Geçtiğimiz hafta, uluslararası sistem, ileri teknoloji alanında kayda değer gelişmelere tanıklık etmiştir. Özellikle, Donald Trump'ın ABD'de ikinci kez başkanlık görevine başlaması ve bu süreçte Trump yönetiminin bir dizi karar ve düzenlemeyi hızla yürürlüğe koyması, dikkat çekici gelişmeler arasında yer almaktadır. Önceki Biden yönetimi döneminde, GPU çiplerinin ihracatına yönelik 120 gün süreyle askıya alınacak (Üç katmanlı "Tier" sistemi) bir dizi düzenleme getirilmiş ve bu kapsamda dünya üç katmanlı bir yapıya ayrılarak ülkeler sınıflandırılmıştır. Bu düzenlemeler uluslararası arenada tepkilere neden olmuştur. Diğer yandan, Trump'ın göreve başlamasının hemen ardından, "Stargate" projesi olarak adlandırılan ve ABD'deki yapay zeka çalışmalarının altyapısını güçlendirmeyi hedefleyen 500 milyar ABD doları tutarındaki yatırım planı kamuoyuna duyurulmuştur. Şüphesiz bu gelişmeler, uluslararası sistemde tekno-kutup dünya düzeninin giderek belirginleştiğine işaret etmektedir. Atlantik ötesinde, özellikle ABD'de, yapay zeka ve ileri teknolojiler alanında atılan stratejik adımlar küresel rekabeti yeniden şekillendirirken, kıta Avrupası'nda bu dönüşüme karşı nasıl bir yanıt verileceği sorusu gündemdeki yerini korumaktadır.
Özellikle Avrupa'da, teknoloji politikalarında ABD'yi birebir takip etme anlayışından uzaklaşılması gerektiği yönündeki eleştiriler artmakta ve alternatif bir yol haritasına duyulan ihtiyaç giderek daha fazla dile getirilmektedir. Avrupa Birliği (AB) içinde, dijital egemenliği sağlamak ve ABD merkezli teknoloji devlerine bağımlılığı azaltmak adına çeşitli politikaların tartışıldığı gözlemlenmektedir.
Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu 2025 Yıllık Toplantısı, Avrupa'nın teknoloji stratejisinin geleceğini anlamak açısından büyük önem arz etmektedir. Zira Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in konuşması, AB'nin yapay zeka ve ileri teknolojilerde nasıl bir yönelim izleyeceğine dair önemli ipuçları sunmuş, Avrupa'nın dijital dönüşüm sürecinde bağımsız, etik ve rekabetçi bir çerçeve oluşturma hedefini vurgulamıştır.
Von der Leyen Davos konuşmasında yapay zekanın ekonomileri ve toplumları derinden dönüştüreceğini, bu dönüşümün hem fırsatlar hem de zorluklar getireceğini ifade etmiştir. Teknolojik yeniliklerin ve ekonomik büyümenin teşvik edilmesi gerektiğini savunan von der Leyen, aynı zamanda etik standartların korunması, demokratik değerlerin güçlendirilmesi ve insan odaklı bir yaklaşım benimsenmesinin önemini vurgulamıştır. Bu hedeflere ulaşmak için uluslararası iş birliğine dayalı kapsamlı bir yapay zeka düzenleyici çerçevesinin oluşturulması çağrısında bulunmuştur. Von der Leyen, bu çerçevenin, teknolojik gelişmelerde ülkelerin rekabet avantajı elde etmek adına etik standartlardan ödün verebileceği bir "aşağıya doğru küresel yarışın" önlenmesini hedeflemesi gerektiğini belirtmiştir. Bunun yerine, şeffaflık, hesap verebilirlik ve insan odaklı yapay zeka uygulamalarını teşvik eden norm ve standartların oluşturulması için kolektif çabaların gerekliliğini savunmuştur.
Ayrıca, AB'nin sorumlu yapay zeka kullanımında öncü bir rol üstlenmeye kararlı olduğunu dile getiren von der Leyen, Avrupa'nın gelecekteki rekabet gücünün bu alandaki liderlik pozisyonuna bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, Avrupa'nın YZ Yasası'nın güçlendirilmesine, yüksek riskli uygulamaların tanımlanmasına ve Avrupa'nın kaliteli veri kaynakları ile süper bilgisayar yeteneklerinin etkin bir şekilde kullanılmasına odaklanılacağını belirtmiştir. Von der Leyen ayrıca, yapay zekanın düzenlenmesinde yalnızca etik kaygıların değil, aynı zamanda toplumun genel faydasını gözeten ve teknolojinin insanlık için olumlu bir geleceğe katkı sağlayacak şekilde kullanılmasını hedefleyen bir vizyonun önemine dikkat çekmiştir. Avrupa'nın bu süreçte diğer ülkelerle iş birliği içinde hareket ederek, küresel düzeyde bir denge ve eşitlik ortamı yaratma çabası içinde olacağını ifade etmiştir.
Nihayetinde Ursula von der Leyen'in Davos 2025'teki konuşması, yapay zekanın gelecekteki ekonomiler ve toplumlar üzerindeki belirleyici rolünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Von der Leyen, yapay zeka geliştirme ve uygulama süreçlerinde birleşik, etik ve insan merkezli bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurgulamış, bu dönüşümsel teknolojinin sağladığı faydaların en üst düzeye çıkarılması ve beraberinde gelen risklerin en aza indirilmesi için uluslararası iş birliğinin kritik bir öneme sahip olduğunun altını çizmiştir. Bu çerçevede, Avrupa Komisyonu'nun yapay zeka alanında liderlik pozisyonunu sürdürebilmesi için hem yasal düzenlemeler hem de stratejik yatırımlar noktasında kapsamlı bir yol haritası oluşturduğu görülmektedir.
Von der Leyen'in ilgili çağrıları, özellikle Avrupa'nın teknolojik bağımsızlığını güçlendirme hedefleri bağlamında ele alınmalıdır. Avrupa Birliği, yapay zeka düzenlemeleri açısından küresel bir norm belirleyici olmayı amaçlarken, aynı zamanda dijital egemenliğini koruma yönünde adımlar atmaktadır. Örneğin, 2024 yılında Avrupa Parlamentosu ve Konseyi tarafından onaylanan Yapay Zeka Yasası (AI Act), yüksek riskli yapay zeka uygulamalarını tanımlayan ve bu alandaki etik ilkeleri gözeten en kapsamlı düzenleyici çerçevelerden biri olarak öne çıkmaktadır. Bu yasa ile birlikte, AB'nin yapay zeka tabanlı sistemlerde hesap verebilirliği artırmayı ve veri güvenliğini güçlendirmeyi hedeflediği açıktır.
Bu noktada Avrupa'nın ABD ve Çin ile teknoloji rekabetinde nasıl bir konum aldığı da önemlidir. ABD'nin Stargate Projesi ile yapay zeka altyapısını güçlendirmeye yönelik 500 milyar dolarlık yatırım açıklaması, Avrupa için yeni bir rekabet alanı yaratmaktadır. Diğer yandan, Çin hükümetinin "Yeni Nesil Yapay Zeka Geliştirme Planı" çerçevesinde büyük veri analitiği, makine öğrenimi ve süper bilgisayarlar üzerine yoğunlaşan yatırımları, küresel teknoloji yarışında AB'yi zorlayan unsurlar arasındadır. Bu bağlamda, von der Leyen'in konuşması yalnızca etik ve hukuki çerçeveler oluşturmayı değil, aynı zamanda Avrupa'nın küresel teknoloji yarışındaki yerini sağlamlaştırmayı amaçlayan stratejik bir vizyonu da ortaya koymaktadır.
Dahası, Avrupa'nın yapay zeka alanındaki liderliğini sürdürebilmesi için dijital altyapı ve süper bilgisayar kapasitesini güçlendirme hedefleri de konuşmanın satır aralarında dikkat çekmektedir. AB, halihazırda EuroHPC Ortak Girişimi ile Avrupa'nın süper bilgisayar kapasitesini artırarak, özellikle kuantum hesaplama ve veri analitiği alanlarında rekabet avantajı elde etmeyi planlamaktadır. Bunun yanı sıra, Von der Leyen'in vurguladığı "AB'nin kaliteli veri kaynaklarıyla süper bilgisayar yeteneklerinin etkin bir şekilde kullanılması" hedefi, Avrupa'nın stratejik teknolojilerde bağımsızlık kazanma çabalarının bir parçası olarak okunmalıdır.
Von der Leyen ayrıca, Avrupa'nın dijital inovasyon ekosistemini desteklemek amacıyla girişimcilere ve teknoloji şirketlerine yönelik finansal teşviklerin artırılması gerektiğini dile getirmiştir. Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu'nun Dijital Avrupa Programı ve Horizon Europe çerçevesinde yapay zeka araştırmalarına ayırdığı fonları genişletmesi, Avrupalı teknoloji girişimlerinin küresel çapta rekabet edebilirliğini artırmayı amaçlamaktadır. Buradan hareketle, Avrupa'nın teknoloji transferi ve yapay zeka odaklı girişim sermayesi fonlarını güçlendirme stratejisi, önümüzdeki yıllarda AB'nin küresel pazardaki konumunu belirleyici bir faktör olacaktır.
[Sabah, 1 Şubat 2025]