki soykırıma yönelik bir yayın politikası benimsediği ifade edilebilir. CNN, The New York Times, The Wall Street Journal, İsrail söz konusu olduğunda medyanın nasıl araçsallaştırıldığını ve yanlı bir tavır sergileyerek kitleleri yönlendirdiğini ortaya koymuştur.
ABD medyasındaki İsrail yanlısı bu tutum, Batılı diğer medya mecralarında da eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin İngiliz gazetesi Guardian'dan Chris McGreal, CNN'in 7 Ekim'den beri kasıtlı ve sistematik olarak İsrail yanlısı çarpıtıcı bir politika benimsediğini ifade etmiştir. Chris'in yazısı altı CNN çalışanın ifadelerine ve gazetenin elde ettiği not ve e-postaya dayandırılmıştır. Dahası CNN ve ana akım Batı medyası Hamas'ın 40 İsrailli bebek ve çocuğun kafasını kestiğine dair uydurulan yalan haberi gerçekmiş gibi sunmuştur. Ayrıca The New York Times yazarı Thomas Friedman, Ortadoğu'yu bir ormana, halkları da hayvanlara benzettiği yazısında "Hayvanlar Krallığı Üzerinden Ortadoğu'yu Anlamak" başlıklı bir yazı kaleme almıştır. İsrailli yetkililerin, Filistinlileri insanımsı hayvanlara benzetmesine benzer şekilde Friedman da oryantalist bir üslup benimseyerek Ortadoğu'da yaşayanları parazit böceklere benzetmiştir. Dolayısıyla maddi veriler ve kanıtlar ışığında CNN ve birçok Batılı medya organı İsrail'in yanında, Batılı demokratik değerlerin karşısında bir tavır takınmıştır.
Ticari İlişkiler
Gazze'deki soykırım karşısında Batı demokrasileri kasıtlı olarak İsrail'in yanında durmaya devam etmiş ve bu anlamda ticari ilişkiler soykırıma rağmen artarak devam etmiştir. Bu anlamda Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, silah endüstrisinin güçlendirmek adına yeni bir zihniyetin benimsenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Gazze'deki İsrail soykırımı devam ederken ortaya çıkan istikrarsızlık, güvensizlik ve çatışma dönemini fırsat olarak gören der Leyen, militarizasyonu teşvik edip İsrail ile askeri ve güvenlik ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Benzer şekilde Avrupa Birliği'nin Tel Aviv temsilcisi Dimiter Tzantchev 15 Şubat'ta İsrail Ekonomi Bakanı ile görüşmüş ve İsrail ile AB üyesi ülkeler arası ticaretin artması gerektiğini ifade etmiştir.
Uluslararası Adalet Divanı'nda yargı sürecinde soykırımla suçlanan İsrail ile askeri ve ekonomik ilişkileri güçlendiren Avrupa Birliği ve üye ülkelerin demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi Batılı normlarla tamamen çelişen politikalar güttüğü görülmektedir. Diğer bir ifade ile Avrupa Birliği ve diğer Batılı aktörler, İsrail'in Gazze'deki sivillere yönelik saldırılarına karşı olduğunu dile getirirken, ticaret, askeri ve siyasi iş birliğini artırarak bu söylemlerine aykırı davranmaktadır. İsrail'in savaş suçu işlemesi ve Gazze soykırımına rağmen, Batılı devletlerin İsrail ile güçlü bir bağ kurmaya devam etmesi, Batılı değerlerle bağdaşmamaktadır. Bu durum, Batılı aktörlerin demokrasi ve insan hakları gibi değerlerini, stratejik çıkarlarına kurban ettiğini göstermektedir.
Sonuç olarak İsrail'in Gazze soykırımı, Batılı "demokratik devletlerin" ikiyüzlü politikalarını açıkça ortaya koymaktadır. Bazı Batı başkentleri söylem bazında Gazze'deki sivillerin yanında olduğunu ifade etse de Filistin yanlısı gösterilere karşı baskılar, bu gösterilere yönelik düşünce özgürlüğüne tamamen zıt biçimde uygulanan politikalar Batı demokrasilerinin İsrail kıskacında olduğunu ve demokrasinin İsrail'e bağımlı olduğunu kanıtlamıştır. Bu durum, Batılı devletlerin insan haklarına ve demokrasiye verdiği değerin, siyasi çıkarlar karşısında nasıl göz ardı edildiğini de göstermektedir. Gazze savaşı, Batılı aktörlerin demokratik ilkeleri ve insan hakları söylemlerinin, gerçek politikalarında nasıl çöktüğünü gösteren çarpıcı bir örnektir. Dolayısıyla Batılı demokrasilerin İsrail ile olan ilişkileri, çifte standart ve iki yüzlülük bağlamında somut bir örnek temsil etmektedir. Bu durum, Batı tipi demokrasi adına yapılan açıklamaların, gerçekte otoriter politikalara destek vermekten öteye gitmediğini de ispatlar niteliktedir. İsrail'in Gazze soykırımı karşısında Batı demokrasilerinin verdiği sınav, Batı demokrasilerinin yüzleşmesi gereken etik sorunları ve çelişkileri bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.
[Sabah, 9 Mart 2024]
Etiketler »
İlgili Yazılar